Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '10

 
Kategori
Güncel
 

Daha ne kaldı alacağınız?

Daha ne kaldı alacağınız?
 

Eskiden, kendime ait bir hayatım olsun, evim olsun, televizyonum olsun, sabah sıcacık çayımı demleyip günün ilk haberlerini dinleyeyim, evimin kapısını huzurla çekip çıkayım isterdim. Evet, artık bir hayatım var her kararın bana ait olduğu. Günün ilk ışıkları ile uyanıp kendime gelmemi gerektiren işlerim de. Taze çayımı içerken izleyebildiğim televizyonum da. Ama neden huzurla çıkamıyorum evden.
Her şey yolunda aslında. Tek sorun meraklı olup içerisinde yaşadığımız düzenden dünyadan da haberim olsun istemek mi? Açıyorum haberleri, on dakika sonra elimdeki bardağı televizyona fırlatıp, her şeye lanet ederek yaşadığım yerin en kalabalık yerlerinden birine gidip isyanımı göstermek istiyorum. Ki eminim çoğumuz böyleyiz. Anlamak, anlasak da elimizden hiçbir şeyin gelmemesi, konuşsak da zorla zorbayla susturulmamız, resmi yollarla sorunlarımızı paylaşırsak nerelerden ve neylerden olacağımız.. Kim bilir. Kaygılarla dolu hayatımız. Geçmişe özlemler. Şöyle olsaydı, bu böyle olmazdı diye sızlanışlarımız.. Biliyorum, ben tek değilim fikirlerimde ve çaresizliğimde. Ama aptal da değilim. Kendi yaşıtlarımın dengi de. Düşünüyorum, çok düşünüyorum. İçinden çıkamıyorum, çünkü sorunlar o kadar derine gidiyor ki. En sonunda “ Atam, ne olur kalk, o kadar ihtiyacımız var ki sana, ne olur kalk! “ diye ağlayıp bağırmak son çarem oluyor.

Peki benimle aynı yaştakiler ne yapıyor, benim isteğimin onda birini hissetseler her şey düzelir mi? Artık orta sınıf insan kalmadı maddi olarak, ülkemde. Ya üst ya da alt. Her şey ortada, zengin kesimin milyonlar dökerek bir noktaya getirmeye çalıştığı zavallılar, kendi elde etmediği arabasının markasını yükseltmek, bulundukları ortama çok çekici bir partner götürüp kendini kanıtlamak, saçma sapan fiyatlarla satılan saatleri, kahveleri, yazın gidecekleri yurtdışı seyahatlerini tartışmak, dirseklerine bavul gibi ben markayım diye bağıran çantaları takan bayanları, bir akşam önce bir şişe alkole ne kadar fazla para verdiğini anlatan züppe bayları dinlemekten başka ne yapıyor? Ya alt kesim? Artık o kadar yaralanmış ki, kendini onlardan biri olmadığı için bunalıma sokan bireyler doğurmaktan ileriye gidemiyor. Ya bu dünyada ne olup bitiyor, neden böyle yaşıyoruz diye sorgulama, öğrenme, hakkını arama ya da paylaşım sitelerinde yeni videoları paylaşmaktan başka neden bir şey yapmıyorum diye düşünmeyi gereken nedenler yok mu?

Silkelenmek bu kadar mı zor? Kukla olduk kukla. Yüce Atam’ın kendi kaleminden çıkanları silip, yerine ne kadar çıkarınıza uygunsuz olan şey varsa değiştirip yerleştirdiniz. O’nu, saçma sapan inanışlarla aklımızın en ücra köşelerine atmak için elinizden geleni yaptınız. O’nun yolunda gelen herkesin önüne taş koyup, siz gibi düşünmeyenleri, kaliteli hayat standartlarından men ettiniz. Milliyetçi görünümlü yüzlerce vatan ve millet sevgisinden mahrum örümcek kafalı insanı da başımıza koydunuz bizi idare etmesi için. Adalete, askere, savunmaya, eğitime o kadar çok darbe vurdunuz ki. Ama önceden yolunuzu yapıp oraya da bunları desteklemek için piyonlarınızı zaten koymuştunuz. Şimdi milletimin üzerinden satranç oynar gibi şah mat yapıp oyunu bitirmek üzeresiniz. Ama biz hala aynıyız. Sessiz, bilgisiz, çaresiz. İtiraz hakkımızı da aldınız. Konuşamadık. Bilim adamlarımızı tesadüflerle ölümlerini seyrettik, elimizi kıpırdatamadık. Şehit analarının çığlıklarını dinledik, ağlayamadık. Ellerimizle diktiğimiz fidanları da kestiniz, nefes alamadık. Bu yüzsüzlüğün gücü nereden geliyor? Neden her şeye uyduracak bir kılıfınız var? Nasıl bu kadar umursamaz olabiliyorsunuz? Mahvettiğiniz tarım ve hayvancılığı şimdi nasıl bu kadar terbiyesiz gülümsemelerle çok büyü iş başarmış gibi ihracatı, ihtiyacımız olmadığı halde içimize kadar sokup, aslında ne kadar verimli bir ülkede yaşadığımızı unutturdunuz? Tüm çıkarlarınızın üzerini, yarattığınız saçma gündemlerle kapatıp, milletimi ayakta uyuttunuz.

Anladık, tamam, artık sizin istediğiniz gibi gidecek bu düzen. Ne gelir elden? Ama neden hala bu iç savaşınız? Gençliklerinin en büyük yaralarını aldıkları, o yüce askerlik katındaki insanların ölümüne bu kadar sevinen, her iki sözünün birinde tehditler savuran adamların katliamlarını şehitlerimize nasıl yakıştırabiliyorsunuz? Emanetimiz olan meclisimizi, kimden teslim aldığınız unuttunuz, buna da tamam ama neden oraya hiç yakışmıyorsunuz? Siz, neden bu kadar yüzsüzsünüz? Nerde kaldı vaadleriniz? Dalga mı geçiyorsunuz? Resmen bir adamın, yurtdışında keyif çatarken, orada da yeni düşmanlarını üzerimize salmak için mükemmel eğitimlerle donatmasını, burada da da tek bir adamını görevlendirip, Cumhuriyet’i, egemenliği, bağımsızlığı, her şeyden önemlisi Atatürk’ümüzü elimizden almaya çalıştığını izliyoruz. Memnun musunuz? Daha ne kaldı bizden alacağınız? Kaldı mı bir şey?

 
Toplam blog
: 6
: 457
Kayıt tarihi
: 24.01.10
 
 

Merhaba.. Ben İstanbul Üniversitesi öğrencisi, fakat çok yakında mezuniyet işlemlerine başlayacak o..