Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '09

 
Kategori
Spor
 

Derbide Daum'un avantajları ve maçın skoru!

Derbide Daum'un avantajları ve maçın skoru!
 

Puan kaybettiği Gaziantepspor ve Kayserispor maçlarının ilk bölümlerinde, Gençlerbirliği, Galatasaray ve Bükreş maçlarının tamamında izlediğimiz Fenerbahçe Daum’un taktiksel olarak takıma oynatmak istediği oyun şablonunu görmek ve analiz etme anlamında çok güzel örneklerdir.

Teknik direktörler karşılaştırmasında Daum’un Mustafa Denizli’ye karşı üstünlüğü ve ilk avantajı bu. Daum zaten son beş yıldır kendi sistemiyle oynayan bir takım buldu sezon başında. Köln’ün maçlarından hiçbirini izlemedim ancak Daum’un son iki sene içinde Almanya’da da benzer bir sistemi uygulamaya koymaya çalıştığını tahmin ediyorum.

Böyle olunca Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında taktiksel anlamda biri “oturmuşluğun” diğeri ise “karmaşanın” egemen olduğu çok ciddi bir fark olduğu ortaya çıkıyor.

Daum’un bir diğer avantajı da yanında onun yerine her şeyi not eden ve bunu yeri geldiğinde kendisine aktaran, aynı zamanda çok iyi bir kondisyoner ve bu sezon gördük ki futbolcusunu motivasyon anlamında da güçlü tutan bir yardımcıya sahip; Roland Koch. Ligimizde bu ikilinin bir benzerini Galatasaray’da görüyoruz, Rijkaard’ın yardımcısı Johan Neeskens.

Mustafa Denizli’nin Fenerbahçe’deyken yardımcısı Oğuz Çetin’di. Ancak Oğuz Çetin bu görevi taşıyamadı. Açıkçası milli takımda da olmadı. Denizli’nin Beşiktaş’ta birlikte çalıştığı kişi Tayfur Havutçu, yani Oğuz Çetin modelinin bir benzerini Denizli Beşiktaş’ta uygulamaya koymuş. Ancak biz hiçbir Beşiktaş maçında ya da antrenmanında Tayfur’un ön planda bir görüntüsünü göremedik. Yani Galatasaray’ın maçlarında Neeskens’in bile kenarda sık sık hareketlendiğini, müdahale ettiğini görüyoruz; Koch’un da Neeskens’in de elinden notluk hiç düşmüyor; sürekli olan biteni kaydediyorlar. Mustafa Denizli’nin her şey kafasına not ediliyor.

Derbi öncesinde iki takımın kenar yönetimlerinde de belli bir sistem, düzen farkı olduğunu görebiliyoruz.

Daum’un, Beşiktaş’a hazırlanmakta zorluk çektiğini, çünkü hangi sistemle oynuyor olduğunu anlayamadığı itirafının ardında yatan gerçek bugün Beşiktaş’ın kenar yönetiminden sahasına kadar yansıyan bir “karmaşadır.”

Daum, Galatasaray maçı öncesinde bütün futbol kamuoyunun gördüğü tespitlere göre sahada gerekli önlemlerini alarak taktiksel olarak sahadan zaferle çıkmıştı. Galatasaray’ın özellikle kanatları çalışıyordu, sağ taraf da dominanttı. Burada Keita’yı durdurmakla kalmadı; bu futbolcuya üç maç ceza alacak kadar saha dışına çıkardı.

Oysa şimdi durum biraz da karşı tarafın teknik direktörü nedeniyle karışmış gibi duruyor. 12 maçlık seride Beşiktaş’ın bizde de bıraktığı temel görüş bu oldu.

