Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '12

 
Kategori
Güncel
 

Dağdaki terörist kim?

Dağdaki terörist kim?
 

Ne demiş Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven:

“Dağda ölen teröriste ağlamıyorsanız, insan değilsiniz.”

Bu sözü  nasıl anlamak mümkündür? Müdür Bey hangi içsel nedenlerle bu lafı etmiş olabilir hele biraz bunun üzerinde düşünelim.

1. Bu söz derin bir hümanizmin etkisiyle edilmiş bir laf olabilir. Şöyle anlayabiliriz: Dağda öldürülen terörist de bu vatanın evladıdır. Bu vatandaki bir çift ana babanın çocuğudur. O orada karşı tarafta çarpışıyorsa; bu işte bir yanlışlık vardır. Onu bu dağa çıkmaya zorlayan koşullara bağlı olabilir. Veya silah zoruyla oraya götürülmüş olabilir. Onun için, orada, dağda öldürülmüş insanlar da bizim bir parçamızdır. Ama yanlış bir parçamızdır. Bunu düşünerek; vurduktan sonra ağlayalım. Bu iş neden böyle oluyor? Bu insanlar niye dağa gidiyor? Bu insanları dağa götüren nedenler nelerdir? Eğer bunları bilseydik ve önleyebilseydik; belki bu insanlar karşı tarafta değil de bizim birliklerimizin bir eratı olarak bizle beraber harekata katılacaktı. Nitekim Doğu’da öyle aileler var ki bir oğulları Türkiye Cumhuriyeti ordularında askerlik yaparken, diğer evlat dağda karşı cephede silah kullanmaktadır. Bunun hiç mi toplumsal nedenleri yoktur. Bu insanları karşı cepheden dağa götüren nedenler nelerdir, bunlar üzerinde hiç mi düşünmemeliyiz. Belki  gerçek nedenlerini bulabilirsek , onlar da dağa gitmeyeceklerdi. Kimilerine göre 5 bin, kimilerine göre 7 bin bu vatanın evladı karşı cephede bize karşı silah kullanmaktadır. Neden? İşi bir tek sözcüğe indirgeyebilir miyiz? “Çünkü onlar terörist? Çünkü onlar ihanet içinde…” 

Peki, sormazlar mı? “Onlar neden terörist?” de İstanbul da  çalışan bir mühendis değil; Ankara’da Mecliste Vekil değil…?  Onları bu duruma iten nedenler nelerdir? Belki de bu nedenleri ortadan kaldırırsanız; dağda çarpışan insan bulamazsınız. Orada bize karşı çarpışan insanların belki de en önemli nedenleri: işsiz, güçsüz, eğitimsiz, yolsuz, yordamsız, mesleksiz, çevresiz, rehbersiz, eşsiz, evsiz , parasız vb.… olmalarıdır. Bütün bunlara ve sahip olmaları gereken diğer şeylere sahip olsalardı. Bu çocuklara zamanında sahip çıkabilseydik; örneğin  çok güzel Türkçe öğretseydik; Türkiye Cumhuriyetinin bir bütün olduğunu , onun bölünmemesi gerektiğini öğretebilseydik ; bu çocuklar mutlu olsalardı ; ceplerinde para olsaydı ; çevrelerindeki tartan pistlerde koşup çok iyi atlet olabilselerdi ; çevrelerinde çok iyi yüzme havuzları olup çok iyi birer yüzücü olup, Türkiye’yi diğer ülkelerde temsil edebilselerdi, acaba hangi cephede olurlardı. Şimdilerde , Kenya’dan Habeşistan’dan sürü sepet genç getiriyoruz ki bizi Olimpiyatlarda temsil etsinler diye; onları yetiştirmek için dünyanın parasını harcıyoruz; belli ki ilerde  daha da çok harcayacağız. Onun yerine bu çocuklara; onların yetişme koşullarına biraz daha çok özen gösterseydik; bu çocuklar şimdi o dağlarda mı olurlardı ? Belki de bir çoğu çok iyi atlet; çok iyi yüzücü; çok iyi futbolcu; çok iyi  bilim adamı filan olurlardı.. .

