Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '10

 
Kategori
Futbol
 

Derbide ibre, Fenerbahçe'den yana!

Derbide ibre, Fenerbahçe'den yana!
 


Bazen, bir yere gitmek gerektiğinde, hiç de içinden gitmek gelmez. Oysa ortada bir zorunluluk vardır. Mutlaka gideceksiniz. Oraya istemeye istemeye gidersiniz.

Böylesi bir durumu,”Ayaklarım geri geri gidiyordu” deyimiyle anlatmak isteyenler olabilir.

Bir başka deyim de, sözgelimi, “Gitmek içimden gelmiyor” aklınıza gelebilir.

Niye mi?

“Bir şeyi yapmaya, gerçekleştirmek için güçlü bir istek duymama” durumu vardır da, ondan.

Bunları niye yazıyorum?

Bu pazar, Galatasaray, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’na gidecek.

Galatasaray’ın bu seferki gidişi, sıkıntılı olduğu bir döneme geliyor. Sakat/ formsuz futbolcular var. bu arada bir de teknik direktör değişikliği olmuş. Değişiklik her ne kadar, “taze kan”dır, düşüncesi egemen olsa da, işin bir de psikolojik yönü var.

Soru şu:

Galatasaray, Kadıköy’e yine tedirgin mi gidecek?

Sorunun yanıtını, Kadıköy’de Fenerbahçe-Galatasaray maçlarının maç öncesi havasını soluyan Galatasaraylı eski futbolcu Hasan Şaş’ın "Kadıköy'de oynamak" başlıklı yazısında bulabiliriz:

"Kadıköy'de oynamanın sıkıntısı Florya'dan başlıyor.. Maç günü, öğle yemeğini yiyorsunuz, dinlenmeye çekilip 13:30 ile 16:00 arası uyuyacaksınız. Ama Florya Tesisleri'nin dışındaki davul seslerinden ne yazık ki bu mümkün olmuyor. Galatasaray seyircisi bizi motive etmeye çalışıyor ama...”

"Florya'da çalışanlar, 3 gün öncesinden ‘Abi ne olur bu maçı alın’ diye, çaycı Vahit'ten tutun da garsonlara, muhasebecilere, müdürlere, kazanmamızı istiyorlar.”

“Yolda giderken, yandaki arabadan veya kaldırımda yürüyen bir adamdan, el işaretleriyle ya 5 ya da 6 yapanlar..Kadıköy'de sizi yeneceğiz diyenler de cabası.. Yani anlayacağınız mütevazi davranıp eliyle 1 ya da 2 yapan bile yok.."

“Rakip taraftarın 55 bin kişi ile orada olacağını da düşünürsek, ibre az da olsa Fenerbahçe'den yana diye düşünüyorum.."

Futbolcu, maç öncesi böylesine tedirgin oluyorsa, morali sıfıra doğru gidiyorsa, Galatasaray’ın son haftalardaki durumu göz önünde tutulursa, yoruma gerek kalmıyor.

Galatasaray’ın içinde bulunduğu olumsuz durumu tersine çevirmek, kuşkusuz, yine futbolcuların elinde.

Bu doğru da, acaba futbolcularda bu güç var mı?

Galatasaray’ın kazandığı ve yitirdiği maçlara baktığımızda sorunun yanıtını açık bir biçimde görebiliriz:

Galatasaray, kazandığı maçlarda bile iyi, taraftarı memnun edecek bir futbol oynamadı.

Galatasaray savunmasının, başta kalecisinin ne yapacağı, olumlu işlerden çok, olumsuz işler yaptığı görülüyor.

Sakatlıkların, başta Arda’nın sakatlığı, başarısızlıkta başlıca etken olarak görülüyor. Buna Baros’un yokluğunu, olduğu zaman da, sakatlık korkusuyla eski veriminden uzak olacağını ekleyebiliriz.

Orta alanın, ileriye dönük oyunda Mustafa Sarp ile Ayhan’ın, büyük umutlarla getirilen Misimoviç’in durumu ortada.

Galatasaray’ın, Ulusal Takım’ın yükünü sırtlayan Servet, artık çok yorgun.

Kısacası, Galatasaray olumsuzluklar içinde bugünlerde. Üstüne üstlük, Hagi gelse de, teknik direktörlük boşluğunun yarattığı olumsuz hava, öyle bir iki günde geçeceğe benzemiyor.

Galatasaray’da olumsuzluklara karşın, Fenerbahçe’nin kendine gelmeye başladığı, aldığı farklı skorla daha da etkili oynayacağı kanısı yaygın.

Fenerbahçe’nin orta alanı daha güçlü gözüküyor. Emre’ye büyük bir iş düşecektir.

Alex'ten, Niang'dan söz etmeye gerek var mı?

Fenerbahçe’de kanatlar, çok etkili kullanılmaya başladı.

Özellikle, Stoch ile Dia’nın kanatlardan taşıyacağı toplar, sadece Galatasaray’ı değil, başka takımları da çok zorlayacaktır.

Galatasaray savunması, Sabri dışında ağır davrandığı için, özellikle kanatlardan başlayan atakları kim, nasıl durduracak?

Durdurmanın yolları var olmasına var; ama işin ucunda “kart”lar da var...

Sonuç ne olur?

“Olanlar”dan “olacaklar”a bakarsak ibre Fenerbahçe’den yanadır.

Kavgasız gürültüsüz bir maç olması, hakemlerin sonuca etki etmeyecek kararlar vermeleri, futbolcuların birer “futbol emekçisiz” olarak sorumluluk içinde “kışkırtıcılık”tan uzak bir anlayışla oynamaları dileğiyle...

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..