Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '07

 
Kategori
Yolculuk
 

Cizre'den Şırnak'a çıkalım-1

Cizre'den Şırnak'a çıkalım-1
 

Burası, Güneydoğu Anadolu'nun en ucu. Hakkari'nin berisi. Sağ tarafım Suriye ; sınırı, kasabaları, köyleri, yolları her şeyi ile dürbünsüz gözümün önünde. Yukarı mezopotamya ovasından geçerek geldim Şanlıurfa-Mardin üzeri. Viranşehir, Kızıltepe, Nusaybin'den geçtim. Güneyim demiryolu hattı ve sınır, ötesi Suriye toprakları. Sol taraf kuzey de Mardin dağları uzanmakta.

Mezopotamya düzlükleri, bazan plato gibi vadilerle dilinmiş, bazan yıpranmış tepelerle ve erozyon vadi yarları ile Suriye içlerinde güneye doğru ufukta kaybolur gider. Bizim sınırlarımız içinde kalan araziler ova, alabildiğine bitek topraklar. Arada taşlı araziler olsa da zaman zaman ıslah edilerek tarıma kazandırılıyor. Yapılmakta olan barajlarla sulama şebekeleri tesis edildiğinde Harran'dan tecrübe ile daha verimli kullanılacağı ümidindeyim.

Cizre'ye yaklaştıkca sınır hattı yola doğru iyice yaklaşıyor. Mayınlı arazilerin yanından geçiyorum. Nöbetçi kulübeleri güneyi seyredip duruyorlar. Cizre'ye yaklaştıkça kuzeydoğuda şırnak iki büyük dağ kütlesi arasından ortada ki Ziyaret Dağı'nın doruklarına doğru hafif bulutlar arasından görülebilmektedir. Ancak Cizre bir türlü gidiyorum gidiyorum gözükmüyor. Şimdi vadi şeklinde ki koyaklara doğru yol devam ediyor. Geldiğim yere göre biraz aşağı doğru gidiyorum. Tatlı virajlar içinde giderken aniden bir iki bina gözüktü demeye kalmadı yolun önünde çukur vadideki düzlükte bir kent önüme serildi.

Çevresi bozkır tepelerle çevrili kentin önünde mavi Dicle nazlı nazlı akıyor. Nehir yatağına kurulmuş kent, önceleri ortada bulunan kale çevresinde, ada şeklindeki yerde olduğu belli. Zamanla nehir tek taraflı akmış kuruyan yerde şehir gelişimi olmuş. Bundan önceki seyahatimde yanımda oturana "Burayı iyiki sel basmıyor, demiştim. Bir müddet sonra haberlerde, Cizre de sel baskını olduğunu işittim." Tesadüf tabi ama yerleşim yerleri seçilirken önceden planlanmalı. Şimdi karşımda umduğumdan daha geniş bir kent var. Kente girerken yönüm kuzeye bakıyor. Doğu tarafta kentin denizi(öyle diyorlar) Dicle akıyor. Öbür tarafta kentin taşan mahalleleri yayılıyor.Arada üç açıklıklı kemer üstü kolonlu beton arme köprü bağlantı sağlıyor. Bu köprünün devamı güneydoğuya doğru devam ederek Habur'a varıyor.

Kuzeye dönen yol da Şırnak'a oradan bir yol doğuya, Beytulşebap-Hakkari. Kuzeybatıya giden yolda Siirt'e devam ediyor. Şimdi kente girdim duble yoldan ilerliyorum.Bu yol aynı zamanda kentin en büyük ve önemli caddesi. Sağ tarafta otogarı geçerek çarşıya doğru ilerliyorum.