Onlar için düşündüğümüz tek iyi şey onları Melle yapabilmek ; onlar için daha çok İmam-Hatip okulu açıyoruz; her ile birer İlahiyat Fakültesi açıyoruz. Niye? Onlar bunu istiyorlar mı? Yoksa daha başka şeyler mi istiyorlar?  Sözgelimi, Diyarbakırspor bugün niye  Süper Lig’de değil ? (Sahi onlar nerede?) Unuttuk gittik değil mi? İşte Doğu’daki, Güney-Doğu’daki insanlarımız biraz da unutulmuşluklarının , yoksunluklarının itmesiyle dağda olmasınlar? Siz “İstanbul’a iki İstanbul daha katacağız…” demek yerine, Hakkari’ye   üç Hakkari daha katacağız diyebilseydiniz ; belki de durum daha farklı olurdu; ne dersiniz. O çocuklar acaba neden karşı cephede, bunların bazı derin nedenleri ne olabilir? Hele oturup bunların üzerinde biraz ciddi olarak düşünelim. 

Peki, bazıları bu çocukların cebine para koyuyorsa, hesaplarına para yatırıyorlarsa; ailelerine bakıyorlarsa; bunu yapanlar kimler? Bu çocuklar acaba o nedenler yüzünden mi karşı cepheden dağa çıkıyorlar. Deli mi bu çocuklar? Elde silah, karşı cephede; büyük Türkiye Cumhuriyeti ordularına savaşmayı göze alıyorlar. Bu salaklık değilse nedir? İnsanları böylece ölüme götüren acaba zaten içinde bulundukları intihar duygusu mudur? “Burada kahvede aç açık oturup öleceğime, dağda hiç olmazsa macera var; kızlar da var…Giderim üç beş gün orada özgür yaşar, özgür ölürüm…” Şeyh; Ağa elinde mütegallibe durumunda yaşayan binlerce genç böyle mi düşünüyor? Nedir onları bu zalim dağlara götüren Toplumsal ve Psikolojik nedenler ? Var mı böyle nedenler? Yoksa; onlar niye ordadırlar; biz burada? Bizi onlardan ayıran nedenler nelerdir? Neden bazı gençlere ağlıyoruz da , öteki gençlere ağlamıyoruz; onları lanetliyoruz? Onlar da bu TC sınırları içinde doğmadılar mı; onlar da aslında bizim evlatlarımız değiller mi?

Belki de Sayın Emniyet Müdürü Recep Güven bütün bunları söylemek istemiştir. Aslında bir laf etmiş ama; söylediği lafı hemen ağzına tıktık… Hele meydana gel, açık açık konuş, deseydik.

Bu memlekete isyan eden, bu memleketin ona verdiklerini inkar eden bu insanlara sen nasıl ağlayabilirsin; başkalarının da nasıl ağlamasını isteyebilirsin? Söyle bakalım, açıkla bakalım diyebilirdik. Adamı, iki lafımızla yerine dibine soktuk. Yarın birgün bu adamcağızı sürerler. Ama  acaba nereye sürecekler; Diyarbakır’dan alıp Hakkari’ye’mi verecekler. Adam zaten Siirt’ten gelmiş… Bence, bu söylediği laf biraz ihanet kokuyor; en azından hoş değil. Tutsunlar bu Müdürü bir güzel soruştursunlar; ondan sonra icabına baksınlar… Ne demek yani :

“Dağda ölen teröriste ağlamıyorsanız, insan değilsiniz.”

Hiç de güzel bir laf değil.. Hiç de beğenmedim. Bu lafın altında bir hinoğlu hinlik var. Hele bir güzel sorup, bir güzel  soruştursunlar; ne demek istiyor yahu! Açık açık söylesin…

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..