Şimdi şöyle düşünelim: En son Trabzonspor maçında izlediğimiz Beşiktaş’ın hangi tarafına karşı bir önlem almak gerekir? Beşiktaş’ın Trabzonspor’u zorladığı bir taktik var mıydı? Herhangi akılda yer etmiş bir futbolcudan söz etmek mümkün müdür? Ernst belki de sezonun ilk onuna girecek güzellikte bir gol attı; ancak bir teknik adam Ernst’in bu özelliğine karşı önlem düşünür mü? Ernst’in şut istatistiklerini incelediğinizde kaleyi tutan top sayısının dışarıya gidene göre çok daha az olduğu görülür. Ernst’in pozisyonu önlem alınacak değil, kendisi önlem alan sınıflandırmasındadır. Kuşkusuz Alex’i durdurmaya çalışacaktır. Beşiktaş’ın forveti ligin en az gol atan ayakları; yetmiyormuş gibi kazandığı son beş maç istatistiklerine baktığımızda gol pozisyonuna da girmede sezon başına göre büyük bir sıkıntı çekildiği tespit edilebilir.

Daum’un yanındaki adam, Koch bütün bunları hafta başından beri patronunun önüne koymuş olmalıdır. Bu durumda Daum, deplasmanda oynayacağı maçın Beşiktaş’a karşı hangi önlemleri alacağı yönünde çok ciddi bir belirsizlik çekiyor olmalıdır.

Bu durumda geriye tek bir şey kalıyor kendi topunu oynayarak, bunu Beşiktaş’a kabul ettirmek. Aynen geçen sene Aragones’in bol pasa dayalı ve Beşiktaş’ı hipnotize eden taktiğinde olduğu gibi.

Ancak bu oyun bu sefer tutmayabilir, çünkü Denizli gördü, çok güçlü ve özel olan zihninin bir köşesine yazdı. Fenerbahçe’nin pas trafiğini engellemek için orta sahada Ernst ve Fink’e (belki Uğur İnceman) iki misli görev verecektir. Beşiktaş’ın sol kanadındaki İsmail de bir başka kozu olur bu maçta, Fenerbahçe’nin sağ kanadını tamamen etkisizleştirebilir. Bu durumda Beşiktaş’ın sorunlu sağ kanadı Fenerbahçe’nin etkili sol ayakları için çok ciddi bir kapıya dönüşebilir.

Ancak bütün bunlardan başka Daum bu maçta başka bir şey yapabilir, deneyebilir ve şaşırtabilir.

Mustafa Denizli’nin sezon başından beri ne yaptığı anlaşılmayan taktiğini uygulaması için kendisine alan bırakabilir. Özgüveni tavan yapmış yerli kurt hocamız Fenerbahçe’nin kendi takımına göre daha etkili ayaklara sahip olduğunu itiraf edemese de biliyor olmalı. Daha önce de yazdığım gibi Fenerbahçe ile oynayan takımların önce Trabzonspor ile karşılaşma zorunluluğu var. Bu çok ciddi bir sınav o takımlar için. Beşiktaş bu sınavı aslında veremedi. Aynı Beşiktaş’ın Fenerbahçe karşısında oyun kurmaya çalışmasını beklemek Daum’un iyi bir taktiği olabilir.

Fenerbahçe bu taktiğini ligin zayıf takımlarına karşı sıklıkla uyguluyor zaten. Rakip takım oynuyorum diye düşünürken kalesinde bir anda gol görüyor. Ayrıca oynuyorum hissi de yanıltan bir duygu çünkü Fenerbahçe bu işi sadece ceza sahasının dışında yapmasına izin veriyor o takımın. Burada kritik olan şey Fenerbahçe’nin oyun konsantrasyonunu kaybetmemesi. Çünkü bu taktiğin önemli bir dezavantajı var; rakip takımlar oynuyorum duygusunu farklı bir düzeye getirip Fenerbahçe’yi oyundan da düşürebiliyor. Gaziantepspor maçı çok önemli bir örnektir.

Fenerbahçe, Beşiktaş’ın orta sahasını kendi sahasına çekip, defansı ile arasındaki mesafeyi açıp o bölgeyi Alex’in tek pasları ve Kazım’ın hızlı hücumları ile doldurup, geçebilir.

Daum burada da bir cinlik yapıp, Alex’e yakın önlem almak zorunda olan Denizli’nin bu düşüncesini Emre’yi ileri sürerek geçersizleştirebilir. Yani bir bakmışsınız bu maçın kahramanı Emre olmuş. Fenerbahçe'nin bu sene bütün yükü Emre'nin üstüne yüklenmiş görünüyor. Emre de cezalar dışında istikrarla ve başarılya bu görevi uyguluyor. Bir çok takım Emre ile uğraşırken, Alex aradan sıyrılıp işi bitiriyordu. Bu sefer neden tersi olmasın?

