Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '11

 
Kategori
Eğitim
 

Çocuğunuzun sınırlarını belirlemek önemlidir

Çocuğunuzun sınırlarını belirlemek önemlidir
 

bu konuda yararlı bir kitap


Çocuklar için sınırları bilmek ihtiyaçtır. Sınırlar özgürlüğe engel değil, sağlıklı ve düzenli toplumsal yaşamın, kişisel hakların ve özgürlüklerin korunması için gerekliliktir.

Doktorlar bizi leziz yiyeceklerden mahrum etmek ve tembellik etme özgürlüğümüzü elimizden almak için beslenme ve fiziksel aktivite önerilerinde bulunmuyor, hatta belli hastalıklarda bazı yiyecekleri tümden yasaklamıyorlar. Amaçları bizim daha sağlıklı olmamız.

Yasalar, can-mal güvenliğimiz, hak kaybına uğramamamız için yılların tecrübesiyle şekillenmiştir.

Allah’ın yasakları, sadece yiyen-içen, üreyen, eğlenen bir canlı olmaktan çıkıp ruhsal bilinç seviyemizi yükseltmemiz, toplum olarak huzur içinde, sağlıklı yaşamamız için emredilmiştir.

Bütün bu kurallara uymamamız ne doktorlara, ne hukukçulara, ne de Allah’a zarar verir. Zarar gören ben, sen, biz, hepimiz, tüm toplum ve insanlık olur!

Yetişkin için sınırlar, yasalar, ahlaki kurallar ve içinde yaşanılan toplumun kabul görmüş değerleri aşağı yukarı bellidir. Ama yaşam tecrübesi olmayan çocuk sınırlarının nerede bittiğini, neyi ne kadar yapabileceğini, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu öğrenmek ihtiyacındadır. Bunun için sadece söze değil, uygulamaya, tekrar tekrar denemeye ihtiyaç duyar. Aynı durumda birkaç kez aynı mesajı alıp aynı sınırı gördüğünde konu netleşir, o konudaki sınırını öğrenir.

Sınırları belirlemede ve öğretmede en büyük sorumluluk ana babaya düşer

Söyledikleriniz ile yaptıklarınız birbirini tutmuyorsa mesaj karışıktır. Çocuğa rehberlik edemez. Bu tutarsız veya eksik mesajlar bilmediğiniz yolda ya hiç işaret levhası olmaması, ya da gitmek istediğiniz yer için farklı yönlere çevrilmiş birkaç işaret levhasının birden bulunması gibi şaşırtan, seçim yapmanızı zorlaştıran, güvensizlik veren duruma benzer.

“Oyundan önce odanı topla” dedikten sonra, çocuk oynamaya, siz oyuncakları toplamaya gidiyorsanız çocuk bir daha söyleneni yapmaz. Çünkü aldığı mesaj “Toplamasam da olur”dur. Ya da “Okulda arkadaşına vurmuşsun. Bu çok kötü bir şey!” diyor. Uzun bir nutuk atıyor, ardından bir tokat patlatıyorsanız, çocuk arkadaşlarıyla problem yaşadığında sorunu vurmakla çözmeye çalışacaktır. Yerlere çöp atmanın yanlışlığından söz ediyor, kendiniz çöp atıyorsanız çocuğunuz söylediğinizi değil, yaptığınızı yapacaktır.

Diyelim ki çalışan ana babasınız, 4 yaşındaki çocuğunuz sabah bir yandan giyinirken veya kahvaltı ederken çizgi film seyretmekten hoşlanıyor. Ama gözü televizyondayken giyinme, kahvaltı etme işi uzuyor ve geç kalıyorsunuz. Onun için çocuğunuza dil döküyor, azarlıyor, televizyonu kapatmakla tehdit ediyor, çocuğunuz ağlayınca tekrar başa dönüyorsunuz. Çocuk en kötü ihtimalle ağlayarak istediğini yaptırmayı öğrenir. Bütün bunların yerine net mesaj verip uygulamanız yeterli olacaktır: “Televizyon giyinince/kahvaltını bitirince açılacak” bunu söyleyip, kararlılıkla uyguladığınızda çocuk hızlı yemenin veya giyinmenin doğru seçim olduğu konusunda net mesaj alır. Çocuğunuz istenileni hızlı şekilde yaptığında aferin alıp televizyon açıldığında doğru olduğu denenmiş davranışla devam eder.

