Değeri bilinmeyenler

Efsanevi Mustang'in adını duymayan yoktur herhalde. Duymayanlar için basitçe özet geçeyim: 1964 'ün ikinci yarısında yollara çıkan ve satış rekorları kıran; bir dönem cazibesini yitirse de günümüzde ilk tasarım detaylarına modernleşerek kavuşup tekrar yollarda gürüldeyen bir otomobil Mustang. Amerikan otomobilleri denilince akla geliveren birkaç modelden biri. Hatta duyduğum kadarıyla markalaştırmayı da düşünüyormuş Ford firması bu aracın station ve sedan modellerini de geliştirerek.

Amerika'dan Japonya'ya geçiyoruz bu sefer de.Karşımızda Mustang ile aynı dönemde 1966'da otomobil üretimine başlamış Honda markası. Motosiklet; uçak; otomobil ve bunun yanısıra birçok teknolojik ekipman üzerine çalışmalar yapan başarılı bir marka. Hibrid motorları ile çevreci ve geleceğe yön veren çalışmaları bulunuyor. Dünyanın en verimli atmosferik motorlarını üretiyor : S2000 modeli litre başına 120 beygir güç üreten bir üniteyle sunuluyor. 2000'li yıllarda adından oldukça söz ediliyor.

Bu kadar yolculuk yeter ülkemize geri dönelim. Aynı yıllar da ülkemizde de otomobil konusunda bir çalışma söz konusu. Çalışmalar dediysem diğer ülkelerle işbirliği içinde yapılan çalışmalar tabi.Aracın altyapısı ; fiberglas karoseri;tasarımı diğer marka ve ülkelerden temin edilmiş. Herşeye rağmen; gerek yerli olması gerekse döneminin tasarım anlayışına göre mükemmel olmasa da kabul edilebilir görüntüsü onun albenisini artırıyor. Ancak fiyatlandırma konusunda yapılan hatalar aracın başarısına gölge düşürüyor. O yıllarda devlet tarafından belirlenen fiyat aracın devamlılığı için gerekli olan yatırımları karşılayacak düzeyde değil. Bu yüzden yatırım yapılamıyor düzgün servis ve yedek parça hizmeti sunulamıyor. Sonuç hüsran oluyor Station wagon ; Kamyonet ;spor STC16 ve resimde gördüğünüz ''Böcek'' isimli Anadol ve türevleri tarihe karışıyor.

Birkaç yıl önce ülkemize röportaj için gelen İngiliz Classic Cars adlı bir derginin bir otomobil gazetecisi; Böcek adlı otomobilinin tasarım olarak zamanının oldukça ötesinde olduğunu ve bir başka deyişle boşa gittiğini söylüyor.

İneklerin yediği otomobil gibi esprili(!) laflarla hatırlıyoruz artık bu modeli. Sahip çıkmamız gerekirken dalga geçiyoruz sanırım. Başardıklarımızı çok mu hafife alıyoruz bazen çok mu değersiz görüyoruz bunları...

Belki bir gün Anadolun 50.yılı anısına bir model üretiriz tamamen kendi imalatımız ve böylece kendi efsanemizi yaratırız;neden olmasın..Hayal etmesi çok güzel.