Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '12

 
Kategori
Deneme
 

Doğa'nın en büyük yanlışı; insan

Doğa'nın en büyük yanlışı; insan
 

Dünyayı Parmağında Oynatmaya Kalkışan İnsan


Dizinin ilk bölümlerini yazmaya başladığımdan beri yıllar geçmiş.

Yirmi beş yıllık bir döneme bakmaya çalışmıştım. Şimdi bir iki yıl daha geride kaldı.

Yıllar mı hızlanıyor, ben mi yavaşlıyorum? Olup bitenlere yetişmek her geçen gün biraz daha zorlaşıyor.

Neler olup bittiğini izlemek için okumaya, haberleri kaçırmamaya, olayları anladığını düşündüğüm kişilerin yazılarını bulmaya çalışıyorum. Ama çoğu sanki bir anda buhar olup uçuyor.

Sonuçta tek anladığım çarkların her gün biraz daha hızlı döndüğü. Yetişemeyenleri de acımasızca dışarı attığı.

Ne mutlu ki mi demeliyim, ne acı mı, bilmiyorum ama henüz çarkların içindeyim. Deli gibi koşuyorum. Tam yakalayacağım sırada havucu biraz daha ileri çekiyorlar. Çevreme bakıyorum. Pek az kişinin istediğini alabildiğini görüyorum. Umutsuzca peş peşe denemeler yapıyoruz.

Peki dünyada neler oluyor?

Dünyada yüzyıldan beri yaşanmamış bir kriz olduğu söyleniyor. Ekonomik sistem de, Batı ülkelerinin durumu da eskisi gibi süremeyecekmiş.

Gelişmiş ülkelerde liderler var. Peki diğer ülkelerde kimse yok mu?  Olaylara yön verecek, gücünü gösterebilecek bir önder yok mu? Kalan petrol kaynakları tükenene kadar nasıl paylaşılacak? Su ve yiyecek gerçekten bitip görülmedik savaşlara neden olacak mı? Küresel ısınma dünyanın sonunu hızla getirecek mi? Buzullar eriyip önce kıyı kentlerini, sonra tüm kara yaşamını yutacak mı?

Bunu gelecek kuramcıları ve bilim insanları bile söyleyemiyor. Ama benim uzun süren araştırmalara ve pahalı deneylere dayanmayan bir açıklamam var.

İnsan doğanın yanlışıdır.

Evet, işin özü bu. Evrim yaklaşımını kabul edin ya da etmeyin, insan denen yaratığın dünyadaki varlığı doğaya tümüyle aykırıdır. İnsan iki ayağı üzerinde durup ellerini kullanmış, üstelik bir de ateşte et pişirip gereğinden fazla protein alabilmiştir. Sonuçta ortaya genetik yapısı kendisine yakın memelilerden pek de farklı olmadığı halde dünyayı ve tüm canlıları parmağında oynatan bir tür çıkmıştır. Bu, doğanın dengesine, türlerin farklılığının yarattığı zenginliğe tümüyle aykırıdır. Bu dengesizlik insanın kanserli hücreler gibi çoğalmasını, sağlıklı türleri yok etmesini, kaynakları hızla tüketmesini getirmiştir. Diğer maymun türleri gibi ağaçtan ağaca atlayıp muz yiyerek doğanın tadını çıkarabilecekken ateş, tekerlek, çelik, barut, nükleer güç gibi gereksiz kavramları yaşamına katarak  doğayı bile yok edecek bir süreci başlatmıştır. Dünyadaki tüm kaynakları, diğer canlıların yaşamlarını hızla tüketip yok etmektedir. Konu artık uygarlıkların geleceği ya da sonu değil, doğanın varlık savaşıdır. Beklenmedik bir gelişmeyle insanı durduramazsa dünyanın geleceği tehlikededir.

Elbette insan hiçbir zaman böyle uzun dönemli düşünmüyor. Yine günlük gelişmeler gündemi belirliyor. Krizden nasıl ve ne zaman çıkılacağı, yeni bir dünya düzeni kurulup kurulmayacağı, burada yeni güçlü oyuncular olup olmayacağı tartışılıyor. Güncel büyükler artık yalnızca ABD, BRIC, AB gibi devlet yönetimleri değil. Bugünkü konumuna nasıl destekler ya da kışkırtmalarla geldiği tartışması bir yana, dünya üzerinde yaşayan Müslüman nüfusun etkisinin arttığı açık. Nüfus artış hızlarına bakılırsa bu gücün çok daha fazla büyüyebileceğine kuşku yok. Belki bir de tutunacak hiçbir varlıkları olmayanların etkisinden söz edilebilir. Dünyanın belirli bölgelerinde yükselen zenginliğin dışında kalan, kaybedecek zincirleri bile olmadan açlıkla büyüyüp bu durumun sorumlularını aramaya her an öfkeyle başlayabilecek milyarlarca insan.

(Geçmiş Yazılardan İzler)

 
Toplam blog
: 72
: 274
Kayıt tarihi
: 08.01.12
 
 

1958 doğumlu. Mühendislik eğitimi aldı. Teknik alanda çalışırken kültürel konulara ilgisini sürdü..