Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '07

 
Kategori
Eğitim
 

Dağın öteki yüzü

EĞİTİMLE İLGİLİ ROMANLAR (40)

Yazarı: Erendiz Atasü

Romanın Edebi Özeti:

Kitap, yazarı Erendiz Atasü’nün ailesini başka kişilere büründürerek anlatmasından oluşur. Bunda etkili olan, annesinden, babasından kalan mektuplardır. Cumhuriyet yılları, Kemalistler, Kore Savaşı gündemde olan konulardır. Bunlar hakkında edindiği bilgiler, yaşlı insanlardan dinlediği tecrübeler bu kitabın oluşmasına ışık tutar. Kitapta annesi Hadiye Vicdan’ı; babası Faik, Raik’i, anneannesi Elmas Hanım, Fitnat Hanım’ı temsil eder. Diğer kahramanlar tamamen düş ürünüdür. Vicdan’ın arkadaşı Nefise, dayılarının üçünün de subay olması bilinçli bir seçimdir. Cumhuriyet tarihi içerisinde böyle bir meslek önemli sonuçlara sebep olduğu için böyle bir tercih yapar. Kitaptaki olaylar da ikisi dışında tamamen düşseldir. Gerçek olan iki olay, aslında kitap bu olayların üzerine kurulur. Biri Vicdan’ın Gazi tarafından Dolmabahçe Sarayına çağrılması, diğeri Uludağ’ın tepesine tırmanıştır. Kore’deki olaylara ilişkin anlatılanlar ise tamamen belgeseldir.

Vicdan 1910 Selanik doğumlu, Birinci Dünya Savaşında yoksul düşen ve babasını kaybeden bir ailenin kızıdır. Önce parasız yatılı okullarda okur, daha sonra açılan burslu sınavı kazanarak İngiltere’ye gönderilir.

Nefise, 1909 Konya/Karaman doğumlu, Vicdan’ın arkadaşıdır. Burs sınavını kazanarak, O da Vicdan gibi İngiltere’ye gider. Nefise, girdiği bu ortama çabucak ayak uydurur. Vicdan böyle değildir. Bazen Nefise’ye hayran olur, bazen O’nun davranışlarını yanlış bulur. Vicdan, çıtkırıldımdır. Nefise, O’nun bu haliyle eğlenir. İki arkadaş, çocukluklarından beri beraberdirler ve birbirlerini sırdaş olarak görürler. Vicdan'ın çocukluğunda, O’nun ileriki yaşamını etkileyen önemli olaylar olur. Balkan Savaşları’ndan sonra, Selanik’ten Alaşehir’e gelmeler, kısa bir süre sonra babasının gördüğü işkencelere dayanamayarak ölmesi, savaş ortamında yetişmesi, aile içerisinde vatan düşman altındayken korkmanın günah olduğunun öğretilmesi, babası öldükten sonra İstanbul’a dayısının evine yerleşmeleri, bu evde yaşanan karanlık olaylar , O’nu etkileyenler arasındadır. İstanbul’a geldikten sonra üç kardeş Vicdan, Reha, ve Burhan yatılı okullara verilir. Annesi de bu arada ikinci evliliğini yapar. Vicdan’ın bir kardeşi daha olur. Adı, Cumhur’dur. İngiltere’de nefise ile birlikte zor günler geçirir. Arkadaşlarından biri intihar eder. Nefise, Vicdan’a göre biraz daha rahat ve sorumsuz davranır. Belli etmemesine rağmen, Nefise’de biraz da kıskançlık vardır. Vicdan, Nefise’ye göre daha güzeldir. Bu durum, içten içe Nefise’ye dokunur. Vicdan’ı beğenen erkek arkadaşlarına, Nefise fazla ilgi gösterir. Daha sonra bütün bunları yaptığı için pişman olur. Çünkü, Vicdan’ı çok üzmüştür ve O’nu İngiltere’ye bağlayacak hiçbir karar almamaya, ülkesine dönmeye karar verir. Nefise, Vicdan ile aralarındaki soğukluğu gidermek ister. İki arkadaş yine beraberdir. Türkiye’ye gelirler. Nefise görev almak için başvuruda bulunur. Fakat bu başvuruyu, Vicdan’dan gizli tutar. Vicdan’ı kıran olaylardan biri de budur. Nefise, bir sürü mektup yazar. Vicdan, çok kırılmasına rağmen bir barış mektubu gönderir. Arkadaşlıkları sekiz yıl daha devam eder. Her şeyleri ortaktır. İdealistlerin iflah olmaz sadakat duygusuyla birbirlerine bağlı kalırlar.

