Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '09

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Doğal yaşantıda, hayalden gerçeğe

Doğal yaşantıda, hayalden gerçeğe
 

Biz istedik ki yediğimiz, içtiğimiz her şey natürel olsun. Kullandıklarımız, hatta görselliklerimiz bile...

Çünkü, biz doğanın bir parçasıyız. Doğal olanı istemek kadar doğal ne olabilir?

Zirai ilâçlarla, sun'i gübrelerle, hormonlarla, esas görüntüsünden uzaklaşmış, soğutucuda üç gün zor dayanan taze meyve- sebzeye uzunca bir zamandır bozuk çalıyordum. Dedim ki, "mecbur muyuz bunları tüketmeye, bir yolu olmalı, bir yöntemini bulmalıyız"...Bu cümleler, beynimde, beyinsel dalgalar halinde, iki yıldır yankılanıyordu. Nerden, nasıl başlasak acaba?

Geçen gün, evimizde güzel bir akşam sohbetiydi. Neden olmasın dedik, bahçemize diktiğimiz sebzeleri kendimiz çapa yapacak, meyveleri ağacından, en taze şekliyle ellerimizle toplayacaktık..Aynı meyve ağacının yılda dört ayrı görüntüsünü, ilkbaharda çiçekli halini seyretmek, aman Allah'ım! ne kadar keyifli bir şey olacaktı. Bahçenin bir kenarına yapacağımız iki oda, bir salon evin terası da olmalıydı, meyveler nerde kuruyacaktı, teras olmazsa?

Evin yan tarafına köpek kulübesi de unutulmadı. Öbür yanına da tavuk kümesi, yazlık, kışlık şekliyle. Ön tarafına güller diktik, kırmızı, beyaz, aralarına da nane maydanoz., taze soğan.. Ön balkonun demirlerine sardırdık hanımelilerini, yaseminleri.

Sarıkız olmadan olmaz, Kümesin yanına da küçük bir ahır...Şimdi tamam mı herşey, ellerimle sağacağım sarıkızı. Taptaze sütümüz, yoğurtumuz oradan. Bol oksijenli tertemiz havayı da şöyle bir ciğerlerimize çektik sohbetimizde, uygulamalı olarak. Yaprakların hışırtısına karışmış, serin serin esen rüzgârı da hissettik, yüzümüzde, ellerimizde. İlerdeki komşu evlerde beslenen koyunların meleme seslerini de dinledik. Galiba eksik bir şey kalmadı derken, öndeki balkonda, akşamın hafif serinliğinde nefis aromalı lezzetli çaylarımızı da yudumladık. Keyifler çok güzel, kimse uyanmak istemiyor bu atmosferden, yüzlerde tatlı bir tebessüm....

Bu kadar hayal dünyasını planlamaya geçmenin zamanıydı. Antalya sıcak iklim. Bu istekler burada gerçekleşmez. İlk iş olarak internetten, yakın yaylalardan satılık bahçe aramaya başladık. Önceleri hobi bahçesi olarak düşünüldü. Bekçi-bakıcı masrafı olacağı için "cevizlik" ilaveli ticari amaç da dahil edildi. Bahçeyi de hayallerimizi de büyüttük böylece...

Elektronik ortamda, emlâkçı ile iletişim sağlandı. Takibeden ilk pazar günü (başka müsait günümüz olmuyor.) Ya Allah, bismillah, çıktık yola. Antalya - Isparta anayolundan saparak, orman içinde köyler için açılmış bol virajlı tali yoldan, gittikçe irtifa alarak, 80 km kadar yol aldık. Aralık ayının ortalarında bile yeşilin her tonunu görmek mümkün. Yükseldikçe hava biraz daha serinliyordu, aynen hayallerimizdeki gibiydi.

Köye geldik. Emlakçı, köyün bakkalı ve muhtarı ile tanıştık. Zorla evlerine götürüp konuk ettiler. Hanımlarla kaynaştık..Saflık ve tertemizlik var bakışlarında. Karşılıksız bir sevgi, sımsıcak...Onlarla tekrar görüşmelerimizin olmasını isterim. Gün ininceye kadar satılacak çok sayıda yer gösterdiler. Yirmi dönüm (20.000 m2) bir yerde karar kıldık. Torosların hafif eğimli yerleri. Düz yerleri de var, düzlüklere sebzeler, yamaçlara da ağaçlar...Olabilirdi...Sulama işi artezyenle olacaktı. Kurduğumuz hayallerimize yakındı. Sahibi ölmüş, varislerden tapu alacağız, rakam biraz tuzlu..Gerçi tasarruf dedik ne zamandır. Artık onu değerlendirmenin de zamanıydı.

Küçük bir farkla anlaşmış gibiyiz. Varisin birinden, Almanya'dan vekalet bekleniyor. Olay tahakkuk ederse, dua edin, hepinizi meyve yemeğe davet edeceğim. Bu bir vaat, bir sözdür.

Ordan oraya, çok sayıdaki yeri dolaşırken, gördüklerimi mutlaka paylaşmalıyım. Burası bir orman köyü, bize satılacak yerlerin ekserisi, ormandan açılmış. Yani, sağı, solu, etrafı yüksek orman ağaçları. Geçen sene ancak tapularını alabilmişler. Ormanlarımızın talanına bizzat şahit oldum....Defalarca içim acıdı. Nasıl kıydınız o ormanlara...

Biz ki, ağaç dikelim diye teşvik ediyoruz. Bu konuda girişimlerimizin müjdesini önümüzdeki mart ayında sizlerle paylaşacağım. İnşaallah, aile ormanımız olacak. Zor değil, devletin hazine arazisine, 50-60 ağaç dikip, bir kaç hafta bakımını yaptıktan sonra, olacak. Tabelayı da unutmamak lazım.

O köyde hayvancılık geçim kaynağı. En çok davar. yani kıl keçisi besleniyor....Be, ee, eee sesleri sık duyuluyor. Pantalon, bere ile rahat bir gezi olmasına karşın, böğürtlene benzeyen dikenli yabani bitkilerin ellerimizde ve ayaklarımızdaki çizikleri yeni iyileşiyor. Bazı kayalık yerlerde keçiler gibi seke seke yürüdük. Ama hoştu, gerçekten çok hoştu.

Yurdumuzun muhtelif şehirlerinde, üç ile beş senelik zaman dilimlerinde, Isparta, Adana, İstanbul, İzmir ve Antalya'da olmak üzere, şehirde yaşamanın sun'iliğinden bıkmış olduğumu düşünüyorum. Burada kurulu düzenin programlamasını da akılcı bir şekilde yapıp, köy ve şehir olmak üzere, sanıyorum, yörükler gibi göçer yaşayacağız. Böylelikle organik ürünlerle natürel yaşantıya geçmiş olacağız.

Ama yine de herşey nasip diyoruz. Biz asılalım da küreklere...

Herşeyin hayallerinizdeki gibi olması dileklerimle...

Yurdagül Alkan.

 
Toplam blog
: 344
: 1671
Kayıt tarihi
: 09.04.09
 
 

Özel bir finans kuruluşundan emekliyim. Hayatın her aşamasını acısıyla tatlısıyla yaşamış biri ol..