Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Eylül '08

 
Kategori
Felsefe
 

Dine farklı bir bakış açısı

Dine "gönül "gözü ile bakmamıza kimse karışamaz; ama dinimizi, biraz "akıl" yolu ile yorumlamak da günah sayılmaz herhalde.


Ramazan ayının başında başladığı ve "dine farklı bir açıdan bakış" başlığı altına alınabilecek bloglarımı -daha yazacak çok şeyim olmasına rağmen- burada bitirmek istiyorum.

Bloglarımı okumayanlar için -belki okurlar diye- şimdiye kadar din konusunda yazdığım blgların adlarını ve çok kısa özetlerini vermenin yararlı olacağını düşünüyorum. Ayrıntılarına girmek isteyenler, arzu ederlerse ilgili bloglarımı okuyabilirler. Bloglarıma yapılan yorumlara verdiğim yanıtlar da okunursa, daha bütüncül bir bilgi sağlanacağını düşünüyorum.

1. Din Kavramı ve Anlamı :

Dinlerin temelini oluşturan kutsal gerçekliğin, doğa üstü bir "Tanrı" biçiminde tasarlanması zorunlu değildir. Bu tür tanrı kavramını bütünüyle ya da büyük ölçüde dışlayan dinler vardır. Dolayısıyla, "din" kavramı, insanın Tanrı'yla ya da tanrılarla ilişkisinden çok daha geniş kapsamlıdır...

2. Din ve Toplum :

Bazı sosyologlar, din olgusunun, insan toplumunun temel boyutlarından biri olduğu görüşündedirler. Dinin toplumsallaşması, bireyin toplumsal yaşama geçmeden önce, doğa güçleri ile kendi arasındaki ilişkileri düzene sokmak istemesiyle başlamıştır...

3. Orta Asya Topluluklarında İnanç Sistemi :

Bu bloğu, okuyanlarımın yaptıkları katkıları biraz daha açmak için yazdım. Bir bilgi paylaşımı olarak görülebilir.

4. Geleneksel ve Çağdaş Toplumlarda Din :

Geleneksel toplumlarda din, egemen sınıfların çıkarlarının korunmasında en etkin bir değer olarak kullanılabilir. Yani egemen sınıf, toplumun kaderci bir kültür yapılanmasını kullanarak halkın sosyal eşitsizliğe karşı çıkmasının önüne geçebilir.

Çağdaş toplumlarda ise, kültür ve ekonomik refah artıkça dinden çözülmeler görülebilir...

5. Din ve Devlet :

Devlet adı verilen teşkilat, düzen ve otorite, tarih boyunca toplumsal yaşamın gelişimine paralel olarak, durum ve koşullara göre yapısal değişikliğe uğramış ve farklı devlet yapılarına dönüşmüştür. Böylece "teokratik" ve "demokratik" nitelikli farklı uygulamaları olan farklı devlet biçimleri ortaya çıkmıştır. Her iki durumda da, "din" devlet yönetimine etki etmekten uzak kalmamıştır...

6. Din ve Felsefe-1 :

İnsan düşüncesinin ve tarihin bu iki büyük üretimi olan "din ve felsefe", birbirini bilmezlikten gelmek bir yana, son derece geniş bir savaş alanında, ilahi ve insani şeyler ve bunları temellendiren veya var eden ilkeler alanında farklı silahlarla(akıl ve vahiy) çarpışarak birbirleriyle boy ölçüşmekten hiçbir zaman geri durmamışlardır...

7. Dini Felsefi Akımlar-2

Bu blogda, daha sonraki konulara temellik yapması açısından kısa bir genel bilgi verilmesi amaçlanmıştır...


8. İslam'da Felsefi Düşünce Akımları'nın kaynakları :

Bu blogda, inanç ve düşünce konularındaki görüş ve yorum farklılıklarına geçmeden önce, bunların ortaya çıkışlarına neden olan dini görüşlerden bir olan "Kelam" konusu ele alınmıştır.

Kelam(söz), İslam dininin itikat ilkelerini, hem dinsel hem de akılcı yöntemlere başvurarak inceleyen bilimdir...

9.İslam'da Felsefi Düşünce Akımları'nın Kaynakları-2

Bu blogda da, inanç ve düşünce konularındaki görüş ve yorum farklılıklarının ortaya çıkmasına neden olan "Tasavvuf" konusu ele alınmıştır.

