Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Şubat '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Puta tapınmanın anatomisi!

Puta tapınmanın anatomisi!
 

Puta tapınma  ya da putçuluk günümüz Müslümanlarınca çok iyi anlaşılamadı. İslamiyet gibi, ilk işi Mekke Putçuluğunu ortadan kaldırmak olan bir dinin mensubu olduğunu söyleyenler, aslında Mekkeli müşriklerin düştüğü tuzağa düşmekten kurtulamıyorlar bugün.

Mekkeli müşrikler Kabe'yi putlarla doldurmuşlardı. Her kavim ve kabile için ayrı putlar vardı. Bunların içinde Lat, Menat  ve Uzza adlı putlar büyük putlar sayılırdı. Rivayetlere göre Kabe'de üç yüzün üzerinde put bulunuyordu irili ufaklı...

Bunlar, aslında değişik biçimlerde heykellerden oluşuyordu. Mekkeli Araplar ticaretle meşgul oldukları ve ticaret dolasıyla çok gezdikleri için, bu putları çeşitli ülkelerde gördükleri heykellere öykünerek oluşturmuşlardı. Burada ayrıntıya girmeyeceğim ama  Merhum Asım Köksal'ın İslam Tarhi adlı eserinde bunların her birinin nereden ve kimler tarafından getirilip Kabeye dikildiği yazılmıştır.

Aslında putçuluk ilk insandan başlayarak gelen bir "insan zaafı"dır. Hz. Musa, Tur Dağına On Emri almak için gittiğinde, kırk gün süren bu yolcuğundan sonra dönüşünde kavmini puta taparken buldu. İsrail oğulları, Hz.Musa'nın yokluğundan istifade ile hemen bir buzağı heykeli yapıp ona tapınmaya başlamışlardı... O kadar ki, bu buzağı rüzgar esince bir ses de çıkarıyordu... 

Putçuluktaki insan zaafı,  yeterince zihni olgunluğa erişememiş olanların soyut yerine somutu tercih etmeleridir. Asla görünmeyen, asla dokunulamayan bir "Tanrı" yerine gözle görünen, elle dokunulan bir tanrı tercih edilmiştir.

Buradaki yanılgı şudur: Mekkeli müşrikler sanıldığının aksine Kabe'ye doldurdukları putlara "Tanrı" demezlerdi. Zaten Allah inancı da Allah lafzı da İslamın gelişinden önce Araplarda vardı...Nitekim Peygamberimizin (as) babasının adı Abdullah(Allahın kulu)tır.

Müşrikler Allahın varlığını kabul ederlerdi(Allahı inkar edenlere Münkir denir) ancak, isteklerini, arzularını ve tabii dünyevi iktidarlarını putlarına bağlamışlardı.Allah gözle görünmüyor, elle tutulmuyordu; oysa Lat, Menat  ve Uzza gözle görünüyor ve elle dokunuluyordu. Üstelik, bu putlar sayesinde hem ekonomik kazançları vardı, hem de toplum üzerinde iktidar dayatması yapabiliyorlardı Mekkenin efendileri...

Bazıları, heykelleri savunmak adına, alakasız bir şekilde İslamın kıblesi olan Kabe'ye yönelmeyi Kabe'ye tapma şeklinde düşünebiliyorlar. Oysa, Müslümanlar Kabe'ye, Allahın emri olduğu için yönelirler. Orasının ta Hz. Ademdan başlayarak tüm Peygamberlerin imar ettiği kutsal bir mekan-ilk mabet- olduğunu bilerek tazim ederler...Eğer, sadece yönelme ile tapınma olsaydı, namaz kıldığınız zaman önünüzde olan her şeye -duvar, ağaç, masa...- tapınıyor olurdunuz...Yani, uzaya çıksanız karşınızda bir yıldız olurdu...Bu akla ziyan bir iddiadan başka bir şey değildir.

Kaldı ki, putçuluk, belli bir insan heykelinden umut beklemek, onunu önünde eğilerek ona saygı göstermek ve hatta onun "ölümsüzlüğünü" iddia ile tanrısal özellikler kazandırmaktır. Bir insanla, bir bina aynı şey olur mu? Arkadaşlar "Mabud" la "Mabed" in anlamını bilmedikleri için, Kabe'nin putlaştırılması iddiasında bulunabiliyorlar...Hayret!...Oysa, Kabe, Mabut değil Mabet'tir...

Mustafa Kemal ölümlü bir insandı. Her insan gibi, doğdu, yaşadı ve öldü...Asker olarak da, siyasetçi olarak da çeşitli işler yaptı. Ülkesine hizmet eden her insan gibi, büyük işler yapmanın yanısıra hatalar da yapmıştır. Ancak, Türkiyedeki putlaştırıcılar asla hata kabul etmezler onun için...Mustafa Kemal'i insan üstü ve insan ötesi değelerle techiz ederseniz ortaya bir Tanrı çıkarırsınız...'Atatürk olmasaydı...' diye başladığınız her cümle -ki bunların çoğu Allahın kudret alanına giriyor- sizi farkında olmadan Allaha ortak koşmaya düşürebilir...Bizim karşı durduğumuz da budur....Çünkü, Allahın alternatifi olmaz...

Ülkenin her yanını heykellerle doldurmak da, aslında Atatürk sevgisi falan değil, yukarda örneğini verdiğim gibi, belli bir siyasi gücü millete dayatma adına yapılan işlerdir. İslamiyet, bırakalım sıradan insanları Peygamberlerin bile resimlerinin heykellerinin yapılmasını doğru bulmamıştır...Çünkü, bunun sonunun putlaştırma olacağı bilinmektedir.

Bugün,  heykeller çevresinde siyaset dayatma politikası sadece geri kalmış ülkelerde sürüyor. Toplumlar, 'tek adamlar, ölümsüz adamlar, ulu önderler' mitleri ile güdülmeye çalışılıyor gelişmemiş ülkelerde...Her bakımdan gelişmiş ülkelerde böyle şeyler yok oysa.

Bizde de, ne zaman demokrasi gelişiyor, toplum tek tipleştirmecilikten uzaklaşıyor, o zaman bir "darbe" oluyor ve heykel dayatması yeniden başlıyordu. Yıllarca bu sürüp geldi. Son yıllarda, darbecilerin başarılı olamaması, ülkenin ufkunu açtı, demokrasi ve insan hakları alanında gelişmeler kaydedildi. Türkiye hızla üçüncü dünya ülkesi olmaktan çıkıp gelişmiş ülkeler ligine girmeye başladı.

Bunun doğal sonucu olan değişimler, eski zamanın "heykelcilerini" kızdırıyor, dahası korkutuyor. Tüm, tektipleştirmeci toplumlar gibi, yeniliklerin bütün hayatlanını altüst edeceğini sanıyorlar...Bu korku, Sovyetlerin yıkılması aşamasında  korku yaşayan "komünist"lerin korkusu gibi bir şey...Eğer, heykellerimiz yıkılırsa bizi kim korur korkusu işin aslı...

Türkiye çok değil bir kaç yıl sonra, bugün tartıştığı ve bazılarının korku duyduğu konuları tartışmayacak bile...

Sadece, şunu söyleyecekler bazılarımız: Amma boş işlerle uğraşmışız...Amma boş korkular yaşamışız...Amma kandırılmışız!

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..