Dana peşinde koşan medeni ülke..

Yıllardır aynı sözler, aynı temenniler.. Resmi olarak 50 senelik Avrupa Birliği maceramızda her geçen sene geliştiğimiz, büyüdüğümüz söyleniyor. Kimilerine göre bu uğurda çok yollar katetmiş, büyük reformlara adım atmışız. Artık Türkiye refah seviyesi yüksek, gelişmiş bir ülke olma yolunda ilerleyen önemli bir ülkeydi onlara göre.

Bu sözlere inanmayı bu ülkenin bir vatandaşı olarak çok istiyoruz.

Oysa gerçekler bize aslında ne yaparsak yapalım bir arpa boyu yol gidemediğimizi, çabalarımızın boşuna olduğunu gösteriyor. Demek ki o kadar gelişmiş, o kadar büyümüş bir ülke olamamışız henüz. Büyüdüğümüz doğal bir gerçek ama bu büyüklüğü sahiplenecek altyapıyı oluşturmuş muyuz orası karışık.

Yine bir Kurban Bayramı'nı kutluyoruz ülke olarak. Bu bayram da yine her bayram olduğu gibi halk uyarıldı. Belediyelerce kesim işlemleri için özel mekanlar hazırlandı. Sokakta, izinsiz kesimler için yüksek cezalar kesileceği söylendi.

Kim dinledi?

Belki çok az bir sayı.

Her sene olduğu gibi yine ortalık kan gölüne döndü. Çoluk çocuğun gözü önünde, acemi kasaplarca bıçaklar saplandı hayvanların boğazına. Öyle ki kesilenlerin kafasıyla küçücük çocuklara fotograf çektirenler bile çıktı. Kimi hayvanlar gelen tehlikeyi anlayıp kendini kurtarma telaşıyla kaçtı. Bir grup ahali de peşinden ...

Sözde dini bir vecibe yerine getiriliyordu ama görünen tam bir vahşetti. Oysa amaç hayvanlara acı çektirmek miydi?

Halen tartışmalı olan Kurban olayının daha da gözümüzün içine sokulması, çocukların psikolojisini düşünmeden yapılan bilinçsiz kesimler ve acı içinde kıvranan hayvanlarla geçiyor bir bayram daha.

Konu hakkında tek kelime eleştiri kabul edilmiyor. Bir şey söylendiğinde bahane hazır.

- Din düşmanı mısınız siz?

Eğer dinini sevmek buysa evet, din düşmanıyız.

Düşünülmeden yapılan bu kesimlerin varsa sevabı kalır mı?

Tüm bu görüntülerden sonra Avrupa'lı ülkemiz için ''Barbar'' dediğinde kızıyoruz, köpürüyoruz. Aksini gösteremiyoruz ki..

Halen gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşmak istiyoruz. Bunun için ciddi fonlar alıyoruz, akademik toplantılar düzenliyoruz. Birkaç ehil kişi çıkıp konuşuyor, anlatıyor biz dinliyoruz.

Sonra salondan çıkınca herşey değişti sanıyoruz sanki.

Birileri hala konuşa dursun vatandaş kaçan danasının peşinden koşuyor. Sağa sola da bağırıyor:

- Aman telef olmasın...