Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '13

 
Kategori
TV Programları
 

Cuma günü Penguen yerine Hababam Sınıfı - Medcezir yerine Kayıp izledik

Cuma günü Penguen yerine Hababam Sınıfı - Medcezir yerine Kayıp izledik
 

Cuma günü öyle bir kapışma vardı ki,  bu ülkede yaşananlardan bile önemli. Dizilerin reyting savaşı, kanalların birinci olma yarışı.

Bu yarışı kazanmak için her şey mubahtır diyen Star TV televizyon tarihine bir utancı kazıyarak diziler her şeyden önemlidir imzasını attı.

Ana Haber Bülteni yerine Hababam Sınıfı Tatilde filmini yayınlayarak Penguenle suçlarsanız bizi alın size Hababam Sınıfı dercesine yeni dizisi Medcezir’e yüksek reyting sağlamak uğruna Türk halkına karşı sorumsuz bir yayıncılık gösterdi.

Ha FOX’ta Cuma günleri haber programı yayınlamıyor Karagül kendi yayın saatinde yayınlansın diye ana Haber yok.

Yakında bu moda tüm kanallara sıçrarsa hiç şaşırmayın. Halkın haber alma özgürlüğünün önüne geçen dizilerle dolu kanallara bakalım ne zaman dur denecek!...

Peki, Star’ın bu atağı işe yaradı mı?

Reyting sıralamasına göre Medcezir tüm kişilerde 5.14 reytingle birinci, AB’de ise 4.63’le üçüncü olmuş.

Sıralamada birinci olsa da oranlara bakınca pek de işe yaramadığını görüyoruz.

Haberlerle başlamış olsaydı da alacağı sonuç bundan farklı olmazdı açıkçası. Yani haber vermemek, haber yayınlamamak bir diziyi izlenir kılmıyor.

Kaldı ki onca reklama, elindeki güçlü kozlara rağmen aldığı reyting oranları bu kadar düşükse bir dizinin birinci olması da bir şey ifade etmiyor.

Ne yapacaksınız ülkede, dünyada olanları siz eğlenmenize bakın, haber sizin neyinize deseniz de demek ki bu ülkede insanlar sizin yaptığınız işlerle eğlenmiyor artık.

Yani tüm bu sonuçlar bunu gösteriyor bence artık bunu sorgulamaya başlasanız iyi olur.

Ha bunları yazarken diziyi beğenmediğimi söylemiyorum elbette. Beğendim ama Amerikan yapımlarına ve hazır işlere de sıcak bakmıyorum. Kendinizin olmayan bir öyküyle ben iş yapıyorum işte oluyor bunun adı. Buda bana çok doğru gelmiyor. Bir de Amerika istiyor diye yapılınca o işin hepsi iyi olsa ne olur olmasa ne olur.

Ama işi bana göreye göre değerlendirmeden TR izleyicisi gözüyle yorumlarsam evet keyifli bir dizi olmuş cuma için. Ama hepsi o kadar. Yılın dizisi ya da en iyisi olmuş bravo denilecek bir iş değil.

Oyuncuların performansına gelirsek işi yukarılara çıkaran izlenirliğini artıran da bu olmuş. Yani dizinin en büyük şansı oyuncu seçimlerinden kaynaklı.

Tabii öne çıkan ve merakla beklenen dizinin başrol oyuncuları Çağatay Ulusoy ve Serenay Sarıkaya önde geliyor bu duruma katkıda.

Çağatay’ın Yaman karakterini üzerine giydirip ortaya çıkması bunun da hakkını vermesi beklediğim bir durum değildi. Yani ben diziyi izlerken Çağatay’ı değil Yaman karakterini izledim.

Çağatay zaman içinde oyunculuğuna çok şey katmış. Bunu da oynadığı karakterle o akşam fazlaca yansıttı.

Ama Türkiye’nin yeni jönü, Kıvanç Tatlıtuğ yolunda gibi söylemleri de doğru bulmuyorum. Henüz oralarda değil olur mu bilmem bildiğim azimli bir çocuk ve arkasında kayıtsız şartsız destek veren bir hayran kitlesinin olduğu.

Serenay’a gelirsek. Yeşim karakteri ile Mira arasında sıkışıp kalmış henüz. Yer yer mimiklerinde Yeşim’i görmek iyi olmasa da Serenay’ın zaman içinde bunu aşacağını sanıyorum. Belki de henüz ilk bölüm olduğu için etkinliğini hissettirememiştir Mira’nın.

Sanki çok fazla sahnesi yok gibiydi bu da Yeşim’den Mira’ya geçişi tam anlatamamıştır ilerleyen bölümlerde daha net anlaşılacaktır tabi.  Zaten Serenay’da buna izin vermez diye düşünüyorum.

Diğer karakterlere ve oyunculara ise şimdilik değinmek istemiyorum.

İkili olarak benimsenir mi sevilir mi sorusuna ise onu zaman gösterir şimdilik bir şey söylemek için erken.

Tabii bir de şu var efsaneleşmiş karakterleri oynadıktan sonra siz ne yaparsanız yapın o karakterlerle bütünleştiren izleyici her daim onu arayacaktır. Emir-Feriha, Asi-Demir, Boran-Sıla, Seymen-Bahar gibi. Yani ikili oluşturmak zor zanaat bitse de efsaneler hep aranır maalesef seyirci gözünde. Yerine yerleştiremez başkasını.

