Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çukur /boşluk

Çukur /boşluk
 

“Hayatın büyük bölümünde istemeden de yaşamak zorunda kalınan boşluklar vardır. Dikkatli davranıp onlara düşmeyi önleyebilirseniz, mutlu ve umutlu bir yaşama sahip olabilirsiniz.”


Önce şunu açıklayalım :

Ayrı anlamlar ifade etse bile, yazı başlığında geçen iki sözcüğü sadece bu makale için, tek bir mana gibi kabul ederek kullanıyorum.

Çukura düşerseniz ne olur?

Yaralanır, üstünüz başınız kan revan içinde kalır, öyle değil mi?

Ama ben, burada fizikî anlamdaki bir düşüşten bahsetmiyorum. Bunu mecazi şekilde “çukura düşmek” gibi anlayın lütfen. Kısacası, kişinin his ve alışkanlıklarla karar verme durumunda, gerçekten de çok heyecanlı olduğunu söylediği bir sırada, olayların hiç de böyle olmadığını, anî yanılgının yarattığı bir tersliğin vaki olduğunu düşünün. İşte benim söylemek istediğim, bu tür bir yaşam.

Sanki anlık bir kararın mahsulü.

Örneğin "her başarılı erkeğin arkasında onu destekleyen bir eşi vardır" deniyor. Bir süre sonra bakıyorsunuz, bu evlilik anlatılan duruma uymuyor. Eşler boşanıyor. Anlayacağınız, söylemek istediklerim "cuk" diye oturuyor.

Doğrusu, bu ve benzeri olaylar, yetersizliğin, ileriye dönük plânlamadaki eksikliklerin, temkinli olmamanın getirisidir.                                                                           

Ancak, bu sözün bu kadarla kalmayıp farklı bazı yönlerinin de  olabileceğini düşünmekteyim. Aklıma gelen şöyle: “Hayatın büyük bölümünde istemeden de yaşamak zorunda kalınan boşluklar vardır. Dikkatli davranıp onlara düşmeyi önleyebilirseniz, mutlu ve umutlu bir yaşama sahip olabilirsiniz. Böyle yaşayan insanlar vardır. Onlar için "ne akıllı, uyanık insan" denir. Bu şahıslara hayranlık duymamak mümkün değil.

Boşluğa veya çukura düşmenin en kolay yollarından biri, hatta başta geleni benlik/güvenlik/sahiplik duygularıyla yaşamaktır. “Güvendiğiniz şeyler kızgın güneşin altında eriyen karlar gibi eriyip gider de haberiniz olmaz.” düsturundan habersiz bir şekilde, evreni, sistemin getirilerini bilmeden sırf kişilik mantığıyla hayatını devam ettirmek zorunda kalanların karşılaşacakları hazin  bir tablo, anlatmak istediğim.

Bazen sürprizler veya normal seviyedeki basit  olaylar bile insanı çukura/boşluğa düşürmeye  yeterli oluyor. Karşı taraftan emin olmamanın sonucu böyle oluyor. Dedikodu, hayale kapılma ve zanna dayalı bir düşünce yapısı da boşluğu yaratan  önemli etkenler.

Yaşanan herhangi bir hadise, normalin dışında bir davranışa muhatap kalmak, bir anlamsızlık, kişinin dengesini bozmaya ve çirkinliğin başlamasına yetip artacaktır.                                                                                                                      

Davranış veya algılama  bozukluğunun akabinde, "beyin datasında yer etmiş takıntılar, kuşku ve vesveselerle bütünleşince" bu duruma düşmeyi zorunlu hale getirebilir.

Bunun yanı sıra kişinin astrolojik haritasında Neptün’ün on ikinci eve düşmesi sonucu doğru gibi kabullenilen, ama sonra büyük bir yanılgı olduğu ortaya çıkan yaşam kesitleri, insanın bahsini ettiğimiz boşluğa düşmesini gösteren misallerdir.

Oysa diyalog, iletişim, dayanışma ve paylaşım, boşluğa düşmemeye neden olabilecek diğer etmenler olarak göze batar.

Sevgili okurlar! Güçlünün, zayıf olanı ayaklar altına aldığı bir dünyada yaşıyoruz.

Onurlu, kimseye muhtaç olmadan dikkatlice davranarak, boşluk ya da çukura düşmeden sorunlarımızı hallederek yaşayabiliriz.‘Ölsek de kurtulsak’ diyemeyeceğimize göre, acemilikler furyası içinde savrulup gitmeden, aşırı dikkatli olmak zorunda olacağımızı bir kez daha hatırlatmak isterim.

 

Ahmed F. Yüksel

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..