Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '12

 
Kategori
Öykü
 

Sima'nın günü

Sima'nın günü
 

Bu Dünyanın Kadınları


Şubat ve Mart ayları sevgililer, birbirini sevenler için önemli aylardır. İster birlikte ister ayrı olsunlar, ister özel günlere inansınlar ister önemsemesinler, mutlaka karşılıklı bir beklenti oluşur. Bazen böyle bir günde edilen bir söz, gönderilen bir çiçek yepyeni bir yaşamın başlangıcı olabilir. Ya da eksik ve yanlış bir adım tüm ilişkiyi bitirebilir.

Selim sevgililer gününde Sima'yı görebilmeyi ummuştu. Bir ağacın altında onun kapıdan çıkacağı anı
düşleyerek saatlerce beklemişti. Sonra üzgün ve kırık bir yürüyüşle evine dönmüştü.

Bir kara sevda mıydı? Güldü. Değildi elbet. Hanende Melek'ine sevdalı yeni bir Hüseyin Avni Bey mi olacaktı? Sabahattin Ali'den bu yana dünya ve kentler çok değişmişti. Bir zamanlar büyük kentlere, 
Trabzon'a akın akın gelip oradaki insanları, yaşamları, ilişkileri değiştiren kadınları görse büyük öykücü ne düşünürdü, ne yazardı? Sima için bir "İnsanlığın Güzel Yüzü" öyküsü yazar mıydı? Davavekili Hüseyin Avni Bey soğuk savaş sonrası duvarlar yıkılırken Karadeniz'de yaşasa Sima gibi duru bir güzelliğe, buğulu gözleriyle bakarken fısıldadığı anlamlı sözlere kayıtsız kalabilir miydi?

Sima da hanende miydi? Bilmiyordu, herhalde değildi. Onunla tanışmasını sağlayan bir iki saatlik 
söyleşilerinde şarkıcı olduğundan hiç söz etmemişti. Yaşamını, nereden geldiğini, kim olduğunu da 
anlatmıyordu. Ama iyi ve tutarlı bakış açısı, insancıllığı, doğaya ve yaşama sevgisi, emeğe saygısı 
konuşmalarına yansıyordu.

"8 Mart'ta onu görmeliyim, hiç değilse bir kez daha konuşmalıyız" diye geçti aklından. "14 Şubat'ta 
kapısını çalmamıştım, bu kez mutlaka uğramalıyım ona."

Sevgililerin mi, emekçi kadınların günü mü daha önemliydi?

Sevgililer gününün nasıl ve ne zaman başladığını pek bilmiyordu. Bir ara bu konudaki öykülerin eski Roma'ya uzandığını, din adamı Valentine'i sevgiye bağlayan efsanelerin 14. yüzyılda çıktığını okumuştu.

Diğeriyse 19. yüzyıl ortasında 40 bin dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları için başladığı greve 
dayanıyordu. Polis saldırmış, çalışanlar içeriye kitlenmiş, çıkan yangında çoğu kadın yüzün üzerinde kişi ölmüştü. Bu olayın unutulmaması amacıyla sonraları 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak belirlenmişti.

Selim sıralamalardan, karşılaştırmalardan hoşlanmıyordu. Sevgi emekten daha anlamsız olabilir mi? Dünyada sevebileceğin, ellerini güvenle ellerine bırakabileceğin kimse kalmadıysa çalışmayı nasıl düşünebilirsin?

Uzun süredir yalnızdı. Yaşamı istediği gibi gitmemişti, gitmiyordu. Artık insanlara da pek güvenmiyor, bu yüzden kimseyle birlikte olamıyordu. Kaldırımlarda tanıştığı güzel bir yüz onun saklanmış duygularını kıpırdatmış, düşüncelerinden yine yaşamın ve umudun izleri geçmeye başlamıştı. Hele onunla karşılıklı oturduktan sonra Sima'nın gözleri gözlerinin önünden gitmiyordu.

Farklı koşullarda tanışmış olmayı çok isterdi. Sima'nın işsiz olmasını, veya kolay ya da zor, rahat ya da 
dayanılmaz, herhangi bir işte çalışmasını. Karanfili sıcak gözlerine bakarak verip elele çalışan kadınlarla dayanışmaya gidebilmeyi.

Yapamazdı. Yüzü ve konuşması hiç aklından gitmese de Sima ara sıra görüp konuştuğu uzak bir dost olarak kalacaktı. Ne Selim yeterince güçlüydü, ne toplumun bakışlarında bir yumuşama belirtisi vardı.

Evden çıktı. Bu kez elinde kırmızı karanfiliyle Sima'nın kapısını çalacaktı. Son anda bir umutsuzluk ve 
yorgunlukla geri dönmezse eline tutuşturup yine bir iki saatliğine konuşabilmeyi umarak. Belki yanında olduğunu hissettirip o anı paylaşmak için elini de tutmayı, "Yaşadıkları tüm zorluklara karşın evde ve dışarıda çalışan kadınlar çocuklara ve geleceğe sahip çıkıyorlar, saygıyla önlerinde eğilmeyi hakediyorlar" diyerek.

Apartman kapısının önüne gelince zili çalıp içeri girmek için kendini zorlamaya başladı.

 
Toplam blog
: 72
: 274
Kayıt tarihi
: 08.01.12
 
 

1958 doğumlu. Mühendislik eğitimi aldı. Teknik alanda çalışırken kültürel konulara ilgisini sürdü..