Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '07

 
Kategori
Yolculuk
 

Cizre'den Şırnak'a çıkalım-2

Cizre'den Şırnak'a çıkalım-2
 

Cizre de biraz daha gezeyim dedim.Yazıyı da süreyide uzattım. Birinci bölümde Nuh peygamber Camisi, İsmail Ebul-iz El Cezeri Türbesinde beraberdik. Şimdi Birkaç tarihsel yapıları dıştan görerek yolumuz nereye çıkacak bakalım.

Cizre Ulu Camii tarihi ve büyük bir cami hayranlıkla seyrediyorum. 639 Yılında kiliseden camiye çevrilmiştir. Abbasiler döneminde büyük onarım yapılmış. 1160 yılında Cizre Beyi Baz Şah'ın oğlu Al Sencer tarafından yeniden yaptırılmıştır. 1156 da dört köşe olarak yapılmış olan bu minare 1945-1971 yıllarında tamirat görmüş. Bu Cami kapılarındaki "Cizre Ejderi" fiğürleri İstanbul Türk-İslam Eserleri Müzesinde olduğu söylendi. Bu ejder figürü ilçenin de amblemi gibi herkes benimsemiş. Belki ilk amblemi olan kentteyim.

Diğer yanda yürürken "Hamidiye Kışlası" kamuta binası sapasağlam, zemin üstü bir katlı kesmetaş bina. II. Abdülhamit zamanında yapılmış. kentin önemli olduğunu ima ediyor sanki. Ben yoluma devam ediyorum.

Şimdi belki merak etmezsiniz ama yinede buraları gezip te bilmemek olmaz. Biraz anlatmak istiyorum Cizre'nin efsanileşmiş bir büyüğünü daha; Mella-i Ceziri lakabı Nişani, Cizre Kırmızı Medrese'de türbesi. 2000 beyitlik divanı olduğu, bu eseri ile dünyada tanındığı, Eserlerinde islami içerikli beyitler kaleme almıştır. Fenafillah ve vahdeti-vücut konularını derinlemesine incelediği, Cezeri kendi klasiğini yaratarak çağında yeni bir ekol olduğu anlaşılmaktadır.

Emirin kızına yazdığı birkaç beyit nedeniyle, Diyarbakır'a sürgüne gönderilmiş. Yedi yıl kaldığı sürgün müddetince cizreye hiç yağmur yağmadığı söylenmektedir. Diyarbakır'dan kamış içine mektup koyup, Dicle Nehrinin sularına bırakır. Bu kamış mektup Cizre Kalesi'nin kuzeyinde mirler bahçesi denilen durgun su kenarında ki bahçede bulunan havuzda bulunur. Bey'e ulaştırılan mektup; Bu durumun keramet olarak yorumlanmasına yol açar. Af edilip gelmesini sağlar. İdil tarafında kente girişi sırasında yıllarca yağmayan yağmurun yağdığı görülür. Bey da kendisini eski görevine yeniden tayin eder. Vefatında da Bey aile mezarlığına gömülmesini ister ve oraya defn edilir.

"Senden olan bir kılını iki yüz Zin ve Şirin'e değişmem.
Ne olur, Sen de Ben'i Fehat ve memi gibi saysan".

"Feyzimiz Nil gibidir, biz Dicle ve Fıratız."
Kırmızı Medresede hocalık yapan Şeyh Ahmet el Ceziri :
"Kebeşotu isteyen kara eşek güllerin değerini ne bilir." diye halk arasında söylenen bir darbimeselin atası olmuştur. (Ata sözü olmuş ya!)
"Vahdet sırrı ezelden ebede kadar tutmuştur. Zatıyla vahittir, tektir ferttir, onun adedi yoktur."
Veliler halkasına katıldığını şöyle ima eder. "Bana yüz ayrılık bardağı verdiler, kendimi kaybetmedim. Visalda bana bir bardak verdiler, mahmur ettiler."

Eserleri: 1)divan şeyhul ceziri, 2) Guften Mella-Guften Emir, 3) Guften Mella-Guften Faka.

Bu kadar tasavvuftan sonra aşkın içine dalmadan olmaz. Ya çıkamazsak!! Ama buralarda gezipde aşkın havasını tenefüs etmeden geziye devam edilirmi? Ceziriyle ufak bir meltem hissettik gerçi kendisi fırtınayı atlatmış ama aşkın havasını sinesine çekmiş olmalı.

Dicle sahilinde park var, otur nehire karşı serinle. Parkın yeşilliği arasında yerel kara izarları içinde, Cizre'nin bayanları ikindi vaktinin sohbetlerini, hem dinlenerek dicle karşısında ferahlarken hem de evlerin sıcağından kaçmış oluyorlar. Onlar önümden sokaklara geçerken, Ben aşkın virane zindanlarında uyuyan sevdalıları ziyarete gidiyorum. Bunlarda ne diyeceksiniz, "Mem û Zin " aşk destanı.

Aşıklar'ın türbesine varyorum, çevre viranelik bir görünümde. Gerçi benim beğenim bu görüntüde ama temiz olmalı.Çevre pek de temiz sayılmaz. Bir iki ihtiyar kapı karşıda yanımdaki cizreli mihmandarım olmasa buralarda böyle destan kahramanlarının yattığını ne bileyim. Halbuki şehrinde ortasında. Ama yinede hiç korumasız. çevre yapılarda tarihi kalıntı. Burasıda zaten kalenin zindanları imiş. Ben bu aşk destanını size ayrıca sakin zamanda anlatayım.İyice öğreneyim ondan sonra, ayak üstü olmaz.

Burada gezilecek yer çok, Kale kapıları demiştim bakın iki kürek kapısı nı bulamadım ama iç kısımda olan aslanlı kapı üç taş üstüne kemerli olarak yapılmiş. Aslan ve kitabe işlenmiş. Bu kale burçları dairesel dış çıkıntılı olmasına rağmen, Belek burcu siyah ve beyaz taşlarla sırasıra yapılmış köşeli. Bu burçları yaptıran bey Harput'u feth edince idare merkezini oraya almış. Orada Balak Gazi diye bilinen Bey buradan oraya gitmiş.İşte onun yaptırdığı sur duvarları nehirin dibinde yıllardır Dicle'ye karşı Cizreyi koruyor. Karşısında gerdanlık gibi duran Dicle köprüsünün gece ışıklandırmasını da görseniz. Sanki Sydney kentindeki tiyadro binasının yanındaki Sydney Köprüsü.

Şimdi köprüden geçerek dağların arasından Şırnak'a çıkacağım. Çıkacağım diyorum çünkü burası 400 rakımlı, Şırnak ise 1700-2000 civarında. Burası kaynıyor orası yayla.

Bu sıcakta fazla gezmek zaten zor. Ben de yaylaya doğru gideyim.
Bak Şırnak iki dağın arasında ortadaki dağın üstünde. Tam karşıda.

 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..