Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '09

 
Kategori
Siyaset
 

Darbeler neden oldu bu Ülke'de? (1)

Darbeler neden oldu bu Ülke'de?  (1)
 

Alıntı.


Türkiye’nin yakın tarihine baktığımızda halktan ziyade siyasilerde bir darbe fobisinin hakim olduğunu gözlüyoruz. Yalnız, buna tam olarak fobimi desem, istemiyorum yan cebime koy mu desem karar veremiyorum. Öyle ya, bu güne kadar her darbe, muhtıra sonrası, mevcut siyasiler daha da güçlenerek siyasi arenada ki yerlerini aldılar. Adnan Menderes hariç…

Bu ülkede darbeler neden yapılıyor ? Ne oluyor da Türk Silâhlı Kuvvetleri müdahale etmek gereğini duyuyor?

Yıl 1950. DP %52.7 oy alarak 408 milletvekilliği kazanmıştı. CHP %39.4 ile 69 milletvekili ile temsil edilme hakkı kazandı. DP'nin yasal anlamda ilk çalışması Arapça ezan yasağını kaldırmak oldu. (16.Haziran.1950).Radyoda dini yayınlar yapılması ve mevlit yayınlanması üzerindeki yasaklar kaldırıldı. İsmet İnönü’nün Devletçilik anlayışı DP’nin işine gelmiyordu. TRT bir devlet kurumuydu ve din ile devlet işleri iç içe yürümezdi. 1953 ‘de CHP’nin malları

Hazineye devredildi. 1954’de Halkevleri, Köy Enstitüleri kapatıldı. 2.Dünya Savaşı esnasında uygulanan tarafsızlık politikası, savaş sonrası ekonomik ve siyasi alanda Türkiye’ye büyük avantajlar sağladı. DP bunu iyi kullandı ve 1954 seçimlerinde, toplam oyların %57, 5'luk kısmını alarak 502 milletvekili çıkarttı. İkinci iktidar döneminde (1954-57), iktidar ile muhalefet arası gerginleşti. Ekonomide olumsuz gelişmeler görüldü. İktidar baskılarını daha da arttırdı. Seçimleri bir yıl önceye aldırdı. 27 Ekim.1957

1950-1954 seçimlerinden sonra ilk defa muhalefetin oyları iktidarın üzerine çıktı. Siyasi ortamda sertlik günden güne daha da artmaya başladı. 1958 yılında, dış ödemeler dengesindeki bozukluk alınan dış borçları ödenemez hale getirdi. Yapılan devaülasyon ile Türk Lirası'nın değeri yeniden belirlendi.Doların fiyatı 2.80 liradan 9.02 liraya çıktı. Bu tedbir dış ödeme dengesini biraz olsun sağladı ise de yaşanan ekonomik durgunluk, zamlar, işsizlik ve iflaslar da beraberinde geldi. Kıbrıs sorunu yavaş yavaş gündeme gelmeye başladı. Kıbrıslıların Milli Mücadele Örgütü EOKA Türkler üzerinde baskı yapmaya başladı. İngilizler adada Türk askerleri üzerine ateş açtılar. Ekonomide ve dış politikada bunlar yaşanırken iç politikada muhalefete yönelik baskılarda arttırıldı. CHP 'nin yayın organı Ulus Gazetesi başta olmak üzere muhalefete destek veren birçok gazete aralıklarla kapatıldı. Mayıs 1959’da CHP lideri İsmet İnönü Uşak'ta saldırıya uğradı. Bu kadarla kalmayıp İzmir'de, İstanbul'da ve Ankara'da CHP liderine saldırılar oldu.