Çocuklar kendi güçlerinin ve kontrollerinin sınırlarını bilmek isterler. Çocuklara daha çok yetki ve güç verildikçe, seçenekler belirlenmedikçe karar zorlaşır, sınırlar belirsizleşir. Diyelim ki, sinemaya gittiniz çocuğunuza soruyorsunuz:”Ne istersin, kola, patlamış mısır, çikolata, …” Çocuk, önce “Kola” diyor. Sonra patlamış mısır, sonra çikolata istiyor, patlamış mısırın az veya çok olduğundan şikayet ediyor. Bütün bunların yerine soru şu olduğu zaman cevap ve seçenek nettir: “Mısırını büyük mü, küçük mü istersin?”

Çocuklar için kontrolü ellerine almak gerçekte onları huzursuz yapar. Çoğunlukla istedikleri uzun açıklamalar, nutuklar değil, kesin sınırı öğrenebilecekleri kısa ve net cevaplardır. Ana babadan güven ve otorite beklerler. Bu ana babanın çocuk için güvenilecek rehber, dediklerine uyulması gereken kişiler olduğu konusunda rahatlatır.

Çocukla ağız dalaşına girmek, şirretlik yaparak istediğini yapmasına izin vermek otoritenizin tümden yok olmasına, çocuğunuzun gözünde kendi otoritesini kabul ettirmek istediği arkadaşı seviyesine inmenize yol açar.

Sorunlu çocukları eğitmek için ailelerle birlikte bir süre yaşayan “süper dadı”lar çocukların elinden otoriteyi alıp tekrar ana babaya vererek sorunları çözerler.

Diyelim ki, çocuktan bir şey istiyorsunuz o yapmıyor veya siz onun istediğini haklı nedenlerle yapmıyorsunuz. İleri aşamalarda bu durumda öfke nöbetlerine tutulan yerlerde yuvarlanan, sesi kısılıncaya kadar ağlayan, bağırıp çağıran, kırıp döken ve şerrinden kurtulmak için istediği yapılan çocuklar vardır.

Daha doğrusu kendi tecrübelerinden çıkardıkları sonuçlarla bu davranışların istediğini elde etmede işe yaradığını görmüş olduğu için bu yöntemleri gerektiğinde uygulayan çocuklar vardır.

Bu tür davranışlar karşısında yapılması gereken tek şey tüm bunları yaptıklarında tepkisiz kalmak, görmezden gelmektir. Bırakın yerde yuvarlansın, dolapları boşaltsın, ağlasın. Yaptıklarını, sesini, kırıp döktüğünü görmeyin ve duymayın. Birkaç kez yaptıklarına hiçbir tepki almayan çocuk bunların bir işe yaramadığını görüp vazgeçecektir.

Ama davranışı değiştiği anda, biraz öncekileri yine hiç görmemiş ve duymamış gibi, aynı olumlu tavırla cevap verin. Bir dahaki sefer için tehdit veya hatırlatma olarak kullanmayın. Çocuk ancak işbirliğinin ve olumlu davranışın işe yaradığını gördükçe yöntem olarak şirretliği değil iletişimi ve doğru düzgün konuşmayı seçecektir.

Çok katı sınırlar koyup özgürlük alanı bırakmazsanız çocuğun kendi deneyimi, olumlu veya olumsuz tecrübeleri olmaz, sadece kendine söylenileni yapan ve başka da bir şey yapmayan sustalı maymuna döner. Ya da tümden kontrolden çıkıp isyankâr olur.

Cezacı yaklaşımda çocukları korkutmak, sorunlarını çözmek, kontrol etmek görevini siz yüklenirsiniz. Güç ve kontrol sizdedir. Kazanan sadece siz olursunuz. Sorun çözülürken çocuk hep kaybeder. Bu durumda çocuklar problem çözmenin sadece ana babanın sorumluluğu olduğunu öğrenirler. Kendileri bir sorunla yüz yüze geldiklerinde ve iletişimde kırıcı yöntemleri kullanmayı öğrenirler. İntikam, isyan, aşağılık ve ezilmişlik duygularına kapılırlar. Güç ve otorite karşısında geri çekilir, gücü ele aldıklarında veya kendinden güçsüzlere karşı acımasız olurlar. (İş yerinde amir-müdür yalakalığı yaparken, evde çocuk-kadın dövmek, sokakta en küçük sorunda kavga çıkarmak gibi.)

Çok geniş sınırlar sorumluluk almayı, öğrenmeyi engeller. Zorluklarla başa çıkmada, uyum sağlamada zorluklar yaşanmasına, başıboşluk çok fazla, hatta kendine ve başkalarına zarar verebilecek, aşırı denemelere girmeyi körükler.