Tasavvuf, Evren ve insan ilişkilerini bir bütünlük içinde açıklamaya çalışan; insanın tanrısal erdemlerle bezenmesini amaçlayan dinsel bir görüş olmasına rağmen, biraz felsefi yanının da olduğu söylenebilir.

10. İslam'da Felsefi Düşünce Akımları-1 :

İnanç ve düşünce konularındaki görüş ve yorum ayrılıklarından doğan "mezhepler", insanın ve iradesinin özgürlüğü ile din sorunlarının akıl yolu ile çözülebileceğini ve çözülemeyeceği yorumlarına göre dört ana başlık altında toplanabilir.

Bunlardan biri olan "kaderiye", insanın ve iradesinin özgür olduğunu savunur. Kula, her türlü işinde yapma ya da yapmama seçenek ve gücünü tanıyan İslami bir akım olarak tanımlanan "kaderiye" yorumunda, Tanrı, insana akıl ile birlikte bir de yapabilme gücü vermiş ve bu konuda onu özgür bırakmıştır...

11. İslam'da Felsefi Düşünce Akımları-2 :

Bu konuda bir diğer mezhep olan "cebriye" ise, "kaderiye'nin tam aksine, insanın ve iradesinin özgür olmadığını savunur. Bu akıma göre, insanın her türlü davranışından Tanrı sorumludur ve kul, Tanrı'nın istenci ve etkisi doğrultusunda davranmak zorundadır...

12. İslam'da Felsefi Düşünce Akımları-3 :

Bu konuda bir başka mezhep de "mutezile"dir. Bu mezhep yanlılarına göre, din sorunları akıl yolu ile çözülebilir. Bu mezhebe göre, insan kendi eylemlerini takdir etme ve yaratma gücünde olduğu; bu eylemler üzerinde Tanrı'nın etkisinin bulunmadığı düşünülür...

13. İslam'da Felsefi Düşünce Akımları-4 :

Felsefi düşünce akımlarından dördüncüsü "eşarilik" mezhebidir. Bu mezhep de, insanoğlunun aklının, varlığın ne olduğu konusundaki soruya cevap verecek güçte olmadığını savunur.

Varlığın başlangıcı ve sonunun ne olduğu ve olacağı gibi deney ve gözlem sınırlarını aşan sorunların, akıl yolu ile çözülemeyeceğini; duyular gibi aklın da yanılabileceğini iddia eder...


DEĞERLENDİRME :

Felsefi ve tasavvufi yoruma dayanan mezheplerin ya da dinsel düşünce akımlarının tamamı, İslamiyet'in ilk iki ya da üçüncü yüzyılı içinde ortaya çıkmıştır.

Bunların hemen hepsi, Kuran'ın içeriğini Peygamberin söz, davranış ve onayını(hadis) esas almışlar ve onların, sosyopolitik ve sosyokültürel nedenlerle yapılmış farklı yorumlarını dile getirmişlerdir.

Tasavvufa dayanan mezhepler, genelde Kuranın içeriğini ve Peygamber'in hadislerini akıl ile yorumlayarak bunların doğruluklarını kanıtlamaya çalışırken(bunlar ehl-i sünnet mezhepleridir ve ben bloglarımda bunları konu etmedim), felsefeyi esas alan mezhepler ya da dinsel akımlar, aklın sınırlarını zorlayarak, Kuran ve hadisleri sorgulayarak tartışmaya açmışlardır ve (ben Ramazan ayı içinde bunları açıklamaya) çalıştım.

Buna rağmen, bu dini felsefi düşünce akımları, Allah'ın varlığını -Allah ve Evren ilişkilerini farklı şekilde yorumlamalarına rağmen- ve Peygamber'in işlevini reddetmemişlerdir.


Sonuç :

Dine, "gönül gözü" ile bakanlara- ya da nakli akıldan önce tutanlara- nasıl bir hoşgörü ile yaklaşılıyorsa; dini, "akıl" yolu ile yorumlayarak daha bilinçli bir inanışa ulaşmak isteyenlere de aynı hoşgörüyü göstermek gerekir diye düşünüyorum.


cdenizkent

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..