1942 yılında Nefise, pankreas kanserinden ölür. Vicdan için artık, Nefise kadar yakın bir kadın arkadaşı olmayacaktır. Babasının ölümü, Gazi’nin ölümü ve Nefise’nin ölümü, Vicdan için üç büyük yıkım olur. Vicdan’ın Nefise’ye olan sevgisini kocası Raik bile fazlasıyla kıskanır.

Vicdan için önemli olaylardan biri de kardeşleriyle birlikte Uludağ’ın zirvesine tırmanıştır. Kardeşleri Burhan ve Reha ile hiç bu kadar yakın olmamıştır. Daha sonraki yıllarda hep bu gün zihninde canlanır. Burhan çok yakışıklı ve sarışındır. Gazi’ye benzeyen yanı vardır. Reha sessiz, uysal, çok duygulu fakat hiç belli etmeyen bir yapıya sahiptir. İkisi de subaydır. Savaşlara katılmış, ölüler görmüş, öldürmüş ve bunalıma girmiş subaylardır. Onların meslekleri, iç dünyalarını gereğinden fazla etkilemiştir. Bu yaşamlarına da yansımıştır. Burhan, daha sonraları subaylıktan istifa eder. Hukuk okur ve serbest avukatlık yapar. Çok zengin olur. Gözünü hırs bürür. Annesini ve kardeşlerini hiç düşünmez. Zoraki bir evlilik yapar. Evlatları hayırsız olur ve yaşlılığı çok perişan geçer. Bu perişanlık içinde ölür. Reha ise, hiçbir zaman istikrarlı hareket etmez. Genç yaşta ve ordu içinde gördüğü sıkıntılar onu çok etkiler. Mutlu değildir. Yaşadığı sıkıntılara dayanamayarak, karısını ve iki çocuğunu geride bırakarak intihar eder.

Cumhur, Vicdan’ın üvey kardeşidir. Vicdan O’nu diğer kardeşlerinden hiç ayırt etmez. Burhan ve Reha ise O’nu hiçbir zaman benimsememişlerdir. Cumhur, Kore Savaşı’na gider. Vicdan, endişe ve merakla bekler. Sürekli mektuplaşırlar. Mektuplardan bazı bölümler şöyledir:

“Kaç gündür sana yazmak istemiştim, olmadı. Ordu komutanı teftişe gelmişti. Bir haftadır gece gündüz uğraşıyorduk, bugün gitti. İzin istemiştim fakat bu teftiş yüzünden mümkün değil. Görüyorsun, askerlikte vazifeden başka hiçbir şeye güvenilmez. (Gaziantep, 1 Nisan 52).”

“Sevgili Ablacığım,

Birkaç gündür içimde müthiş bir sıkıntı var. Kimsenin burnu kanamadan yurda dönebilseydik. Yeise yenik düşmeyeyim diye, kendimi hep bir şeylerle meşgul ediyorum. Fotoğrafçılığa başladım. (7 Kasım 1952).

“Abla,

kısa yazıyorum. ...İyiyim. Vazifeme neşeyle devam ediyorum. Bizim oğlanlar bunkerde cümbüş yapıyor. (25 Aralık).”

“Yahu abla şaşırıp kalıyorum. Nerden çıkıyor bunlar. Gayet iyiyim. Kolumda yara filan yok. Çizikler yara sanılmış. Mermi sağ bacağıma girmiş, kemik kırıktı ve alçıdaydı. Bazı yerler dikildi, eskisinden iyi oldu. Hem cephede savaşmaktan hastanede yatmak daha iyidir. (25 Haziran Tokyo, Amerikan Askeri Hastanesi).”

Sonuncu mektubu ise Vicdan görmedi. Cumhur, Raik Ağabeyi’ne yazmıştır. Bu mektupta bacağının birini kaybettiğini, artık görevine devam edemeyeceğini, kendisine uygun bir iş bulmasını ister.

