Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '10

 
Kategori
Güncel
 

Değişim için hâlâ bir umut var!

Değişim için hâlâ bir umut var!
 

kaynak:www.hurriyet.com.tr


Ülkemizde yaşanan ve can kaybına neden olan deprem haberleri beni bir kez daha üzdü ve de öfkelendirdi. Hatta farkediyorum ki öfkem artık üzüntümün önüne geçiyor.

Bir kaç gündür bu konudaki yazıları okuyorum. Yazılarda hep soruyoruz neden ülkemizin deprem kuşağında olduğunu bile bile (vatandaş ve de yetkililer dahil) yıllardır aynı kayıpları vermeye devam ediyoruz, neden değişmiyoruz, neden değiştirmiyoruz? Yaşadığımız depremleri diğer ülkelerle kıyasladığımızda sonuç yine ortada: Ülkemizde depremde can kaybetmek yüksek olasılık. Nedir yanlış yaptığımız ya da yapmayı ihmal ettiğimiz? Cevaplar çeştili olabilir:

- Ben Türküm bana birşey olmaz rahatlığı,

- Gerekli maddi imkanlara sahip olmayış,

- Aman daha çok zaman var, tedbir alırız yaklaşımı,

- Bilgisizlik,

- Zaten borç gırtlakta yaşıyoruz ölsek ne yazar yaşasak ne yazar psikolojisi.

Bence bu olası nedenlerin hepsinin payı var ve tüm bunların yanında başka bir nedenimiz daha var kayıtsız kalmak için; Yaşamımız anlamsız kendimiz için. Hep şikâyet edilir “bizim memlekette insan hayatının kıymeti yok, elin memleketinde öyle mi?” Dilimize dolanmış kabullenişlerden biridir bu. Ancak varılan çıkarım doğrudur. Çünkü elin gelişmiş memleketlerinde herkes önce kendini, kendi varlığını anlamlı değerli buluyor. Oysa bizim toplumumuzda kaç birey kendi varlığının farkında? Birinin eşi, çocuğu, karısı, kocası, amiri memuru olmadan, salt kendi varlığını anlamlı buluyor?Yaşamına ve de haklarına sahip çıkıyor? Bizde yaygın olan mutlu olmanın şartını çevreye bağlamaktır. O olsun, bir de şu olsun mutlu olayım, şunun için dua ediyorum olursa mutlu olacağım, bana böyle davranmasalar mutlu olabilirim....vs.vs. Oysa mutlu olma ve yaşama isteğinin kaynağı kendimizde olmalı. Yaşamayı arzu etmeli, yaşayabilmek ve daha kaliteli yaşayabilmek için haklarımızı talep etmeli, gereğini yapmalıyız.

Sanırım bir toplumun kırsal ve de kentselinde ne kadar yüksek oranda kişi bu gelişmiş benlik bilincine sahip ise toplumsal gelişim için gerekli zeminden o denli bahsedilebilir. Kendi varlığının farkına varmak, kendisi için yaşamak, kendini bilmek, isteklerini, sorumluluklarını, haklarını bilmek ve de talep etmek gibi duygulara sahip olabilmek önemli. Bu benlik düzeyine bir gecede ulaşmak mümkün değil, belki nesillere yayılan bir süreç gerekli. Ama buna sahip olduğumuz zaman cahilliğe, yoksulluğa, adaletsizliğe ve acılara son verme şansımız olacaktır. Tüm bunlar alnımıza yazılmış bir kader değil. Kaderci olup akıl ve vicdan yoksulu uygulamaların kurbanı olmamalıyız. Tevekkül eşşeğini sağlam kazığa bağladıktan sonra olur. Bizim eşşekler değil sağlam kazık, bir kazığa bağlı bile değil. Saldım çayıra mevlam kayıra mantığı ile yaşamanın sonu ancak taşın toprağın altında kalanlarımıza ağıt yakmak olacaktır.

Şili, Japonya gibi deprem kuşağında olan ülkelerin büyük hasarlı depremler yaşadıktan sonra, depremin yıkıcı etkisinden nasıl korunabileceklerine dair çalışmalar yapıp gerekleri yerine getirmeye çalıştığını biliyoruz.. Rakamlar bu niyetlerinin sonuçlarını ortaya koyuyor zaten. Ancak ülkemiz deprem tarihine bakıldığında onca kayıba rağmen hâlâ kayda değer bir değişim göremiyoruz.

Daha umut dolu bir geleceğe sahip olmak için değişimi talep edecek bilinçli insanlara ihtiyacımız var. Bunun için de geleceğin ailesi olacak çocuklarımızı eğitmemiz şart. Kadınlar gününü henüz geride bıraktığımız bu günlerde köylere kadar ulaşıp özellikle geleceğin annesi olacak kız çocuklarımızı, kendileri ve gelecek nesillerin hayrına eğitmemiz boynumuzun borcudur.

 
Toplam blog
: 83
: 998
Kayıt tarihi
: 05.01.09
 
 

 "İnsan olmak başka bir şeydir. Ne dil, ne din, ne de milliyet ayırır. Ne seni, ne de beni kayırı..