Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '13

 
Kategori
Güncel
 

Demokrasi Paketi, kamuoyu araştırması, ekstrem tartışmalar ve bayram

Demokrasi Paketi, kamuoyu araştırması, ekstrem tartışmalar ve bayram
 

Mak Danışmanlık, Demokrasi Paketi hakkında bir kamuoyu araştırması yapmış. 2-6 Ekim tarihlerinde 81 ilde, 10.800 kişiye soru yönelterek yaptığı anketin sonucu aşağıdaki gibiymiş:

Pakete evet diyenler yani olumlu bakanlar: %50.5
Yetmez ama evet diyenler: %21.6
Hayır diyerler: %19.4
Kararsız olduğunu söyleyenler: % 8.5

Evet diyenlerle, yetmez ama evet diyenlerin toplamı % 72 ediyor ki, bu zaten ülkenin bilinen profilini yansıtıyor. Bu ülkede kadim geleneklerine, inançlarına, daha açıkçası manevi değerlerine bağlı bir ekseriyet olduğu hemen herkesin malumudur. Bunun yanında, toplumun bu değerlerini fazlaca önemsemeyen, onlardan rahatsız olan ve bu yüzden de sağ siyasi iktidarların iyi veya kötü her icraatına kazan kaldıran % 25-30 luk bir kesim daha vardır. Bu ikinciler, vakti zamanında ülkenin yönetimine doğrudan ya da (1950 den sonra) dolaylı olarak hakim olan beyaz kesimle, onların peşinden sürüklediği halk topluluklarıdır.

Demek istediğim, Mak Danışmanlık, bu çalışmasıyla bize, istatistiki bilginin yanında, ülkemizin bir resmini de sunmuş oluyor. Fakat, benim yaşadığım city'de durum bundan farklı görünüyor. Eşimin katıldığı "altın günü"nden, ev sohbetlerinden, kahvehane muhabbetlerinden ve komşu münasebetlerinden çıkardığım sonuca göre, bizim city'de Demokrasi Paketi'ne % 72 hayır, % 19.4 evet çıkıyor. Açık söyleyeyim, evet tarafında yer alan azınlık arasında ben de varım.

Bu kanaate nereden mi varıyorum? Çünkü, paketin açıklandığının ertesinde kahvede, iki gün sonra kırk yıllık ahbabıma yaptığım ev ziyaretinde ve muhtelif mahfillerde karışmak zorunda kaldığım tartışmalarda duyduklarım böyle bir sonuca işaret ediyor. Dinlediklerim, "Andımız"ın kaldırılmasını ağır bir dille eleştiriyorlar ve bu hükümetin (Başbakan Erdoğan'ın) Türk varlığına kastı olduğunu iddia ediyorlar. Bundan böyle, "Türküm, demek suç sayılacak" diyorlar.

Doğrusunu söylemek gerekirse, kaygı üreterek eleştiri yapanlardan çoğunun değerlendirme ve yorumları, paketteki bilginin mantıksal çözümlenmesiyle oluşmuyor. Kendilerini Atatürkçü, ulusalcı hatta milliyetçi kabul eden siyasiler, aydın ve elitler konuyu az çok bilmelerine rağmen meseleye nasıl ideolojik bakıyorlarsa onları fikren takip eden vatandaşlar da öyle yapıyor. Yani aynen üstadları gibi, iyi ya da kötü olduğuna bakmaksızın iktidarın her icraatını eleştiriyorlar. Böylece, arkalarındaki kitleyle önderler aynileşmiş oluyorlar.

O yüzden, muhalif taraftaki halkla, onların etkisi altında kalan bizimkilerin ekseriyetinin, paketin muhteviyatından (pek değil) hiç malumatları olmadığını rahatlıkla söyleyebiliyorum. Onlar görüşlerine, gerçeği söyleyenin değil en çok konuşanın, olayı en çok ajite edenin açıklamalarına bakarak yön veriyorlar. Tören, gösteri ve ritüelleri haddinden fazla ciddiye alan 40 yıllık karım bile,"Andımız"ın kaldırılmasının Türk'lüğümüze zarar vereceği endişesiyle pakete karşı çıkıyor!

Malum olduğu üzere paket, eski dönemlerde birilerinin resmen, diğerlerinin de kerhen sahiplenmiş göründüğü, kırmızı çizgi sayılabilecek (andımız, kürtçe eğitim, Türk'lük gibi) konularda yumuşama ve esneklik öngörüyor. Bu da vatan,millet, Türk ve benzeri kavramlar üzerinde bol, bol spekülasyon yapılmasına sebep oluyor. "Bundan sonra Türk kelimesini bile kullanamayacağız!"denilerek konu istismar ediliyor. Ancak, bütün bunların muhalifler lehine nasıl bir kazanım getireceği kimse tarafından bilinmiyor. Zira böyle zamanlarda, karşıt rüzgarın etkisiyle fikren bocalayan ve taraf değiştirmiş gibi görünen vatandaşlar, bir süre sonra normale avdet ediyor. Demek istediğim, bu muhalefet yöntemi toplum vicdanında yer bulmuyor.