Raik, İzmir rıhtımında Cumhur’u beklemeye gider. Cumhur, sağ bacağı olmadan gelir. Sivil hayata alışmaya çalışır. Evlenir, baba olur. Bundan 35 yıl sonra da ölür.

Raik, Trabzon’un bir taşrasındandır. O da İstanbul’da parasız yatılı okullarda okur. Çocukluğu hep savaş yıllarında geçer. Onun için; cehalete, yobazlığa ve emparyalizme düşmandır. Daha sonra, düşmanlık yıkıcı duygularından arınır, bilince dönüşür. Anadolu çocuklarını aydınlatan bir öğretmen olur, görevini kusursuz yapar. Vicdan ile evlenir. Mutlu bir evlilikleri vardır. Raik, çok farklıdır. Mesela Vicdan, kardeşlerinde gördüğü olumsuzlukların hiçbirini Raik’te görmez. Vicdan, Raik ile yaşlanamadan, Raik ölür.

Bütün bunları Erendiz, annesi öldükten sonra yazar. Keşke sağlığında annemi anlayabilseydim, diye çok yakınır. O da, annesinin idealist bir kadın olduğuna inanır.

Roman Kahramanının Değerlendirilmesi:

Vicdan, hep yatılı okullarda okur. İngiltere’ye, açılan burs sınavını kazanarak gider. Orada geçirdiği altı yıl boyunca, bu sorumlulukla çalışır. Okurken, vatana ihanet edecek hiçbir davranışta bulunmaz. Tek amacı tahsilini tamamlayıp, vatanına hizmet etmektir. Bu, O’nun için bir borç olur. Arkadaşı Nefise, bir İngiliz subayı ile evlenmek istediğinde, O’na şiddetle karşı çıkar. “Bir Türkiye Cumhuriyeti’nin kızı, emperyalist İngiliz ordusunun subayı ile evlenemez. Bizim vatanımıza borcumuz var. Sen onunla evlenirsen, bu vatan borcunu kim ödeyecek?” der. Milliyetçidir. Odalarında Mustafa Kemal’in büyük bir resmi vardır. O’nu büyük bir kahraman olarak görürler.

İngiltere’ye okumak için gidenler hakkında Gazi’ye bilgi verilmiştir. Gazi’nin elinde, İngiltere’ye gidenlerin fotoğrafı vardır. Vicdan’ınki Gazi’de ayrı bir yer tutar. Bu genç kızın idealist bir Kemalist olduğunu, azimli bakışlarından anlar. Vicdan okulu bitirip geldikten sonra Gazi, O’nu Dolmabahçe’ye çağırır. Uzun uzun sohbet ederler. Vicdan, bu durumdan çok mutludur. Gazi, Nicdo’a, İngiltere’nin BBC radyosunda, kadın hakları inkılabımızla ilgili bir program hazırlamasını, bunu en iyi yapacak olanın da Vicdan olduğunu söyler. Buraya gidip geldikten sonra ise, kızlarına özel ders vermesini ister. İkinci isteğindeki asıl amaç şudur: Vicdan, henüz resmi olarak görev almamıştır. Gazi isterse O’nu göreve alabilir fakat hiçbir vatandaşa farklı muamele yapmak istemediği için, Vicdan’ı içinde bulunduğu sıkıntıdan bu şekilde kurtarmaya çalışır. Vicdan, bu iki görevi de büyük bir heyecanla yerine getirir.

Vicdan, Devlete karşı sorumluluklarını yerine getirmesine rağmen, Devletin politikasını yanlış bulur. Askerlerin sırf Amerika için Kore’de savaşması gibi, yanlış şeyler vardır. “Atatürk olsa bunları yapmazdı!” diye söylenir. Demokrat Partinin, Atatürk ilkelerinden taviz verdiğini, kadın haklarını hiçe saydığını düşünür. Aslına çok bağımlıdır. Mesela, kardeşi Burhan, daha önce çok iyi bir idealist iken, daha sonra görüşlerini değiştirir. Hatta işlerini daha kolay halledebilmek için, nüfus cüzdanındaki doğum yeri olan Selanik’i, İzmir olarak değiştirtir. Vicdan’ın bu olaya tepkisi çok büyük olur.

