Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '10

 
Kategori
Öykü
 

Diğer yar'ım....

Diğer yar'ım....
 

Yağmurlu bir havada toplantı salonuna tıkılıp kalmıştı. Konuşmacının sesi hep aynı tonda, kalıplaşmış cümlelerden ibaretti, uyku getiriyordu. Aklından geçenleri uygulamalımıydı? Evet karar verdi kesinlikle yapmalıydı…

Seminer arasında heyecanla firmanın kartını aramaya başladı. Hızlı hızlı sigarasını içerken bir yandan rüzgarın dağıttığı saçlarını toplamaya çalışıyor bir yandan da çantada kaybettiği telefon kartını arıyordu. Olmayacaktı böyle, son aradan sonra devam edemeyecekti, gidecekti….

Öyle de yaptı. Hızlı adımlarla terk etti salonu, zihnindeki düşüncelerin hızını yakalayarak otobüs garajına ulaştı. Hemen aldı biletini, bir aksilik olursa diye kartlarını aldı, mutlaka gidecekti onu almadan gitmemelerini tembihledi. Yapması gerekenleri düşündü, saate baktı çok az zamanı vardı, yetişmeliydi.

İlk önce kitapçıya girdi, aradığı kitabı hemen buldu. Günün ilk gülümsemesi yayıldı dudaklarından. Kitabı aldı otele gitti, valizini topladı, yazdığı mektubu kitabın arasına yerleştirdi. Sonra zihninden canlana görüntüyle çantasından parfümünü çıkarttı, kitabın sayfalarına, mektuba sıktı, ne büyük aptallık bu yaptığım diye düşündü, dudağında alaycı, küçümseyen bir gülümse belirdi ama vazgeçmedi de.

Otelden ayrıldı, taksiyi çağırdı, acele etmesini söyledi, firmayı aradı, beklemelerini rica etti, 10 dakikaya orada olacaktı. Oldu da. Otobüse bindi, elleri titreyerek telefonun tuşlarına dokundu, telefondaki sesi her sesi duyduğunda olduğu gibi gülümsedi, 2 saat 45 dakika sonra yanındayım dedi…

Otobüsün camından çevreyi izledi, tanımaya çalıştı, sokakları, caddeleri her bir görüntüyü hafızasına kazıdı. 2 saat 45 dakika bitmek bilmedi. Dakikalar kalmıştı. Son durak dediklerinde etrafı gözlemledi camdan, göremedi aradığını. Kalktı çantasını aldı, otobüsün basamaklarından inerken son basamakta başını kaldırdı, insanların arasında seçti ‘o’nu buldu gözlerini, aylardır hissettiği eksiklik duygusunun o gözlerle tamamlandığı anladı. Bir kitapta ‘ Platon, insanın bir türünün dört kollu, dört ayaklı, iki başlı Androgynos adlı varlık olarak yaratıldığını, ama bu mükemmel yaratığı kıskanan Zeus’un onları ayırdığını ve insanların bu yüzden hayatı boyunca diğer yarısını aradığını’ okumuştu, içinden diğer yarımı neyse ki çabuk buldum diye geçirmişti okurken de. İşte karşısındaydı diğer yarısı….

Basamakları inerken ayağı tökezledi, avuç içleri terledi, kavuştu diğer yarısına. Gözlerinin çekiminde elleri buluştu önce, sonra vücutları, kolları sarmalandı, tenleri birleşti, kokuları karıştı, dokundukça çoğaldılar, ruhları birleşti, o yarım kalmışlık kayboldu, tam oldular.

El ele parke taşlı yolda yürüdüler, etraflarında ki insanların, arabaların, mağazaların varlığını unuttular.

Kadının avuç içlerini öptü adam, belinden sardı, kendine doğru çekti, içleri kaydı, içlerinden, gözlerinden bir heyecan kaydı, her dokunuşta, öpüşte çoğaldılar, sevgileri sarmaladı iki kişilik tek dünyalarını….

Kadın başını kaldırdı, yolun bitimindeki ikinci büyük tarihi sarayı gördü, heybetli duruşunu, kartal yuvasını andıran mimarisine baktı. Yanında hayatının diğer yarısıyla tarihi saraya ilerlerken, kralının kolundaki kraliçe gibi hissetti kendini, mümkünü olmayan hayallerini kralı ilan etti sevdiğini, ‘o’nun yanındayken en olmazları oldurmayı sevdiğini fark etti, onunla imkansız yoktu.

Gülümsedi, kralının kolları arasına biraz daha sokularak kendi yarattığı kraliyetin kralına bir öpücük kondurdu, gülümsedi, minnetle şükretti yüreğinden, ona bu kralı bağışladığı için tanrıya….

 
Toplam blog
: 127
: 820
Kayıt tarihi
: 22.09.07
 
 

Sıcağıyla bilinen memleketimde bir kış gününde geldim dünyaya. Bütün tezatlıklar hayatımda farklı r..