Konuşup tartıştıklarımın, paketi inceleyenlerden olmadığını, hatta bir kısmının haber bile dinlemediğini yalnızca kahvehane ve altın günü muhabetinin tesiriyle hareket ettiğini biliyorum. İsterseniz örneğini de vereyim. Malum Demokratikleşme Paketi'nde nefret, ayrımcılık ve hakaret cezalarının kapsamının genişletileceği ve miktarlarının artırılacağı ile ilgili bir bölüm bulunuyor. Burada, kişileri inancından, etnik kimliğinden, giyiminden veya mezhebinden dolayı aşağılayanların ve bu amaçla yezit, kızılbaş vs. gibi kelimeleri hakaret amacıyla kullananların cezalandırılması öngörülüyor. Tartıştığım kişilerin bu kısım hakkındaki görüşleri aynen şöyle: "Artık bundan sonra kürtlere, "kürt" diyemeyeceğiz. Kürt diyene ceza verilecek!"

Demokrasi Paketi tartışmalarında muhataplarımla yaptığımız karşılıklı atışmaların hülasası ise aşağıdaki gibidir.

- Erdoğan, okullardan "Andımız"ı da kaldırdı.

- Kaldırsın, ne varmış ki, bunda?

- Olur mu? Türk'lük kaldırılır mı?

- Yahu, "Andımız"ı kaldırmanın Türk'lükle na alakası var? Bu memlekette yalnızca Türk yok ki; kürt, arap, laz, çerkez de var. Bunların çocukları da okula gidiyor. Bir insana, dünyaya gelmeden önce, "sen ne olarak doğmak istiyorsun; "tercihin nedir?" diye sorulduğunu, soyunu, sopunu seçme hakkı verildiğini duydun mu? Eğer durum buysa (ki, budur) o zaman sen, bir arap veya kürt çocuğuna her sabah, "Türküm, doğruyum" dedirtemezsin. Buna hakkın yok!

-Burası Türkiye kardeşim! Herkes kanunlara uyacak. Bu ülkede yaşayan herkes, "Türküm" diyecek, istemeyen çekip gidecek.

- Bir an için kendini Diyarbakır'lı bir ana/baba yerine koy. Her sabah kürt öğrencilerin, "Türküm, doğruyum, çalışkanım ... Varlığım, Türk varlığına armağan olsun!" dediklerini gördüğünü ve duyduğunu düşün. Bir kürt olarak bunu hiç kafana takmaz mısın? Dünyanın en kalender annesi/babası bile olsan, "Yahu, ben kürdüm ama benim çocuğuma her sabah 'Türk'üm dedirtiyorlar! Bunda bir yanlışlık olmalı," demez misin?

-Türk'üm diyemiyen, burada yaşamasın!

- Ne yapsın?

-Geldiği yere gitsin!

-Yahu, biz geldiğimizde zaten onlar buradaydı, bidayette burası onların toprağıydı... Sonradan gelip buralara yerleşen biziz.

-...?!!

-Bak şimdi. Yunanlılar oradaki soydaşlarımıza, "Siz Türk değilsiniz, müslüman olmuş Rum'sunuz" dediklerinde hem halk, hem de devlet olarak tepki gösteriyoruz. Soydaşlarımızın asimile edilmek istendiğini düşünüyoruz. Yunanistan da kalkıp bizim gibi yapsa, bundan böyle Türk azınlık okulları dahil, tüm okullarda her sabah, "Yunanım, doğruyum, çalışkanım!" tekerlemesi okunacak dese buna razı gelir miyiz?

-Evet gelirim. Yunanistan'da yaşayan, kanunlarına uymalıdır.

-?!!!

Aslında buna cehalet diyeceğim ama dilim varmıyor. Onun için bunu, bilgi ve cesaret eksikliğinden dolayı, muarızlarına karşı kendilerini savunamayanların yaşadıkları gel gitlerin, düştükleri çelişkinin somut göstergesi olarak nitelemeyi daha uygun görüyorum. Aralarında eşimin de bulunduğu bu insanlar, kendi görüşlerini savunacakları yerde, iddialarında ısrar eden cesur muarızlarına kolayca teslim oluyor ve hemencecik onların dümen suyuna giriveriyorlar.

Doğrusu ben, teke tek durumlarda ya da bir kaç kişiyle yaptığım sohbet nitelikli tartışmalarda bunlara benzemiyorum. Böyle ortamlarda fikrimi açıkça ortaya koyuyorum. Ancak herkese açık alanlarda, izleyicinin fazla olduğu ortamlarda konuşmaya çekiniyorum. Bu eksiğimi de işte böyle yazarak gidermeye çalışıyorum.

Kurban Bayramı'nın tüm insanlık için huzura, barışa ve kardeşliğe vesile olması arzu ve dileğiyle herkesin bayramını kutluyorum. Bayramınız mübarek olsun!

Resim: ulusalkanal.com

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..