Serbest yaklaşımda göreviniz çocuğunuza hizmet olur. Güç ve kontrol hiçbir yaşam tecrübesi olmayan çocuklardadır. Çocuklar tek kazanandır. Problemleri çözme sorumluluğu ana babaya aittir. Çocuklar yaşamın kendilerine sonsuz olanaklar sunduğunu, özgürlüklerinin sınırsız, kuralların, sınırların ve yasakların sadece diğerleri için var olduğunu düşünürler. Onun için uyarılara kulak asmaz, söylenenleri duymaz. Başkalarının ihtiyaçlarına, duygularına önem vermezler. Ancak yaşam boyu ana baba çocuğun yanında değildir. Dahası çocuğun artan taleplerine karşılık veremeyebilirler. Diğer insanların da kendi istekleri, düşünceleri, diğer çocukların da ana babaları vardır. Kendi çocuklarının, başkasının çocuğu öyle istiyor diye, ezilmesine göz yummazlar. Yetişkin çağlarında iş arkadaşları, amirleri her dediğini yapmazlar. Bir gün sorunla karşılaştıklarında ne yapacaklarını bilmez yanlış kararlar alıp yanlış şeyler yapabilirler. (Ehliyetsiz şımarık çocukların sebep oldukları kazalar, alkol uyuşturucu, sınır zorlayıcı sporlara ve eğlenceye yatkınlık, kendini eğlendirmeyen insanları terk etme, sorunla yüzleştiklerinde depresyon veya şiddet kullanma, diğer insanları küçük görme, alay ve aşağılama.)

Tutarsız, karışık sınırlar, aynı isteğe keyfiniz olduğunda izin verip, olmadığında yasakladığınız zaman veya biriniz izin verip diğeriniz yasakladığınız zaman sinyaller ve doğrular karışır. Çocuk neyin ne zaman doğru olduğunu öğrenemez. Sürekli deneme yapar, isyan eder, şansını dener.

Dengeli ve tutarlı sınırlar, öğrenmeyi ve sorumluluk almayı, kendi kendini kontrol edebilmeyi sağlar. İşbirliğine, diğer insanlarla empati yapma (kendini diğerinin yerine koyarak duygu ve düşüncelerini anlama), güvenli sınırlar içinde özgürce hareket edebilme yetisi kazandırır.

Demokratik yaklaşımda sınırlar net olarak belirlenmiştir. (Örneğin, çocuğun resim yapma hakkı vardır. Ama duvara değil, kağıda!) Aşağılama, azarlama değil iyiye ve doğru olana yönlendirme vardır. Sınırlar içinde özgür hareket olanağı sağlanır. Çocuklara seçenek sunulurken sonuçlarından ders almaları sağlanır. Çocuklara verilen güç ve sorumluluk başarıyla taşıyabilecekleri kadardır. Karşılıklı saygı vardır. Çocuklar sorun çözmede rol alırlar. Kurallara ve otoriteye saygıyı öğrenirken kendilerine saygı ve güvenleri de artar. Sınırları daha az zorlarlar.

Çocuklar büyüdükçe ipler yavaş yavaş kontrollü olarak gevşetilmeli, biraz daha fazla sorumluluk verilmeli, emin oldukça bir ileri adım daha atılmalıdır.

Çocuğun ve ergenin bazı tecrübeler yaşamasına izin verilmeli, tepki gösterilmemelidir. Kiminle nereye gideceğini, ne zaman geleceğini bilmek, söz verdiği saatte evde olması, gecikecekse bildirmesi önemlidir. Tepki göstermek gizliye ve yalana iter.

Gizlinin ve yalanın olduğu yerde sonuçların ve denemelerin nereye kadar gideceği bilinemez. Onun için çocuğun davranışlarına tepki göstermek yerine mümkün olduğunca (kız-erkek ayrımı yapmadan) arkadaşlarını, mümkünse arkadaşlarının ailelerini tanımaya çalışmak önemlidir. Ergenin kişilik oluşturmasında arkadaş çevresi de çok büyük etkendir.

Çocuğunuzun çevresini tanıyarak onun yanlış kişilerle değil, onayladığınız kişilerle samimi olması için yönlendirebilir, kötü arkadaşların etkisiyle kalıcı zarar verebilecek zararlı alışkanlıklar kazanmasını önleyebilirisiniz.

* Fotoğrafı bulunan kitap bu konuda derli toplu, anlaşılır bilgiler vermektedir. Ancak yine de sorunlar ve kişiler farklılık gösterdiği için her duruma uyan mucize formül yoktur. Genel doğruları öğrenen ana baba konuşup akıl yürüterek kendi çocuğu için uygun doğru davranış biçimini belirleyebilir. Ya da en azından soruyu ve sorunu netleştirip uzmanlardan profesyonel destek alabilir.

** Bu konuda, inançlar kategorisinde yazdığım, 07.02.2010 tarihli, Eğitimin önemi ve çocuk eğitiminin ana hatları konulu yazım da okunabilir. 

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..