Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '14

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Çoğunluğun azınlığı

Çoğunluğun azınlığı
 

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milyonlarca memurları arasından sıradan vasıfları olan, sıradan bir müdürlükte, sıradan işler yapan sıradan bir memurum. Yine bu ülkede yaşayan milyonlar içinde ötekileştirilmeyen, ötekileştirilmesi akıldan bile geçirilmeyen, teklif dahi edilemeyen Türk ırkından, Sünni mezhebinden herhangi bir vatandaşım. 

Devlet beni hiç bir durumda hor görmemiş, ötekileştirmemiş, hayata bir çoklarına göre bir sıfır önde başlamış biri olarak, bu ülkede neden hala kendimi güvende, mutlu, huzurlu hissetmiyorum? Her şey elinin altında olan, hayatın bir çok güzelliği ayaklarına lütfedilmiş birinin şımarıklığımı yaşadığım? Ben bu kadar pozitif ayrımcılık içinde iken bile güvensiz, mutsuz, yarınsız hissedip isyan ediyor isem ya diğerleri ne hissediyor?

Son yıllarım en büyük değer yargılarının yargılandığı, ülkenin altının üstüne getirildiği, bildiklerimin bilinmez, bilinmezlerin bilindik olduğu, aşağının yukarıya karıştığı karmaşalar içinde kendimi çevremi ülkemi anlamaya çalışmakla geçti ve geçiyor da. 

Kimdim ben ve benim gibiler? Ülkenin çoğunluk halinde kendini çoğunluğun azınlığı gibi hissedenler ne kadardık? Roboski katliamında Türk tarafında olmanın verdiği utanç, Madımakta Maraş'ta Sünni olmanın verdiği utançla perçinlenen, Gezide başı açık olan adına başı kapalıdan utanan ya da tam tersi. Ali İsmail'i döve döve öldüren, dürttüm diyerek suçu bayağılaştıran vicdansızlar adına vicdanı sızlayan, İnternet yasasını protesto edenlere 'Porno Lobisi' diyen zihniyet adına da Hrant Dink'i anma yürüyüşünde beyaz bere takan o polisler adına da utanan ben.

14 yaşındaki çocuktan gelin yapan ana babanın, ona nikahı kıyan imamın, yatağına alan kelli felli kocaman kocaman adamın adına, açlıktan ölen 14 günlük bebeğin annesinin yüzüne bakabilen herkes adına, 3 yaşında ölen oğlunu karlar içinde sırtında çuvalda yürüyerek taşıyan babaya kumpas diyebilen gazete çalışanlarının adına, Öcalanın bilbordlarda asılı duran posterine içi sızlamadan bakabilen her türlü insan adına da ben utanıyorum. 

Ayağına ayakkabı yerine terlik giyen, karda yürüyerek okula giden o çocuk için de, 20 yaşında gencecik bir ana kuzusunun herkesten ayrı en yabancı olduğu topraklarda vatan için dediği ama vatanından kimsenin umurunda olmadığı yerde canından olmasından da utanıyorum.

Ülkemi akdeniz, ege, karadeniz doğu diye ayırmayan da benim, ülke olarak batışımızın kurtuluşunu sadece tek bir kentte bulmayanda. Önce birbirimize inanmamız gerektiğini, bir çocuğun gözlerindeki hayal kırıklığına sebep olmamayı, önyargısız sadece insan olarak değerlendirebildiğimiz ortamlar yaratmayı, yaşamayı arzulayan ve tüm bu yaşamsal istekleri ütopya diye adlandırılan da benim. 

Ülkeyi bir bütün olarak değerlendirmediğimiz halde, bölünmesinden en çok korkan da biziz, bölünmesine karşı çıktığımız topraklara gidemeyen de. Oysaki fiziki bölünmenin ötesinde parça parça lime lime fikren bölündüğümüzün farkında mıyız acaba? Al bayrak tahrik unsuru sayılıp yine bu ülkenin askerince asıldığı yerden indirildiğine karşı çıkamayan da biz değil miyiz?

‘’Nerem varsa insan kalan işte orası acıyor’’ demiş bir yurdum insanı ve dönüp dönüp utandığım yerden canım yanıyor, belirsizliklerin içinde sesim her gür çıkışında bir bir kaybediyorum çevremdeki her bir kalabalığı. Bir devlet memuru olarak karışmaman öğütleniyor sıklıkla etliye sütlüye. Salla başını al maaşını dönemi hiç de öyle eskide kalmamış, hala kanlı canlı devam ediyor yaşantısına bizim gibilerin canından alarak.

Geçen bir köşe yazarı köşesine taşımıştı olanı biteni ve soruyordu herkese; Devlet mi kutsaldır yoksa insan mı ? Hala veremiyorum ben cevabını, sanki cevap verirsem bu soruya çok derinden bir kırık oluşacak dünyayla aramda ve kapatamayacağım bu derin açıklığı!

 
Toplam blog
: 127
: 820
Kayıt tarihi
: 22.09.07
 
 

Sıcağıyla bilinen memleketimde bir kış gününde geldim dünyaya. Bütün tezatlıklar hayatımda farklı r..