Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Dil Yanlışları -1

Dil Yanlışları -1
 

Hocam Kelimesinin Kullamına Dair

Hepimiz aynı sıralardan geçtiğimiz için ilkokula başlarken çoğumuz, yaptığı içi boş ve “Cumhuriyet kazanımlar”yla uzaktan yakından ilgisi olmayan garipliklerle “Cumhuriyet öğretmeni” olduğunu ispatladığını sanan öğretmenlerin ikazlarıyla karşı karşıya kalmıştır.

-Hocam kelimesini kullanmayacaksınız. Bana öğretmenim, diyeceksiniz.

İlk yasaklardan biridir belki de bu. Ama tâbir yerindeyse “hocam” kelimesi, ilköğretim son sınıftan (özellikle lisede) başlayarak rövanşını hiçbir baskı kurmadan alır.

"Hocam"ın Ayağa Düştüğü Durumlar

İlkeli ifa edilen her iş ve / veya meslek elbette kutsaldır. Saygıyı da gerektirir. Benim burada eleştireceğim başka şey. Önce şu örneklere bakın lütfen:

Futbolcu antremanda:

- Hocam ayağıma kramp girdi. (antrenör için)

TV’de bir futbol programı:

- Erman Hocam, sen ne diyorsun bu pozisyona. (spor yorumcusu)

Muhabir yemekle ilgili bilgi alırken:

- Kaç kişi için bu hocam? (aşçı için)

Yukarıdaki kullanımlar başlangıçta “hoca” kavramının (cami hocası nezdinde) içinin boşaltılmasına yönelik kasıtlı bir tutumdu. Sonra her “öğretici” konumunda bulunan “hoca” oldu çıktı. Arada derede öğretmen karşılığı “hoca” kelimesi ayağa düştü. Herkes “hoca” oldu.

Hatırlayın geçmişte “Hayat Bilgisi” diye bir televizyon dizisi vardı. Perran Kutman tarihçiydi de hayat dersleri veriyordu rol icabı öğrencilerine. Edebiyat hocasının esamesi bile okunmazken Perran hayat dersleri dahilinde (ipten kazıktan kurtulmuş tiplere) Nazım Hikmet’in ölüm yıldönümünü anıyordu sınıfta. Ezkaza öğrencilerden biri, “Hocam” dese, cevabı yapıştırıyordu:

-Hoca camide, hoca camide.

İyi niyetli ve komik görünse de bu senaristin “şuuraltı kusması”ydı.

Daha kötüsü de “hoca” kelimesinin “siz “e yönelik kullanımı. Kötü niyetli değilse bu hitap tam bir kabalık ve yılışıktır. Burada eski öğrencinin demek istediği şu aslında: “Ben artık senin öğrencin değilim. Senin seviyendeyim. Bunun için de “-m” ekini kaldırdım. Buyrun bir örnek:

Mezun olup gitmiş bir öğrenci hitabı:

- Hoca nasılsın?

Argonun Günlük Hayatta Kullanılmasına Dair Mizahi Bir Metin

Tutun ki bir rahatsızlık neticesinde doktora gittiniz.

-Buyrun. Geçmiş olsun. Şikayetiniz nedir?

-Sorma baba ya. Geçen gece televizyon seyrederken kanalı değiştirmek istedim. Zamazingoyu aradım. Bulamadım, kalktım dalganın tuşuna bastım ki ahan da yedim ayvayı. İki büklüm kaldım. Bütün gece danalar gibi böğürdüm. Uyuz kaptım geldim huzurunuza. Ne iştir hele bir bakıversen şu boynuna astığın zımbırtıyla baba ya!

(Doktor sinirlense de Hipokrat üzerine yemin ettiği için susar.)

-Sırtınızı açın.

Birkaç dakikalık muayeneden sonra:

-Bir şeyiniz yok. Geçici bir kas hareketi.

-Hay ağzını öpeyim baba ya. Ben demiştim zaten acı patlıcanı kırağı çalmaz diye.

(Doktor, sabrının sınırındadır.)

-Ben size kas gevşetici yazayım. Birkaç güne bir şeyiniz kalmaz.

(Doktor ilaç yazarken sizin burnunuz neredeyse doktorun omuz başına değecek.)

-Ya baba, bizim kocakarı da ikide bir ayaklarım sızlıyor, diyerek kafama ütülüyor. Onun için de bir romatizma ilacı yazıver gitsin baba. Taş atıp da kolun mu yorulacak sanki?

...

Böyle bir diyalog gerçek hayatta elbette mümkün değil. Benim yukarıdaki hikâyeyi yazarken kullandığım “argo” kelimeleri ( zamazingo, uyuz kapmak, zımbırtı, danalar gibi böğürmek, kocakarı, kafa ütülemek...) dürüstçe itiraf etmeliyiz ki günlük konuşmalarımızda (eğitimli, eğitimsiz) bol bol
sarf ediyoruz.

“Argo” yemekteki tuz gibi ölçülü ve yerinde olunca belki bir sanattır. (Cem Yılmaz gösterilerinde olduğu gibi) ama bu şekliyle hem kaba hem de son derece “yılışık” bir üslup.

“Baba” ve içinde baba geçen kelimeleri özellikle gençlerin ağzından yukarıdaki şekliyle sıkça ve teklifsizce çıkar.

“Baba ne haber ya?” “Yarın gelemem baba, işim var.” “Vay baba, nerelerdesin sen yav?”

Daha kötüleri de var…

“Baba” gibi kutsal bir varlık bu kullanımlarla içi boşaltılmıyorsa bile hoş değil bence.

[Dipnot-1: Gerçi kelimelere kullanım seyri içinde olumlu ya da olumsuz anlamlar yüklenir. Meselâ geçmişte “peder, peder bey” gibi kelimeler baba yerine uzunca bir süre kullanılmıştır. Ama bugün bir çocuk, babasının tavrını anlatırken, “Ya bizim peder eski kafalı. Anlamaz o işlerden.”

“Bizim peder izin vermez.” gibi cümleler kursa ayıplanır ve/veya yadırganır büyükleri tarafından. Ama ne gariptir ki eşimizin babası için “kayınpeder” diyebiliriz. Hiç de yadırganmaz. ]

Birkaç cümlenin düzeltilmesi

1)… bağlı bir grup köy muhtarları, açık hava çay partisi düzenledi.
(Yerel bir gazete, 12 Ocak 2010)

Kısa bilgi ve eleştiri: “Bir grup” çoğul olduğundan “köy muhtarı” tamlamasında tamlanana (muhtar)
çoğul eki getirilmez.

2) Siyasal bir iktidar istemiyoruz ve güvenmiyoruz.
(Kemal Kılıçdaroğlu, Star TV, 19.05, 6.01.2010)

Ön bilgi ÖSS’de anlatım bozukluğu konusunda çokça çıkar bu örnek.

Doğrusu: Siyasal bir iktidar istemiyoruz ve ona güvenmiyoruz.

 
Toplam blog
: 300
: 1022
Kayıt tarihi
: 13.06.10
 
 

Tarih, edebiyat, şiir, dil ..