Beşiktaş’ın önlem alınacak değil ama aşılması gereken bir dörtlüsü var; Ernst-Fink ve Sivok-Ferrari karesi… Bu kare birbirine yaklaştıkça etkinliği çok arttırıyor. Mustafa Denizli’nin üzerindeki taraftar ve kulüp baskısı zaten atak oynamaya zorunlu kılıyor. Bu dörtlü ister istemez ileriye doğru hareketlenmek isteyecektir, Daum’un yapması gereken aradaki boşluğun artmasını sağlamak.

Toparlarsak...

İki gün önce Mustafa Denizli ağırlık merkezinde yazdığım düşünceler çerçevesinde Daum’un birkaç adım önde olduğunu düşünüyorum…

Beşiktaş’ın kazanabilmesi için 12 maçta gördüğümüz her şeyden başka bir oyun ortaya koyması, örneğin Tello’nun oynarsa bütün ağırlığını vermesi, maçın kilidini çözecek topları Fenerbahçe ceza sahasına indirmesi gerekiyor. Önceki maçlarda Güiza’yı aratmayan bir beceriksizlikle çok uygun pozisyonlardaki golleri kaçıran Serdar Özkan’ın başka bir gol vuruşu yapması…

Takım olarak da Fenerbahçe’nin birkaç adım önde olduğunu düşünüyorum. Ernst ve Fink çok iyi futbolcular ancak yaratıcı değiller. Onların Fenerbahçe’deki karşılıkları Emre ve Cristian oyunun iki yönünde de varlar.

Fenerbahçe’nin defansındaki sorun eksikleri değil, Lugano’nun çok üst düzey konsantrasyon ile çıktığı iki maç sonrasında takımının Dünya Kupası vizesi almış olması. Bu Lugano’nun her zaman görmeye alışık olduğumuz dikkatine, özenine, hatta mücadele gücüne zarar verebilir. Bu belki de maçın en önemli detaylarından bir tanesidir. Bu nedenle yanında kim oynayacaksa Lugano’nun eksiklerini kapatacak şekilde görev alması beklenebilir.

Carlos gidiyor mu kalıyor mu? Bu bir jübile maçı mı? Bu daha kaç hafta daha sürecek bu da ayrı merak konusu. Ancak Carlos’un formu giderek yükseliyor. Bu maçta beklenmedik şeyler görebiliriz onun ayağından.

Bütün bu özelliklerin karşılığı Beşiktaş’ta yok. Ancak futbolun başka detayları bazen avantajları tersine çeviriyor. Bu akşam belki de takım halinde kusursuz oynayan, maçı kazanmayı kafasına koymuş, bunun için iki misli koşmuş bir Beşiktaş’ın yorumunu yazıyor olacağız. Zaten Beşiktaş kazanırsa ancak bu şekilde başarabilir.

Gerilimi düşük bir derbi olması her iki taraf için de avantajdır.

Bu maçla ilgili bir skor tahmini yapabilir miyiz? Genellikle ilk golü atanın maçı da kazanacağı bir gelenek oldu. Maçın hemen başında atılan goller bazen bütün planları bozuveriyor. Fenerbahçe bu golü atarsa ve ilk yarıyı da böyle tamamlarsa ikinci yarı da gol bulup maçı 2-0 kazabilir. Beşiktaş o golü bulursa aynı yorumu yapmak kolay değil. Fenerbahçe’nin gol ayakları daha fazla ve Fenerbahçe gol için gittiğinde mutlaka gol buluyor. Bu da 1-1’e hatta 2-2'ye yakın bir skoru mantıklı hale getiriyor.

Normal şartlar altında (NŞA-iki paragraf üstte yazdığım şeyler gerçekleşmezse) Fenerbahçe bu maçı kaybetmez.

Daum bu maça üç puan yazmış olmalı. Fenerbahçe’nin son dönemlerdeki en büyük kozu derbilere olan konsantrasyonu oluyor, bir teknik adam için bu kozdan daha iyi bir avantaj olabilir mi?

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..