Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '10

 
Kategori
Siyaset
 

Devlet Solculuğundan, Halk Solculuğuna

Devlet Solculuğundan, Halk Solculuğuna
 

Artık zaman KILIÇDAROPLU ve CHP zamanıdır.


Uzun zamandır tartışma konusu olan ve özellikle hükümetin CHP’nin ‘tüzük’ zaafından faydalanmak istediği kurultay nihayetinde yapıldı. Kurultayı televizyondan naklen ve canlı olarak takip ettim. Görünene göre 12 bin kişilik Arena salonu tıklım tıklımdı ama söylenene ve bugün yazılanlara bakıldığında bu sayı çok daha fazlaymış. CHP, Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi tam bir düğün havası yaşadı.

Birkaç kere yazmaya yeltendimse de, nedense elim klavyeye gitmedi. Ama madem ki, bu yazıda CHP’yi yazıyorum, eğer birkaç cümle sarf etmezsem kabız olacağım. O da şudur :

Kurultay öncesi, biliyorsunuz CHP’de listelerle ilgili olarak kazan kaldırıldı. Aslında bu kazanı kaldıranlar belliydi. Başta, eski Genel Başkan Deniz Baykal ve devrik genel sekreter Önder Sav ve bu zatların peşine takılan, zat-ı muhteremler. Efendim, bu vatandaşlara ve yandaşlarına göre aslında kurultaya ‘blok liste’ ile gidilmemeliymiş. Blok liste parti içinde çalkantılara neden olurmuş. Bu pek de demokratik değilmiş. Hatta, sayın Baykal “blok liste ayrıştırır, çarşaf liste bütünleştirir” diye bir sözü bile tarihe geçti. Ve iki gün öncesine kadar bu tartışmalar süregeldi. Sayın Baykal, kendi düşüncesinden geri adım atmadı. Önder Sav, her ne kadar blok listeyi desteklemese de Baykal’a nazaran daha yumuşak demeçler verdi.

Şimdi, kim neyi dedi, neyi istedi den ziyade, ne olduğuna bakmak lazım tabiki ama ‘çarşaf listede’ diretenlere şunu söylemezsem çatlayacağım. Bu çatlama noktası da yukarıda bahsettiğim beni kabız hatta fıtık eden konudur. O da şudur. Bu zatlar (Deniz Baykal ve Önder Sav) daha düne kadar yaklaşık 10-11 yıldır bu partiyi beraber yürüttüler, beraber yönettiler ve beraber örgütlediler. Sayın Baykal son 9 yıldır bu partinin Genel Başkanı. Tüm kurultaylarda tek başına başkan seçildi. Sayın Önder Sav yanılmıyorsam son 10-11 yıldır partinin Genel sekreteri. Bir zamanlar bakanlık da yaptı. Ama birlikte yönettikleri partiyi, son 9 kurultaya kesinlikle hep blok liste ile gittiler. Çarşaf liste isteyenleri ve bunda diretenleri, saf dışı bıraktılar. Hatta parti içinde kendilerine muhalif olanları refüze ettiler, kimilerini disiplin kurullarına sevk ederek, partiden uzaklaştırdılar. Kimileri de, Baykal-Sav ikilisinin anti-demokratik parti yönetimine baş kaldırıp istifa etti ve hem siyasete, hem CHP’ye küstü. Bu isimleri burada sayarsam yerim kalmaz.

