Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '06

 
Kategori
Sosyoloji
 

Damla ve deniz

Bir gün kendini bilmez, kibirli bir damlanın biri deryaya düşmüş. Bakmış ki üzerinde gemiler yüzüyor, içerisinde balıklar yaşıyor. Deryanın daha önceki konumunu bilmediği için başlamış büyük konuşup çalım satmaya. Ben olmazsam demiş ne gemi yüzebilir ne de balık yaşayabilir. Tüm kerameti kendinde toplamış. Öyle ileri gitmiş ki zaman zaman deryaya kafa tutarak ben olmazsam sen kurursun. Ne üzerinde yüzen gemi, ne içinde yaşayan canlı kalır demeye tutturmuş.

Derya her defasında gülüp geçmiş damlanın zavallı haline. Aynı zamanda da kendine yazık ediyor diyerek üzülüyormuş. Bir süre sonra kimseyi tanımaz olmuş damla. Ne laftan anlıyor ne söz dinliyormuş. Damla kıyıdakilere de kafa tutar olmuş bir süre sonra. İstersem boğarım sizi diye de tehditler savurmaya başlamış. Gel zaman git zaman bir gün canı sıkılıp su üstüne çıkarak şöyle bir hava alayım demiş.

Gözleri kimseyi görmezken bir çift şahin gözü onu görmüş süzülerek kapmış ve havalanmış. Onun yokluğundan ne deniz etkilenmiş, ne gemiler nede diğer canlılar. Farkına bile varmamışlar. Şahinin kursağında aklı başına gelen damla başlamış düşünmeye. Koca deryalara sığmayan ben nihayet bir kuşun kursağına sığdım. Meğer varlığım derya ile daim ve kaimmiş. Deryasız bir hiçmişim. Sonra başlamış şahine yalvarmaya, ne olur bırak beni. Şahin; Bırakırım ancak kusmam gerekli demiş.

Bulunduğu yerin kıymetini bilmeyenlere, ben varsam her şey var, ben yoksam hiçbir şey yoktur diyenlere ibretli bir öykü bu.

İnsan dostlarıyla var. Dostlar bir deryadır. Tek başına bir insansa sadece damla. Dostlarından ayrılanı hayat öyle bir kapar ki bıraktığı zaman ancak kusmuk olabilirsin. Geldiği yeri bilemeyenler, gideceği yeri hiç bilemezler.

Alman Birliğinin kurucu ve toparlayıcısı Prens Bismark’ın ders alınacak bir olayı vardır: Almanlar arasında öyle bir yere gelmiştir ki kendinin vazgeçilmez olduğuna inanır artık. Bilmez ki insan vazgeçilmezliğine inandığı an tersine dönüşü başlamıştır. Bir gün Bismark istifa dilekçesini sunar imparatora. İstifası kabul edilmemiştir. Bir, iki, üç hepsinde de geri çevirilir istifası. Vazgeçilmezliğine inanan Bismark bir süre sonra bir dilekçe daha sunar İmparatora ve cevap gelir. İstifası kabul edilmiştir artık. Bismark dilekçeyi okur, yüzü sararır, yumrukları gevşer ve dudaklarından şu sözler çıkar: “Bu bana yapılır mıydı?”

Evet olmazsanız olmaz, fakat ille de istiyorsanız sizsiz de yola devam edilebileceğini bilmeniz gerekir. Dedik ya hani. Herkes bulunduğu yerin kıymetini bilmelidir. Sahip olduğu dostlarının birer değer olduğunu onlara karşı tavırlarıyla inkar etmemelidir. Gün gelir damla durumuna düşebilirsiniz. Çünkü bu derya çoook damlalar görmüştür. Deryanın kıymetini bilmeden oraya düşen damla soluğu bir şahinin kursağında alırsa şaşmamak gerek.

İnsanlık tarihine bakınız, sığ ve küçük sularda boğulan insan sayısının koca okyanuslarda boğulanlardan daha fazla olduğunu görürsünüz. İnsanlar da böyledir.

Denizden bir kova su eksilse denizin suyu çekilir mi sanırsın. Okyanusların kaprisi olmaz. Hep diyorum ya işte “Küçük insanlar, büyük insanların fikir sancılarını kendi karın ağrılarıyla karıştırırlar” diye. Asıl meselede bu işte. Karın ağrılarıyla fikir sancılarını birbirine karıştırmak. Bunları birbirinden bir ayırabilsek. Ey damla! Şahinin kursağında ki bir kusmuk içerisinde özgürlüğünü arayacağına, kıymetini bil de deryada hep özgürce yaşa. Kendini vazgeçilmez zannedenlere bir derstir bu. Fazla söze ne hacet .

 
Toplam blog
: 574
: 922
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Samsun Yazarlar Derneği (Kurucu) Başkanı. 12 kitabı neşredildi. Türk Güreşinin Sembol ismi Yaşar ..