Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Deprem; az sonra

Deprem; az sonra
 

Bugünlerde yine millet olarak, gelecek seçimlerin ve bitmekte olan futbol liginin atmosferine fazlasıyla kaptırdık kendimizi. Bu yüzden, Pazar günü gazetede okuduğum kısa haberin etkisi, bende hayli kuvvetli oldu. Demeç veren kişi İTÜ Jeloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür şöyle diyordu, "Beklenen deprem 1999 yılındakinden çok daha ağır olacak". Toplum olarak yine kolayca unuttuğumuz deprem gerçeğini bir kez daha gözümüzün içine sokan, yerinde bir açıklama.

1999'da verdiğimiz kayıpların hafızalardan bu kadar çabuk silinmesi anlaşılır gibi değil. Aslında bir bakıma buna şaşırmıyorum da. Gündemde yine seçimler, futbol gibi konular var (ne zaman olmadı ki). Çünkü herkesin bir siyasi görüşü vardır hemen hemen, yine herkes bir takımı da tutuyordur. Sandıkta oyumuzu kullanırız, stadyumda maçımızı izleriz. İkisinde de, birey rol alır ve sonuçta ufak da olsa pay sahibidir.

Ancak ya deprem? Depremde bu bireyler, denetimleri yetkili mekanizmalar tarafından yapılan evlerde yaşar, yollardan geçer, binalarda çalışırlar. Ancak ülkemizdeki kuralsızlıklar sonucunda Richter ölçeğinde 6, 0'yı bulan büyüklükteki tüm depremler ölümcül maalesef. Prof. Işıkara hep ne dedi görev süresi boyunca; "Her an deprem olacakmış gibi hazır olup, hiç deprem olmayacakmış gibi günlük yaşamı sürdürmeliyiz".

Biz ise ne yapıyoruz? Hiç deprem olmayacakmış gibi rahatız! Bilime kulak verirsek, yeni bir facianın kapıyı çalması an meselesi. Deprem, bireyin birebir etkisinin olmadığı bir hadise. Kişi, yaşadığı evin sağlam zemin ve de deprem yönetmeliğine uygun olarak inşa edildiğini sorgulamak zorunda kalmamalı. Zaten, yaşadığı bina, buna göre inşa edilmiş olmalı! Seyahat ederken geçtiği bir köprü, viyadük, otoban deprem anında çökmemeli. Çocuğunun gittiği okul, hastasının yattığı hastane, memurunun çalıştığı, askerinin vatani görevini yaptığı bina (ki bunlar geçmiş depremlerde en çabuk yıkılan kamu binaları), birer mezarlığa dönüşmemeli. Bunu engelleyecek olan, bilim çevrelerine kulak verip gerekli yasal düzenlemeyi ve her türlü denetlemeyi yapacak olan devlet yönetimidir.

17 Ağustos 1999'un 8. yıldönümüne az bir süre kaldı. Türkiye'de 7, 0'nin üzerindeki iki deprem arasındaki ortalama süre 8 yıldan az. Biz bu süreyi aştık bile. Prof. Naci Görür'ün de dediği gibi, deprem geliyor! 17 Ağustos'tan önce, 22 Temmuz var. Yine oy kullanacağız. Bizden oy isteyen bu partilerden hangisinin hazırda bir deprem çalışması var acaba? Marmara'da 1999'daki gibi, yine Türkiye'nin herhangi bir yerinde sanayi bölgelerine zarar verecek bir deprem, acı kayıpların yanında ekonomiye de darbe vuracak. Ama, deprem gerçeğini programına alan bir parti duydunuz mu şu ana kadar? Deprem yönetmeliği olmadan yapılan ekonomik paketler yetersizdir!

Türkiye'nin her yerinden bu platformda yazan insanlar var. Eminim ki her biriniz bu tehlikeyi biliyorsunuz. Ben sadece hatırlatmak istedim. Sanıldığı gibi esas tehlike Marmara Bölgesi'nde falan değil. Her yer eşit risk altında. Çünkü artık hepimizin bildiği gibi, "depremin nerede, ve ne zaman olacağını tespit eden bir teknoloji henüz yok". Ancak ortada bilimsel kayıtlar var. Dikkatinize sunuyorum; bazı şehirlerde en son 6, 0 civarı yaşanmış depremden beri suskun olan bölgeler, ve son depremin oluş tarihi aşağıda... Amacım insanları korkutmak değil, olayın sadece Marmara'ya özgü olmadığını göstermek.

Şehir-Deprem-Tarih

Ağrı-Taşlıçay/5, 9/1941 .. Aydın-Söke/6, 8/1968 .. Burdur-Çavdır/6, 4/1926 .. Çorum-Laçin/6, 1/1942 ..
Denizli-Çivril/6, 0/1933 .. Kastamonu-Daday/6, 0/1945 .. Kırşehir-Kaman/6, 6/1938 ..
Sivas-Koyulhisar/6, 1/1929 .. Tokat-Erbaa/7, 0/1942 .. Karabük-Ovacık/6, 4/1953

Görüldüğü gibi Türkiye'de deprem, her yerde ve her zaman. Vakit daralıyor. Bir sonraki yıkıcı deprem; Az sonra...

 
Toplam blog
: 27
: 1014
Kayıt tarihi
: 15.05.07
 
 

Yazmayı severim. Diğer yazılanları okumayı da... Güncel olayları takip edip, fikirlerimle kamuoyunda..