İktidar ve muhalefet arasındaki kavga 1960 yılından itibaren artık en yüksek haline ulaştı.CHP Genel Başkanı'nın yurt gezileri engellenmek isteniyor, muhalif yazarlar tutuklanıyor basın sansürleniyordu. CHP 'yi ihtilal hazırlığı içersinde olmakla suçlayan iktidar, Nisan ayında basını ve muhalefeti soruşturmak amacı ile gazete kapatmaktan, muhalif düşüncede olanları tutuklamaya kadar geniş yetkilere sahip bir Tahkikat Komisyonu kurdu.Bunun karşısında mecliste söz alan muhalefet lideri İsmet İnönü bunun demokratik rejim yolundan çıkıp bir baskı rejimi yoluna girmek olduğunu belirtti ve o ünlü sözünü söyledi: "Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam". Ancak 27.Nisan.1960 günü Tahkikat Komisyonu yasal olarak kuruldu.İnönü'ye 12 oturum TBMM toplantılarına katılmama cezası verildi. Olaya tepki gösteren CHP grubu meclisten zorla çıkartıldı. Meclisteki kargaşa sokağa taşındı. 28-29 Nisan 1960'ta İstanbul ve Ankara'da üniversite öğrencileri olaylı gösteriler yaptılar. Olayların şiddetle üzerine gidildi. Üniversiteler kapatıldı iki şehirde de sıkıyönetim ilan edildi. Demokrat Parti'li gençler 5 Mayıs 1960 günü DP liderine bağlılıklarını ifade etmek ve iktidara destek olmak için Ankara Kızılay Meydanı'nda bir gösteri düzenlemeyi planladılar. Ancak 555K parolasıyla örgütlenen muhalif gençler 5 Mayıs akşamı saat beşte meydanı doldurdular, arabasından indiğinde protestocular arasında kalan Başbakan Menderes tartaklandı, olay yerinden güçlükle uzaklaştı.. 21 Mayıs'ta Harbiyeliler Ankara'da sessiz bir yürüyüş yaptı.

Ülkedeki kaosun gitgide artması, sokaklarda çatışmalar çıkması, iktidar-muhalefet arasındaki sertlik sonunda 27 Mayıs 1960 sabahı, Kurmay Albay Alpaslan Türkeş tarafından radyolardan okunan bildiri ile son buldu. Tutuklu bulunan Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu 16 Eylül 1961'de, Başbakan Adnan Menderes ise ertesi gün İmralı Adası'nda idam edildi. Celâl Bayar ve Refik Koraltan ile 11 kişinin idam cezası ömür boyu hapse çevrildi.

Hani hepimizin bildiği bir söz vardır “Tarih tekerrürden ibarettir.” Bu gün yaşadıklarımıza ve gelinen noktaya baktığımızda benzer hatta birebir örtüşen çok nokta var. Demokratik kurumlar çalışamaz hale getirildiğinde, anti demokratik sistem, ülkeyi kaostan kurtarmak için ihtilâl yapmayı görev addediyor. İktidar gücünü, halkın gücünün üzerinde görenler, hukuku hiçe sayan tutum ve davranışlar içerisine girip, baskıcı rejimlerle halkı sindirmeye kalktıklarında demokrasi kilitleniyor ve sonuç bu oluyor… Darbelerin iyisi kötüsü olmaz. Askeri müdahalelerin hepsi demokrasi ayıbıdır. Suçluları siyasilerdir. Asker, görev tanımlamasında ne yazıyorsa onu yerine getirir. Asker siyaset yapamaz bu nedenle de siyasetten anlamaz. Sivil hükümetlerin kullandığı enstrümanlara sahip değillerdir. Gazete, Tv, Basın Kuruluşları, güdümlü köşe yazarları yoktur askerlerin. Askerler de içimizden insanlardır. Bu toplumun gelenek, görenekleriyle yetişmiş kişilerdir. Aldıkları özel eğitimler sonucunda kişisel zaafiyetlerini kontrol edebilirler, edemiyebilirler de… Aslolan emir komuta zinciridir çünkü…

1960 ihtilâlini, ana hatları ile hatırlayalım istedim. Bir sonra ki yazımda devam edeceğim…

29.Haziran.2009

N.Zeynep Çelik

 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..