Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '17

 
Kategori
Özel Günler
 

Dans Et Benimle Doğmak İsteyen Küçük Kız, Dans Et

Dans Et Benimle Doğmak İsteyen Küçük Kız, Dans Et
 

https://www.youtube.com/watch?v=fUM_hiU3p3w

Karşılaştığımız ilk günü hatırlıyorum. Aylardan Şubat olduğu halde güneşli bir gündü. Sıcaktansa ışığı daha çok severim. Anlaşılan işler yolunda gidecekti. Keyfim yerindeydi çünkü teselli edici güzellikte ışıklıydı her yer.

Doğumundan birkaç hafta önce doktor; ’istersen sezeryan yapalım’ demişti. Senin için bir aksilik olmadığı sürece gelmek istediğin zamana karışmak istemedim. Oysa ödüm kopuyordu. Korktuğum gibi de oldu. Canım çok acıdı. Kemiklerim birbirinden ayrılırken dayanamayacağımı zannettim. Ama öyle büyüleyiciydi ki; bunu yaşamak için anesteziyi kabul etmedim. Sen geliyordun ve ben seni uyuşuk bekleyemezdim.

Sen de doğarken, "eh böyle karşılamaya ağlayarak gitmek olmaz" diye düşünmüş olacaksın ki, ağlamadın. Acı bitmişti ama ortada çıt yoktu. Sadece biraz meraklı davranıp dokunmaman gereken şeyleri aspire etmiştin. (Aspire etmek; emerek çekmek anlamına gelen tıbbi bir terim). Birkaç dakika içinde onları temizlediler. "Herkesin yaptığını yapmak zorunda mıyım?" der gibi yine de ağlamayıp hafifçe inledin. Bu yüzden adın Özge oldu. Başka, gözü pek, yürekli…

Küçük bir çocukken bir civcivim vardı. Sadece onu büyütmüştüm. Tabi sıradan bir tavuk olmadı. Islık çaldığımda geliyordu. Her geldiğinde onu bir böcekle ödüllendiriyordum. Gıdaklamayı bilmiyordu. Benim ıslığıma yakın bir ses çıkarıyordu. Aramızda müthiş bir bağ vardı. Ayrılmak zorunda kaldığımızda birbirimizi özlüyorduk.

Kucağıma seni verdiklerinde tavuğumu hatırladım. Hadi, daha önce yaptın aynı mantıkla olmalı dedim :)

Elbette böcekleri denemedim. Bu kez ikimize ödül olarak hoş kokulu bir süt eşlik etti. Sen ağladığında ben geliyordum. Sütümün kokusu başını döndürüyor olmalıydı ki; hemen susup uyuyordun. Durup orada saatlerce seni izlemek hayatımın en güzel zamanlarıydı. Ama süt denen şey hassastı ve benimde dinlenmem gerekiyordu. Derken buna müsaade etmeden tekrar uyanırdın. Klasik cümlem şu olurdu; ‘benim kızım uyanmış mı? Güllerle boyanmış mı?’ Henüz beni pekiyi göremiyordun, sadece dudaklarınla havada emecek bir şey arardın. Sesime alışmaya başlamıştın. Belki de elimi karnıma koyup seninle yaptığım uzun konuşmalardan sesimi tanıyordun. Beni duymak sana iyi geliyordu.

Her gün büyüyordun. Beni fark etmeye başlamıştın artık. Ben senin için önemli biriydim. Beni duygularımla, davranışlarımla da tanımaya başladıkça böyle hissedecek miydin acaba? Seni bedenen şekillendirebilmek için gerekli olan besin doğal olarak bana verilmişti. Karnını doyurmak kolaydı . (Bunun zorluğunu çekenler için bu cümlem adına özür dilerim.) Bunun dışında senin için ne yapabilirdim? Seni nasıl, neye göre yetiştirmeliydim? Benim karakterim, az gelişmiş, hep en başa dönen, bilimi, sanatı göz ardı etmekten rahatsızlık duymayan bir ülkede şekillenmişti. Bir dünya insanı olmanı isterken bu kadar az veriyle bunu nasıl gerçekleştirebilirdim? Bu konuda annelik içgüdülerimle hareket ettim. Seni gerçekten sevmenin ötesini sana bıraktım.

