- Kategori
- Deneme
Destansı Bir Deneme Çiçeği
Öldüğünü bile duyumsamadı Emre… Peşine alevgülü takılmış, kan ter içinde göğe doğru kaçarken kıçını yakan ateşten anladı öldüğünü!.. Vurulmaya uçan güvercin gibi yükseldi yükseldi…)))
Kabinler içinde bekleşen ruh kolonilerini gördükçe şaşırdı! Üzerinde ‘şiirlik’ yazan turuncu renkteki oyluma doğru diğer şairler gibi sürüklendi. Hepsi yere kapaklanmış gibi tam siper yatmış!.. Acıdı.., ne olduğunu anlamak istedi… Acaba, bunlar gerçek yaşamdayken ‘Arap dil emperyalizmi veya oryantalist batı kültürüyle beslenmiş, Türkçeye sahip çıkmayan şairler mi’ diye aklından geçirdi…
Dil/din olmadan kardeşlik olmazmış, dedi kendi kendine… İsa, ‘Önce söz/talimat vardı’ diye boşa dememiş!.. İsa deyince, ne zaman çarmıhta İsa’yı görse, insanlığından utanırdı Emre…
Gökyeleli tapınak gibi duran Torosun ardından, şairin dokunaklı haline üzgün süzgün bakıyordu nefesi derin semavi yol gezginleri…
İnsanların başını yasladığı yeryuva/rın kazığı dağlar, kendi kendine sızlanır gibi ‘siyasetçiler, Arasat’ta kaldı’ diye homurdanıyordu!..
‘Yüreğim uluslar arası meydan / Sevgiler iner kalkar durmadan’ diye bir felsefesi olan Emre biraz daha yükselince, yine turuncu renkte üzerinde ‘vatansız’ levhası olan, yakınları tarafından buluta kilitlenen Anadolu’da bir çınar ağacının altına gömülmek isteyen şair haykırıyordu!.. ‘Turuncu siyaset/düzen, Türklüğü ve şairliği bozdu.., oysa, Türklük ve şairlik yürek işidir’ diyordu!..
Formalarında ay yücelik arması olan bilgi çağının semavi gezginleri, çağdaş İslam’ı getirmek için ‘Kardeşlik Toprağı Anadolu’yu arıyordu..!?
İç denizi elvan elvan ana/vatan
Çağdaş İslam’ın gülü.., evladiyelik
Ebem kuşağı giyitli, gökyeleli
Mor güngülü gülüşlü Ana/dolu
Sana bahar yakışır!..
Ali Akdemir
28. 09. 18
Çukurova