Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '13

 
Kategori
Siyaset
 

Dinciliğin demokrasisi

Dinciliğin demokrasisi
 

Taş, molotof atan, insanları yakan, faiz lobicisi, dıştan mihraklı bir eylemci (Foto alıntıdır)


Şu sözler ilginç…

Başbakan yardımcısı Bülent ARINÇ diyor ki:

Muhalefet, bu hükümet kötü, ben ülkeme daha iyi hizmet edeceğim diyebilir. Muhalefetin görevi zaten budur. Ancak bunun yeri Meclis'tir.”

İlk cümle enfes! Bu cümleye herhalde kimse itiraz edemez. İkinci cümle de son derece doğru.

Sorun üçüncü cümlede.

Bir demokraside muhalefetin yeri meclis midir?

Bu cümle, “muhafazakâr demokrasi” denen çarpık ve otoriter anlayışın kendini ele verişi…

Demokrasi,  sandıktan ibaret olmadığı gibi meclisten de ibaret değildir.

Demokrasi, temel haklara tam bir saygı içinde kalmak kaydıyla hoşnutsuzluğun her şekilde dile getirilebilmesi hürriyetini de içerir.

Muhalefete mecliste yer vermenin satır arası: “Muhalif vatandaşların, muhalefetlerini ifade edebilmek hakkı, oyları oranındadır. Muhalif görüşe  sahip olanlar, oyları kadar konuşmalıdır. Mecliste vekilleri varken de kendilerinin konuşmaya hakkı yoktur! Vatandaşın kendi başına düşünmesi, konuşması yasaktır.” demektir.

Öte yandan meselâ:

Protesto bir haktır. Neyi beğendiklerini, neyi beğenmediklerini söylemek için insanlar izin almadan sadece önceden haber vererek gösteri yapabilir. Ancak başkalarının haklarına zarar vermeye kalkanlara kanunlar sıcak bakmaz. Biz de hükümet olarak buna müsaade etmeyiz.” demiş.

Protestonun hak olarak tanınması cidden büyük lütuf(!). “Başkalarının haklarına zarar vermek” noktası “zurnanın zırt dediği yer”, en azından gezi parkı olayları ve Anadolu’daki yansımaları için.

Bu ifade gerçeği yansıtıyor mu?

Gezi olaylarının dünya  gündemine girmesinin en başta gelen sebebi, zaten “başkalarına zarar vermeksizin” gerçekleştirilen son derece medeni eylemlerden oluşmasıydı. Bu gerçek bir “sivil itaatsizlik” idi…

“Başkalarına zarar vermekten” kasıt nedir? Eylemciler kimliklerini gizleyip ellerine taş ve Molotof kokteyli alarak dükkânları mı tahrip etmiştir? Türkiye Cumhuriyeti’nin vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne mi saldırmışlardır?  Kendileri gibi düşünmeyenleri linç etmeye mi kalkmışlardır? Otobüsleri  ateşe verip insanları mı yakmışlardır? Türk askerine ve polisine saldırıp onların canlarına kast mı etmişlerdir? Daha genel anlamda kamu mallarına zarar vererek isyana mı kalkışmışlardır?

Bunların hiç biri Gezi eylemlerinde olmamıştır. Ama bunlar meselâ etnik ırkçılar tarafından her gün yapılmakta ve hükümet asla bu yapılanlara karşı “Ancak başkalarının haklarına zarar vermeye kalkanlara kanunlar sıcak bakmaz. Biz de hükümet olarak buna müsaade etmeyiz.” dememektedir.

Gezi eylemleri bir kaç şeyi gün ışığına çıkarmıştır:

Dinciler, demokrasiyi seçimden seçime ve kuralsızca girişilen bir oy rekabeti olarak görmektedirler.

Dinciler, temel hakları, oy sayısına bağlı bir geçici ve vazgeçilebilir menfaatler topluluğu olarak görmektedir.

Dinciler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, kurucusu Atatürk'e veTürk Milleti’ne karşı etnik ırkçılarla beraber ciddi bir antipati beslemektedir.

Dinciler için demokrasi, hukuk ilkelerine ve kurallarına bağlı olarak yaşanması gereken bir ilkeler bütünü ve hayat tarzı değil, sınırsız ve hukuksuz bir iktidarı elde etmek aracıdır.

Ve artık anlaşılmıştır ki dinciliğin demokrasisi de anca bu kadardır…

 
Toplam blog
: 153
: 503
Kayıt tarihi
: 11.02.11
 
 

Eczacıyım, memlekete meraklıyım.....