Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '08

 
Kategori
İnançlar
 

Din bir amip midir? (Bir soruna bir soru)

Dinleri Tanrının yarattığına inanmazsak, insanların dinleri yarattığına inanmak zorunda kalırız ki, bu da hepimizi ateist yapmaktan başka bir yere götürmez. Tanrının yarattığı her şeyin güzelliğine inanıyorsak, dinin güzelliklerini de fark etmek zorundayız. 

Yeryüzünde sayısız güzellikler var eden Tanrının, en güzel ve mükemmel biçimlemesinin insan olduğu gerçeğini kim inkar edebilir ki?. İnsanı yalnızca yaşayan bir varlık olarak gördüğümüz, diğer canlılardan ayıran zenginliklerini fark etmediğimiz sürece, ayırtabilir miyiz insan olma farklılığımızı? 

Aklımız fikrimiz, kişiliklerimiz, duygularımız, duyumsamalarımız ve yaşam şevki ile donatılarımız, yaşama kattığımız zevklerimiz ve sorunlarımızla yüzleştirdiğimiz sorumluluklarımız.... İnsan olma erdemlerimizle, insan olabildiğimizce zenginleşirken. 

Tanrı, bu zenginlikle bizi donatmışken, Bu hali ile, her şeyden önce var olduğumuz sürece, verilen akıl ve mantığı; ahlaklı ve vicdanlı olma sorumluluğumuzla kullanmalıyız. Sorumluluk bilinci en öncelikli insan olma halimizdir çünkü 

Ve bilmeliyiz ki; dinler Tanrı için değildir. Dinler insanlar içindir. İnsanlara; güzellikleri, doğrulukları, ahlak bilincini, ruh ve beden temizliğini öğretici din, insan ilişkilerini pekiştirici, bireysel ve toplumsal güzellik ve düzgünlüklerin ifadesidir. Din'in bu geniş ufkunu görmeyenler Tanrının büyüklüğünü bilmeyenlerdir. Din bir veya birkaç unsura indirgenemeyecek kadar derin ve engin anlamlar taşır. 

Son yıllarda şekilcilikle empoze edilmeye çalışılan din ile dinimizin gerçek özünden uzaklaştırıldığı inkar edilemez bir gerçek olmuştur. Dini tek unsura indirgemek dine yapılan en büyük haksızlık değil midir? 

Çünkü , din , yaşayan ve yaşatılan bir varlıktır. Dinin anatomisinden çok ruhunu bilmeden onu bir amip(tek hücreli bir organizma) gibi göstermeye çalışanların, din savunucuları mı ?, din düşmanları mı ? olduğu tartışılmalıdır. 

İnsan ve toplum için dinin gerekliliği, din'in özünün anlaşılmasıyla anlamını zenginleştirecektir ki; bu da insan olma erdemlerini öne çıkaracaktır. İnsan olma erdemleri insan olma bilinciyle gelişir. Bunun içinde ahlaki ve vicdani sorumluluklar dinimizin en önemli yapı taşlarıdır. 

Son günlerde dindar olmanın, olmazsa olmazı gibi dayatılmaya çalışılan türbanı önce kadınlarımızın sorgulaması gerekir. 

Din yalnızca kadınların sorumluluğunda mıdır?. 

Din yalnızca saçımızla mı yaşanır yaşatılır. 

Türban erkeklerden korunmak için mi var olmuştur? Örtünmenin asıl amacı erkeklerin nefsini uyarmamakla başlatılıyorsa, erkek nefsinin terbiye edilmesi daha doğru bir yaklaşım olmaz mı? 

Türban kadının namusunu koruması amacı taşıyorsa, kadını korumaya ve erkek nefsinin ıslahına başörtüsü yetecek midir? Nefsinden korkulan erkekleri kadınlar yetiştiriyorsa, korkulan erkekleri yetiştiren kadınların, çocuk yetiştirirken nerede hata yapıyoruz diye kendini sorgulaması gerekmez mi? 

Kadınların kendini koruma ve savunma mekanizmasının tek silahı sadece örtü müdür? Savunmalar saldırılar karşısında oluşuyorsa, saldırıyı durdurmak korunmanın alternatifi olamaz mı? Erkek nefsinin ıslahı zor ya da ümitsiz bir şey midir? (!) 

Türbanı, kadınlara elzem gören erkekler, (kendilerini hâkimiyetsiz ve vahşi algılamasından) hemcinsleri adına hiç mi utanmazlar ve hiç mi kendilerini aşağılanmış ve kötü hissetmezler. 

Veya bu gözle bakıldıklarını görmezler mi? 

Kadınların güçlerini ortaya koyması ve (oğluna babasına, kocasına)"biz yerine siz değişin" diyebilmesi, kendini savunması ve koruması sorunu kökten çözmez mi? 

Bu soruları tüm kadınların kendilerine sorduktan sonra, gözlerini kapatmadan ve tıkamadan kulaklarını, isteyenlerin başını bağlamasının hiçbir sorun yaşatmayacağı bir gerçektir. 

Ve son söz,  

İyi bir kul sorumluluğuyla tek şeyden sakınılması gereklidir. 

"Allahın emri için başımı örtüyorum." la savunmasın kimse örtülerini. 

Zira o büyük Allahın, bizi çıplaklığımızla bütün örtülerimiz içinden, içimizi görebilecek kadar büyüklüğünü, Allah inancı olanlar çok iyi biliyor ve hissediyor ki,  

"Vatanı'ndan, havası'ndan, suyu'ndan, gıdası'ndan habersiz ve sorumsuz insanımızın, çalmalar, çırpmalara umursuz, bir nefsin ve neslin terbiyesinden yoksul, ahlaken ve vicdanen duyumsuz. Verilen tüm nimetlere israfla, kendini yargılamaktan kaçınıp, türban yargısını yargılayanlardan, " 

Bilsinler ki , O büyük yaradan, da "Allah" adından çok türbanı ananlardan , aklını mantığını uzak tutanlardan rahatsızdır. 

Ve Siz,  

İslam ve ibadet kavramınızla; Allahın bunu göremeyecek kadar ve türbana ihtiyac duyduğunu sanacak kadar, Kainat Yaratıcının küçük olduğunu düşünenlerden miseniz; 

Bırakınız din, dini özünden kavrayanlara kalsın. Lafım; türbanı din sayanlara, dinini bir metre karede yaşayanlara olsun… 

Dinin kalesi kendi yüreğin ve yürekliliğince zapt edilebilir ancak. 

İnsanlık erdemliliğiyle inananlara en içten saygımla. 

Nevin KURULAR 

 
Toplam blog
: 47
: 832
Kayıt tarihi
: 27.02.08
 
 

Şiirlerim 1979 yılından bu yana yayınlanmakta. 50 ye yakın antolojide, 4 özel sayıda, edebiyat de..