En işlek, kalabalık yeri Cizre'nin üçyolun birleştiği köprüye varmadan, İdil-Midyat yol kavşağı. Burada göbek ve peyzaj çalışması yapılmış yan tarafta turistik otel var. Çevrede geziyorum. Cizre çok eski bir kent. Huh Peygamber zamanında kurulan kentin kalesi Gudi İmparatorluğu zamanında yapılmış. Güneyden kuzeye uzanan, Dicle'nin azgın sel tehlikesini savacak şekilde planlanmış. Aynı zamanda Nuh'un gemisini de canlandırıyormuş. Surun iki yandaki Deşt ve Tor kapıları geminin kürek yerlerini canlandırıyormuş. Surların kuzey kısmında üç yüzün üzerinde oda sayısı ile Saray, Emir Seyfettin Camii, yemekhane, askeri karargah ve diğer sosyal alanlar varmiş. Üç kat olarak inşa edilmiş. Bu Belek burcu bir sıra beyaz bir sıra siyah bazalt taşlarla yapılmış.Diğer taraflardaki mimariyle bu yönden ayrılır. Burası tescilli sit kapsamına alınmış. Kale ve surlar restore edilmesi için 2004-5 yıllarında röleve ve Restitüsyon, restorasyon projeleri hazırlanmış;ilgili kurumdan onay beklendiği anlaşılmıştır. Böyle girişimleri acilen değerlendirmek gerekmektedir.

Cizre tarihini 45 000 yıla götürenlerde var ancak tesbitler de 4500 yıllık belgeler var. Bu dönemlerde çevresi ile birlikte iki milyon nüfus yaşadığı ileri sürülmektedir. İslam egemenliği zamanında da şehir gelişmiş merkezi bir öneme kavuşmuştur. Dicle'nin kenarında sahil kenti durumundaki Cizre önemli bir mistik ve dini merkez olmuştur.

Şu an iki büyük medrese, üç büyük minare, iki köprü bulunmaktadır. Çok sayıda türbenin yanı sıra Kürtlerin en büyük aşk destanının kahramanları "Mem'u Zin ve Beko ye Evan"' ın türbeleri de buradadır.

Bu şehri kuran Nuh Peygamberin Türbesine giriyorum. Burada gezerken sanki tarih altüst oldu hangi çağda olduğumu unutacağım. Tarih içinde gidip geliyorum. Bu türbe son yıllarda restore edilip çok yeride yeni yapılmış. Geniş merdivenlerle çıkılan avlusu geniş ve döşemesi temiz, külliye durumundaki bu yapı topluluğu avlu çevresini kuşatırken giriş kısmı açık. Sağ tarafta büyükçe geniş yeni cami var. Eski cami yıkılıp bu yeni yapılmış. Bodrumunda Nuh peygambere ait olduğu sanılan mezar var. Karşıda yine iki katlı bir türbe daha var. Dışı içi çini mozaiklerle kaplanmış türbeye girme sırası bayanlar da olduğundan içini göremedim. Sol taraf alt zeminde satış yerleri kitapcı yerleri var. Üst kat balkon koridor boyunca iki katlı türbeye giden yerde, kuran kursu biraz ilerde İsmail Ebul-iz El Cezeri Türbesi türbesi var. Burası da kapalıydı. Yanlış zaman da gelmişim, Bir daha gelmem gerekli herhalde.

Buraya gelmişken İsmail Ebul-iz el Cezeri kitabesinden birşeyler aktarayım aklımda kaldığı kadarıyla. Miladi 1153-1233 yılları arasında yaşamış. Cizre'li büyük mucit, Bilgisayarı ve düşünsel ilk makinaları maketleri ve uygulamaları ile tasarlamış. Alim, fen, teknik vasfa sahip, saat dizayn ve uygulamaları, su makinaları, şifreli kasa ve kilitler, termos ve otomatik çocuk oyuncakları örneklerini eserlerinde görebiliriz. Bu arada İbrahim Hakkı Hz. anımsıyorum. Üstadı acaba burada yatan Zat'mıydı. Burada yatan İsmail Ebul-iz el Cezeri "Cezeri" olarak anılmaktadır. Zamanın güzeli anlamında "Bediüzzaman" denilmiştir. Bir şey daha öğrendim; Said-i Nursi den başka bu adla anılan da varmış. O'nun adıda buradan esinlenilmiş olabilir. Çünkü Üstat hazretleri de bu yörede büyümüş. Fakat bu zat onlardan çok önce yaşamış belli ki isimleri orijinal. Literatürde İsmail Ebul-iz Bin Razzaz El Cezeri olarak adı geçiyor.

Bu seyahatte anlatacaklarım, böle bir blog ta bitmez.
Bu yolculuğu takip etmenizi tavsiye ederim.
Alim, aşk, tarih bu gezide paşimi bırakmadı, siz de bırakmayın.
Bu cümleleri ilk defa yazdım, Öyle değil mi?

 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..