Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '14

 
Kategori
Deneme
 

Dize

Dize
 

Yeni doğan bir bizonun annesi tarafından kabul edilmesi için iki dakikası vardır. İki dakikada yürümeyi öğrenmeli ve onun peşinden gitmelidir, yoksa terk edilecektir. Düşe kalka yol alırken, annesi birkaç kafa sürtmesi hariç yardım etmeyecektir. Ve bir bizon muhtemelen yürüyebilecektir. İki dakikada. Daha dünyayı yeni görmekteyken gözleri, kırılmak üzereyken ilk adımlarını atan incecik bacakları, o canını dişine takacak ve annesinin peşinden gidecektir.

Cümlelerin gelir bana. Gecenin bir saatinde. Tesadüfen görürüm mailini, dudağımın kenarına bir gülücük yerleşir. Yazı biterken duygulanırım. Hiçbir zaman gözlerim yaşarmadan bitmez yazıların. Ama gülücük kaybolmaz. Gülücüğe eklenir göz yaşı.

Küçük bir kız çocuğu gibi hissediyorum yanında kendimi. Bisikletime boyumun ermediğinden şikayet ediyorum. Sonra mutfağa geçip yarım saat içinde yemekler yapıyorum bize. O anda evin kadını oluyorum. Eve geldiğinde üstünü değiştiriyorum senin, puzzle dükkanına girdiğimizde “koş, oyna” diyorum, o anlarda anneyim. Sevgiliyim zamanların çoğunda. Hayal kırıklığıyım bazı anlarda. Çoğu zaman neşeyim, bazen senden, bazen benden akan göz yaşıyım. Yolun ortasına uzanmış yatan kediyim. Güçlüyüm ve güçsüzüm. Kavgalıyım kendimle, ama memnunum kendimden. Kendimi sevdiğimden daha çok seviyorum seni. Ümitsizlik ve 18 yaşında asker bir çocuğun cahilliğinin masumluğuyum bazen. Biraz sen’im. Senin ben’im.

En başta, seninle, aklıma takılırdı iki dize:

Sensiz de yaşarım,

Ama seninle bir başka yaşarım.

Kan ve kavga doluyken dünya, insanlar böylesine acımasızken ve birbirlerini öldürmeyi hak olarak kendilerinde görebilirken fütursuzca, sensiz yaşamayı tercih etmeyebilirim. Sen umutsun çünkü, senden insanlığa yayılan bir umut var. Bir insan bu kadar temiz kalabildiyse, insanlara inanmak için hala bir sebep var.

Kayıplarımı görüyorum, eski gösterileri bir bir gömüyorum. Şimdi sallanan sandalyede sudoku yarışmalarının heyecanı, odada parkenin üzerine oturup puzzle tamamlamanın sabrı, üşüdüğümde tarafından giydirilen kazakların sıcaklığı, sabah yapılan omletlerin kokuları var. Şimdi, tenlerimizin konuştuğu zamanlardayız. Şimdi, sen ve ben, gözlerden ibaret, gözlerimize bakmaktayız. 24 yıldır seni görmeyen gözlerimin açlığı korkunç. Sana özlemim büyük.. Her şeyi yeniden yapmalıyım seninle. Öylesine mütevazi, öylesine doğal, gürültüsüz patırtısız olmalı. Mutluluğu huzurla yoğurmalıyım. Ve her geçen gün senin yanında, kendimi yeniden hatırlamalıyım. Gözlerinde iyilik, bağımsızlığını ilan etmiş. Bu kadar güzel bakanını görmedim senden önce. Daha önce de sevdim belki, aşık oldum. Olmadım mı diye sordum senden sonra kendime, hayır, eminim olduğuma. Ama seninle olan, sende başıma geleni tanımlamıyorum.  Tek kelime yetemez. Bir insan bir insanı ne kadar sevebilirse, yaşayan ya da ölmüş, gelmiş ve geçmiş ve hatta gelecekte de sevebilecek tüm insanların sevgisi içimde şu an. Bu kadar güzel bakmasan, bu kadar güzel olmasa kalbin, aklın güzel olmasa, tanımlamalar olurdu belki. Artık yok.

Teşekkür edebildin, senden önce beni mutlu eden tüm insanlara. Unutmayacağım. Ve Bioxcin bile sana göre, benim saçımda güzel kokmaktaydı. Ve tatilde daha çok aşık oldun bana. Benim evimde, camlar açıkken uyuduğumuzda salonda, kuşların sesleri sana göre hayvanat bahçesi ile kıyaslanabilirdi. Ve ben, sen benim yanımdayken, huzur ve mutluluktan şaşırmış, ağlayabilirdim. Özdemir Asaf okuyabilirdim tüm zamanlarda, arada ezberlenecek birkaç dize bulmak umuduyla. Ve seninle çizebilirdim altını, kenarlarına isimlerimizin baş harflerini koyup, belki yıllar sonra bulmak umuduyla.

Aklımda sana dair cümlelerle, hayatta her şeye dair yazılacak bir şeyler olduğuna inanarak, karpuz çekirdeğine bakarken mesela, el sallamanın nerden çıktığını düşünürken, annem ve babam, annemin babama aldığı yeni gömleğin naylon mu pamuk mu olduğunu aralarında tartışırken ve benim gömleğin içindekiler kısmına bakıp %100 pamuk olduğunu söylememle tartışmanın sonlanmasıyla ve de babamın her ramazanda yaptığı gibi, çıkarken, simit alayım mı derken ki sesiyle… Huzurluyum. Her şey var. Her yerdeyim.

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksı

bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Bilmekteyim.

Ve ben, senden önce ölmek istemekteyim.

  

 
Toplam blog
: 53
: 1499
Kayıt tarihi
: 17.10.08
 
 

*Liberal muhafazakar, oldukça postmodernist ve meritokrat bir gezgin  *Kuleli - Galatasaray - Boğ..