Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '12

 
Kategori
Haber
 

Çok seviyordum öldürdüm en masum aşk cinayeti sebebi

Çok seviyordum öldürdüm en masum aşk cinayeti sebebi
 

 "Evlenmek istediği konsomatrist sevgilisi Funda Yıldırım’ın işini bırakmamasına sinirlenerek ensesine sıktığı 2 kurşunla öldüren 31 yaşındaki Mücahit Y., Çankırı’da saklandığı akrabasının evinde yakalandı. Tutuklanan Mücahit Y., "Onu çok seviyordum evlenmek istedim, ancak o konsomatristliği bırakmayınca öldürdüm" dediği belirtildi."(milliyet)

Erkeğin, kadına sahip olma arzusunun doruğunda hissettiklerini:

"Sevdiğinizi öldürecek gibi olma duygusunu, onu kendinize, yalnız kendinize saklama, bütün yasaklara rağmen, bütün ahlaki baskılara rağmen; onu alma, kaçırma isteğini duydunuz mu?
Hiç bu isteği duydunuz mu?" cümleleriyle dile getiriyor. M. Duras.

Aynı noktada, karşılıksız aşklarla intihara doğru sürüklenen C. Pavese'nin günlüğüne yazdıklarını düşünüyoruz:

"Sevdiğim kadının, başkasının olmasındansa; ölmesini yeğlerim."
"Ya benimsin, ya kara toprağın" anlayışının, başka medeniyetteki tezahürü işte.

Baktığımızda, gördüğümüz ortak nokta; ölümcül bir sahiplenme duygusudur.
Üçüncü sayfa haberleri içinde, ilkellik olarak nitelendirilen manzaralar gördüğümüzde; işin aslının nasıl saplantılı bir durum olduğunu algılamakta zorluk çekeriz.

"Nasıl olabilir, mümkün mü? Nasıl yapabilirler, neden kabullenmiyorlar ayrılığı? Mantıklı olamazlar mı?" sözleri, insanların dilinde anlamlanır sadece.
Saplantılı bir duygu taşıyan için; mantıklı, sadece kendi düşündüğü ve kendi algıladığındadır.

"Mutlu tutku bile, o kadar şiddetli bir karışıklığa neden olur ki; mutluluk, haz duyulmasını sağlamadan önce çok büyük olduğu için, acıya benzer.
Tutkunun özü; iki varlığın süreksizliğini, mükemmel sürekliliğe dönüştürmektir.
Bir güven duygusunun sürüklediği sakin bir mutluluk, ancak ondan önceki uzun bir acının yatıştırılmasıyla, anlam kazanır.

Tutku bize sürekli şunu söyler: Eğer sevdiğine sahip olursan, yalnızlığının gırtlakladığı kalbin, sevdiğininkiyle tek kalp olacaktır.
Bu çürük ve aynı zamanda derin birleşmeden, çoğu zaman acı bir ayrılma korkusu ve bilince hakim olur.
Bu nedenle, eğer iki aşığın birleşmesi tutkunun eseri ise; bu birleşme ölümü, intiharı ve cinayet arzusunu çağırır.
Ya da tersinden alırsak; ölümle haşır neşir olmanın en iyi yolu, onu ahlaksız bir fikirle bağdaştırmaktır.(Bataille)

Bilimsel jargon böyle açıklar. Oysa biz şunu duyarız:

Sıktım boğazını, defalarca bıçakladım. Beni bırakamaz.
Benden ayrılmak istiyordu, üzerine benzin döktüm yaktım.
Gidemez, yapamaz, isteyemez.
Ayrılamaz, boşanamaz, bırakamaz.
Başkasının olamaz.

Çok seviyorum.
Ne fedakarlıklar yaptım.
Aşığım delicesine.
Ben olanları hak etmedim.

"Sevilen varlığa sahip olma, ölüm demek değildir, ama ölüm bunun içindedir. Eğer aşık sevdiği varlığı elde edemezse, bazen onu öldürmeyi düşünür; çoğu zaman onu öldürmeyi, kaybetmeye tercih eder.

Diğer durumlarda, kendi ölümünü arzular. Bu büyük öfke içinde söz konusu olan, sevilen varlık içinde süreklilik duygusunu yakalamaktır."(Bataille)

Mantıklı ve aklı başında bir sebep aramanın, nasıl bir imkansızlık içerdiğini anlıyoruz.
Beyin kimyasalları şaşırmış bir insan için, ne yapsanız boş.

Aşıktır.
Delice aşıktır.
Hayatını onsuz konumlandıramaz, başka bir yerde,
Ya hep ya hiçtir, kalbin sesi.
Bensizsen ölüsündür, aynı zamanda.
Sen seç.

"Öpmüştüm seni öldürmeden önce.
Öyle olacak yine.
Öldürüyorum kendimi, can vermek için öpüşünde." (Otello)

 

Haber:

http://gundem.milliyet.com.tr/haber-turu/gundem/gundemgalerihaber/18.04.2012/1529899/default.htm

 
Toplam blog
: 432
: 6177
Kayıt tarihi
: 08.10.06
 
 

Med cezir içinde kafasına estiği gibi yaşayan bir havva kızı birazcık kağıt kalem aşinalığı olmas..