Dizinin geleceğine gelirsek orijinaliyle kıyaslama yapılarak değil de sıfır bir hikâye izliyormuş gibi bakıldığında keyifli bir iş olarak izlenir. Ki zaten genel izleyici kitlesi orijinalinden bihaberdir bu yüzden sıfır hikâye algısıyla kıyaslamadan izleyecektir. İzlenirliği de bu oranlar içerisinde devam eder gider dizi.

Cuma’nın kralı olması bu rekabet içerisinde zor. Tüm diziler Cuma yarışına girmişken üstelik ve tabi Karagül gibi Türk izleyicisin kendi dokusuna yakın, kendisinden bir yapım varken karşısında tam galip olması zor en azından şimdilik çok zor.

Her yer Kayıp

Kayıp’a gelirsek evet her yerde Kayıp olunca Cuma Medcezir yerine Kayıp izledik. Hatta tüm hafta.

Yani söylemeye çalıştığım Kanal D her yeri Kayıp’a boğunca nereye dönsek ona çarptık ve izledik. İnternette, aralarda, ard arda tekrarıyla,vs.

Diziyle ilgili ön görüşüm malum herkes gibi kaliteli bir yapım olduğunu kabul ediyorum. Macerayı iliklerinizde hissediyorsunuz, teknikler, çekimler, görüntü kalitesi çok başarılı.

Hepsi tamam ama İrfan Şahin ayrıcalığıyla herkesin alkışlaması işte burada duralım.

Yolumuz İrfan Şahin’e düşer bir gün anlayışıyla onca kalemin alkışlayıp işi özgün bulmasını doğru bulmuyorum.

Kayıp’ın öyküsü İrfan Şahin’inmiş. Peki, Kızım Nerede’yi de mi İrfan Şahin yazdı yoksa 2010’dan beri üzerinde çalıştığı proje bir şekilde sızdı da Kızım Nerede olarak mı çıktı ortaya sorusunu sorarım ben de.

Çünkü arada öykü anlamında çok fark göremiyorum.

Zengin ailenin çocuğu kaçırılır. Geçmişten gelen sırlar ve düşmanlıklar yüzünden. Olayı araştıran kişi ailenin ve geçmişin sırlarını ortaya çıkarır.

Bu durumda hikâyeyi özelleştiren nedir? Ya da özgün kılan.

Benzerlerine de üstelik birçok polisiye filmde, dizide çok fazla rastlamışken tek başına da en yakın tarihli Kızım Nerede de görmüşken öyküye bu kadar ayrıcalık tanınması ya da kişiye ait öykü gibi yansıtılmasını doğru bulmuyorum.

Yani özel, özgün olağan üstü bir öyküdür diyemeyiz, Sıradan ve yapılmış denenmiş tekrarlı öyküdür diyebiliriz ancak.

Ha İrfan Şahin’in esinlenerek yaptığı değişikliklerle öykü farklılaşarak karşımıza çıkmıştır. Ve kendisinin eski bir polis olmasının verdiği ayrıcalık öyküye yansımış benzerlerinden farklı kılmıştır diyebiliriz işi.

Kaldı ki İrfan Şahin’in kendisi de pek çok şeyin etkileşimiyle yaptığını söylüyor.

Onun ötesinde ki söylemler ise reklamın taraflı yapılmasına girer ki şu an tam da bu yapılmakta.

Bu önemli konuyu bir kenara bırakırsak işteki bana göre başarı kaçırılan çocuğu canlandıran Erhan Can Kartal’ın oyunculuğu ile senaryonun akılcılığındadır.

Diğer oyuncuları abartılı buldum. Belki ilk bölüm olmasından belki de fazlaca Amerikan piyasasında yer edinme adına abartılmıştı karakterler.

Hepside kendilerini ispatlamış başarılı oyuncular olmasına rağmen oynadıkları karakterleri hayata geçirmeleri fazla abartılı duruyordu. Bunun sebinde dediğim neden yatıyor olabilir. Bir süre sonra bu seyirciyi yorar ilerleyen bölümlerde bunun üzerinde durulmalı diye düşünüyorum.

Replikleri ise beğendim. Çok fazla argo hâkim olsa da böyle bir yapıma uygun ve yerinde kullanılmış.

Zeynep Günay Tan farkı zaten işin kalitesini yükseltiyor bu da diziyi güçlendiriyor.

Geçişler, kurgu ve dediğim gibi senaryonun akılcılığı diziyi başarılı kılıyor. İşin bir güzel yanı da hikâye tamam ve sakız gibi uzatılmadan tadında 39 bölümle sınırlandırılmış olması.

Hitap ettiği kesim belli ve o kesimle cuma günü ilk üç içinde yerini korur. Ve Kanal D’nin kendi işi olduğu için de her türlü ayrıcalıkla korunur.

Ama tüm bunlara rağmen cuma’nın galibi Karagül ve Dila Hanım başlayınca dengeler yer değiştirecektir.

Yani kanallar bu yıla da iyi hazırlanamamış öyle habersiz Türkiye yaratmakla bu işler olmuyor, ya da torpili yukardan olmakla.

Ha birde TNS ve SBT ortak çalışma kararı almış. Yaptım oldu izleyin ey ahali devri kapanıyor. Burun kıvrılan SBT işin içine girince reyting çarpışması haber kaldırarak değil emek vererek olunacağı ve ısrarla altını basa basa söylüyorum bizden ve bizim olan özgün işler oldukça yükselir.

Yoksa ne yapsanız boş…

oyatekin@gmail.com                                         

https://twitter.com/#!/oyatekin (@oyatekin)

http://yurthaber.mynet.com/yazarlar/tum/1/o.tekin35

OYA TEKİN / MEDYABEY.COM

Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilmeksizin izin alınmadan kullanılamaz.

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..