Bu yazıyı yazmadan önce birlikte çekildiğimiz videoları izledim. Benim gibi uykusuzluğa gelemeyen bir kadını saatlerce uykusuz bırakmışsın. Düzenli bir kadının tüm düzenini, titizliğini allak bullak etmişsin. Şöyle uzatıp ayaklarımı keyfince tembellik edememişim. Ama beni öyle eğlendirmişsin ki, "Bak, beni gün be gün sen büyütüyorsun, senin kucağından fırlayıp adım atabilecek sevimli bir kıza dönüştüm. Kendini önemli hisset", demişsin bana.

Yazılarımda senden buradaki yazarların çocuklarından sık sık bahsettiği gibi bahsetmedim. Gerçi burada daha çok kurmaca üzerine yazılar yazıyorum ama insan sahip olduğu en değerli şeyi galiba sona bırakıyor . Bazen herkesten sakındığı içinde bahsini açmıyor. Yoka sen yokmuşsun gibi davranmadım.

Çocuğu olmayan ve artık bunun için geç kalmış bir arkadaşıma "pişman mısın?" diye sormuştum. "Dünyanın bütün çocukları benim be! Ne pişmanlığı" demişti. Ben de seninle dünyanın tüm çocuklarını seven birine dönüştüm.

Zaman senin ve benim için farklı etkilerle çok hızlı geçiyordu. Sen her an değişim içindeydin. Ben bu değişimin karşısında şaşkınlık içinde her anına tanıklık etmek isterken yorgun düşen bir savaşçıydım. Dayanmak için gerekli gücü bana olan sevginde buluyordum.  

Konuşmaya başlamanla birlikte, düşünmeye, sorgulamaya da başladığını anladım sorularınla.

En zor soruları bana sen sordun. "Neden erkeklere Allah’ın isimlerini koyuyorlar da kızlara koymuyorlar? Allah erkek mi? Neden ev kadını var da, ev erkeği diye bir meslek yok? Neden Atatürk kadınlara seçme ve seçilme hakkı vermiş? Bu hakkı kim, hangi hakla ellerinden almış ki?"…

Okumayı öğrendikten sonra resimli yazılar, şiirler yazmak en sevdiğin uğraşın oldu.

En güzel şiirleri sen yazdın;

  

BEN NE OLMAK İSTERDİM?

Ben ne olmak isterdim?

Küçük bir gülfidanı olup,

Açtığımda etrafa hoş kokular yaymak isterdim.

Ya da bir yaprak olup,

Sonbahar geldiğinde dalımdan düşer, toprağı kucaklardım.

Belki de bir anahtar olup,

Dünyadaki bütün gizli kapıları açardım.

Ve de bir saat olup ‘’tik taklarla’’ hoş bir ezgi çalar

Dakikaları sayardım.

Ve belki de bir ayna olup,

Kristal camımla kelimeleri tersten yazardım.

Ama en güzeli kendim olmak ve bu şiiri yazmaktı.

Seninle tanışmaktan, sonra da dönüp dünyaya seni takdim etmekten zevk duyuyorum. Doğmayı sen istedin. Ben sadece oradaydım ve biraz yardım ettim o kadar. Sonsuza dek minnet duymayı bırak, doğuşunun keyfini çıkar. Seninle yapmak istediğim o kadar çok şey var ki! Dünyanın tüm güzelliklerine birlikte tanık olalım istiyorum. Seni mutlu ve güvende gördükçe bütün çocukları bu sevgiyle kucaklayalım istiyorum. . Hayatın acımasızlığı karşısında birlikte dans edelim istiyorum küçük kız. Doğmak isteme cesaretinden dolayı seninle gurur duyuyor, seni çok seviyorum. Dünyayı değiştirebilecek güçte kadınlardan biri olduğuna inanıyorum.

 Bana öğrettiklerin, yaşadığımız onca güzel an için sana teşekkür ederim.

 

 
Toplam blog
: 110
: 1076
Kayıt tarihi
: 26.05.14
 
 

Dünyanın kirletemediği bir lotus... ..