Kardeşinin yüzüne, “yalancı, hayırsız, sahtekar, aslını inkar eden” diye haykırır. Burhan da ablasına haykırır. Daha önce, böyle bir şeyi hiç yapmamıştır. Burhan ablasına, “Hayatı tanımıyorsun!” diye cevap verir. Vicdan’ın söyledikleri ise şöyledir:

-“Türkiye’nin dört bir yanından gelmiş gençleri okutuyorum. Onlara Batı Edebiyatını öğretiyorum. Tüm insanların ortak duygularından ve duyarlıklarından söz ediyorum. Gelişen, değişen hayatı yansıtıyorum. Bir ulusun savaşla değil, kültür ile var olup yaşayabileceğini öğretiyorum.”

Burhan,

-“Peki ödülünüz nedir?” diye sorduğunda Vicdan,

-“Ödül bekleyen kim?.. Yaptığımız iş ödülümüzdür, diye cevap verir. Bu kadar idealisttir. Vicdan mesleğini böyle kutsal görür ve o doğrultuda hareket eder. Hiçbir karşılık beklemez. Kocasını sevdiği kadar, Mustafa Kemal’i ve Nazım Hikmet’i sever. Kocasına tek sadakatsizliği budur.

Vicdan, İngiltere’den geldiği ilk sıralarda henüz vazife almamıştır. Annesi, Gazi’den yardım istemesini, “Gazi parmağını oynatsa, savaş yıllarında kaybettiğimiz malımızı mülkümüzü kurtarsa” diye Vicdan’a sürekli, bunları söyler. Fakat vicdan, annesini kırma pahasına bile bunu yapamaz. Halbuki Vicdan’ı bu şekilde yetiştiren, yani kişisel çıkarını, aile sorumluluğuna; aile çıkarını memleket davasına feda eden idealist bir kız olarak yetiştiren odur. Şimdi ne olur, Vicdan hiç anlamaz. Hatta Gazi Vicdan’ı ilk çağırdığında, annesi Fitnat Hanım Gazi’nin Vicdan’ı alıkoyacağını, onun izdivacına talip olacağını bile kafasından geçirir. Vicdan, her şeye rağmen kararlı hareket eder.

Vicdan, İngiltere’den döndükten sonra Cumhuriyet’in uygun gördüğü vazifelerine başlar. Gazi Lisesi ve Eğitim Enstitüsünde İngilizce Öğretmeni olarak görev yapar. Daha sonra şimdiki Gazi Üniversitesi olan Enstitünün İngilizce Bölümünü kurar. Burada uzun yıllar İngiliz Edebiyatı ve Çeviri dersleri verir. Çevirileriyle dilimizi zenginleştirir.

Kocasi Raik ile bir ara görev gereği ayrılırlar. Raik ayrılırken gözyaşlarını zor zaptederek ağlamamaya çalışırken, vicdan gülümseyerek, O’na el sallar. Raik’e göre Vicdan, vazifesini Raik’ten çok sever. “Buna yine sevinerek koştun, yeni vazifene ne diyeyim, vatana millete hayırlı olsun” diye ifade eder.

Vicdan’ın evlilik hayatı da bir örnektir. Raik, karısı tütün kokusundan hoşlanmıyor diye, sigaradan vazgeçer. Vicdan, kocasının çalıştığı kente atanabilmek için, ortaöğretimde öğretmenliğe razı olur. Raik, yolculuklar uzun sürdüğü karısı yalnızlıktan ürktüğü için, Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişliğinden istifa eder. Vicdan, kocasının önüne geçmemek için, kaleme aldığı öykü ve şiirleri bastırmaz. Raik, dans etmeyi, tiyatroyu, tangoyu öğrenir. Vicdan, kocasının taşralı akrabalarını öğrenir. Evlilikleri, karşılıklı fedakarlıklarla dolu bir evliliktir. Halbuki Vicdan’ın kardeşleri de birer evlilik yapmışlardır. Fakat hiçbir zaman iyi bir aile düzeni kuramamışlardır. Vicdan, vatana sadakati gibi, ailesine de sadık kalmıştır. Hep toplayıcı olmuştur. Birleştirici, bütünleştirici olmuştur. Kardeşlerine öncü olmak istemiştir. Bir yere kadar da olmuştur. Vicdan, Reha ve Burhan için, tam ideal bir eştir.

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..