Bu ikilinin hegemonyasındaki Atatürk’ün partisi hiçbir zaman iktidar alternatifi olamadı. Oy oranı % 9-18 arasına sıkışıp kaldı. CHP’yi her seferinde kurtaran İzmir gibi, ‘kale’ iller kurtararak meclise taşıdı ama hep Ana Muhalefet partisi oldu. Bir gram artış göstermedi. Hatta belki birçok insan bilmeyebilir ya da hatırlamayabilir. Chp 1999 seçimlerinde % 8.7 oy alarak, barajı geçemedi ve Baykal yönetimindeki CHP meclis dışında kaldı. O zamandan bu zamana CHP biraz toparlanma gösterdiyse de tüm seçimlerde toplamda %20’leri çok nadir zorladı. Ta ki, meydana Kılıçdaroğlu çıkıp da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na adaylığını koyma sürecinde, yürüttükleri politika ile CHP’nin başta İstanbul ve Ankara’da ki oyları da artırarak, Türkiye genelinde %20’lerin üzerine çıkartana kadar. CHP’de bir kıpırdanma vardı, olmasına da Baykal ve Sav’ın etrafındaki tel örgüleri aşıp, partiye yeni soluk getirmek ne mümkün. Tüm siyaset bilimciler, uzmanlar, eski siyasetçiler, CHP’nin klasik laik ve devletçi çizgiden biraz uzaklaşıp, parti içi demokrasiyi geliştirip, parti tabanını halka yayması gerektiği konusunda çok uyardı. CHP haktan uzaklaşıyordu. Hatta bir ara yılların kalesi İzmir’de de bile az daha hüsrana uğruyordu. Genç parti İzmir’de ikinci parti olmuştu. CHP’nin oy oranı gittikçe azalıyordu. Aynı senaryo AKP sahneye çıkınca da gerçekleşti. CHP her nekadar toplamda İzmir gibi bir kentte birinci parti ise de, yoksul semtlerde oy erozyonuna uğramıştı. Son genel ve yerel seçimlerde de görüldü ki, CHP Türkiye’nin batı kıyı şeridinin haricinde bir yerde yoktu, kayıptı. Ama bu durumun öz eleştirisini bir türlü tam olarak yapamadılar. Kimsenin yapmadığı özeleştiriyi Baykal’ın kaset skandalından sonra forsunun düşmesi ile, Genel Başkanlık koltuğuna oturan Kılıçdaroğlu yaptı. Gittiği 70 kusur il ve ilçede “biz size zamanında gelemedik, sizi ihmal ettik. Buralarda Chp’nin az oy alması, ya da almamasının kabahati bizdedir” dedi ve bu samimi bulundu. Kılıçdaroğlu her gittiği yerde büyük kalabalıklar toplamaya başladı. Bu kalabalıkları il il değerlendirmeyeceğim ama kendi ilimden örnek vereyim. Ben yerel seçimlerde Baykal’ın mitingini izledim. Son güne kadar İzmir büyük şehir Belediye Başkan adayını açıklamayan ve Aziz Kocaoğlu’nu neredeyse üstünü çizecek olan Baykal’ın mitingine nazaran Kılıçdaroğlu’nun topladığı kalabalık neredeyse 2 misli idi. İzmir bile Kılıçdaroğlu’nu samimi ve bir o kadar kurtarıcı olarak görmüştü.

CHp kronik devletçi ve hizipçi görüntüsünden ve prangalarından kurutuluyor. Görüldükü, 'blok liste partiyi ve tabanı ayrıştırmadı. Aksine birleştirdi. Birilerinin ‘bizans oyunları’ ile çarşaf listede neden ısrar ettikleri belli olmuştur ve halk, eski Chp’yi artık görmek istememektedir. Ve Genel Başkanlık koltuğuna oturduğundan bu yana CHP’nin oy yüzdesi %30’ları zorlamaya başladı. Bu açık açık anketlerde görülüyordu. Halk Kemal’e inandı, güvendi. Arkasına takıldı. Son kurultayda 12.000 kişi, “Halkçı Kemal” ve “Başbakan Kemal” diye bağırdı. Ve ilk defa iktidar alternatifi bir CHP yaklaşık 6 ay sonra yapılacak bir genel seçime gümbür gümbür gidiyor. Belki de ilk defa iktidar bu kadar yakın.. Neden olmasın ?

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..