Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '09

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Ulusal refahımız elimizde

Ulusal refahımız elimizde
 

Bir millette mutlu azınlıklar egemen olursa, mutsuz çoğunluğun bakış açısına göre gelecek net veya pembe olabilir mi?

Bence hayır. Çünkü hepimiz bir bütünüz, Konuyu bütünüyle ele almak gerek.

Mutluluk kapılarını açan büyük anahtar ne yazık ki, paradır, maddiyattır. Bu yönde zayıf kişi ve topluluklar hem ruhen hem de toplumsal yönden eziklik içindeler. "Para herşey demek değildir" desek de, maddi açıdan kişiler, aileler, devlet-millet yönüyle bir bütün olarak güçlü olmak bugün zorunluluk haline gelmiştir.

7-8 milyon nûfusuyla İsrail'in Dünya'ya hakimiyetini hep birlikte gözlemliyoruz.. İsrail'de kişi başına düşen milli gelir, 18.600.- $ ...Maddi bakımdan güçlü bir halk, güçlü bir devleti oluşturur. Refahın yüksek olduğu toplumlarda halk mutludur.

Ülkemizde ne yazık ki, halkın refahına olumlu katkılar yapabilecek projeler üretilmiyor. Düşünülse bile, ortamdan nemalanan, daha çok palazlanıp semiren, paranın hakim olduğu egemen güçler galip geliyor en sonunda... Yani galibiyet paranın oluyor. Aslında para, kirli kâğıt parçası ama ona sahip olmaya mecburuz.

Refah neden yaygınlaşamıyor? Çünkü uygulanan ticari döngülerde para, " TEKELLERDE, TRÖSTLEŞMİŞ DEV KURULUŞLARDA" toplanıyor. Burada BÜYÜK SANAYİ KURULUŞLARI ile, halka ulaşmada son satıcı DEV ALIŞVERİŞ MERKEZLERİNDEN bahsetmek istiyoruz.

Bahsi geçen büyük alış-veriş merkezlerinin ışıltılı reyonlarına şöyle bir göz atalım: Türkiyenin önde gelen ilk beş firmasının ürünlerini görürüz. (Tabii, buralar kalitenin satıldığı kaliteli yerlerdir, buralardan alışveriş yapan halk, kendini kaliteli sınıfta zannedip, egosunu tatmin edecektir. )

Halkımızdaki marka sevdası paralelinde, rafları bolca yabancı ürünler işgal etmişler. O yabancı ürünler ki, aynı isimle yurdumuzda imal edilseler bile, isim hakkı firmalara İHTİRA BERATI adı altıda PATENT ücreti ödenmektedir. Hem de yabancı para cinsinden. Halk olarak yabancı ürünlere itibar ettikçe ithalat, ona bağlı olarak da cari açık artmaktadır. Evimiz gibi düşünürsek, bütçe dengeleri bozulmaktadır.

Paranın yani piyasadaki likiditenin doyumsuz tekellerde toplanması kapitalist ekonominin başkalarına hayat hakkı tanımayan acımasız bir tablosudur. Tekellerin, tröstlerin baş aktörleri; lütfen duyun: Yaşatın ki siz de yaşayın. Başkalarına hayat hakkı tanımazsanız, ortada küçük ve orta ölçekli satıcılar ile esnaf gurubu kalmayacaktır. Zaman içinde ikinci sınıf markaların imal edildiği tesisler de kapanacaktır. Genel anlamda esnaf ve orta ölçekli kuruluşlar çöküşe geçeceklerdir. Çok değil, bu acı tablonun oluşması on seneyi bulmaz bile.

Bir varsayım ile on sene sonrayı görmeye çalışalım: Cadde ve sokaklarda mevcut küçük esnaf hiç kalmamış. Dev mağazalar daha da dev havasunda. Dükkanlar boş kalmış, sahipleri kira gelirlerinden mahrum, işsizlik had safhada. Bu yerlerden sadece, devlette görevli kişiler alışveriş edebiliyorlar. Bu durumda onlar da iş düşüşü yaşayacaklar. Bünyelerinde asgari ücretle çalıştırdıkları elemanlar. Bu ücretin ekonomiye katkısı ne yazık ki olamıyor, boğaz tokluğu misali... Yani halkın geneli yoksulluk içinde, yaşam savaşı veriyorlar.

Bir tarafta mutlu müreffeh azınlık, diğer tarafta varolma çabası veren mutsuz çoğunluk. Filler ve karıncalar misali....

Bugün sizler doktor, öğretmen, hemşire vs.. olabilirsiniz. Yarınlarda evlâtlarınızın hangi mesleği icra edeceklerini şimdiden bilmek imkânsız... Meselâ serbest meslek sahibi olmaları halinde durum ne olur, tahayyül edebiliyor musunuz? Birazcık düşünelim. Şu anda televizyondan kulağıma gelen bir reklam cümlesi:" İŞ ARAMAYIN, İŞİNİZİ KURUN" diyor Gelecekte zorluklarla kurdukları işyerlerinin iş yapmaması durumu sizleri üzmez mi?

Biz Türk halkı olarak birbirimizi seven daha doğrusu sevmek zorunda olan bir milletiz. Çünkü, Ülkemiz üzerinde planları, hesapları olan dış mihrakları artık tanımaktayız. Varoluşumuzu sürdürmemizin yegane temeli, maddi olarak güçlü olmamıza bağlıdır. Bunun için çevremizdeki esnaftan alış veriş yapacağız, terzisinin, pastahanesinin, lokantasının müşterisi olacağız ki onlar variyetlerini sürdürebilsinler. Yapacağımız her şey, atacağımız her adım, YARINLARIMIZ, EVLATLARIMIZ İÇİN OLACAKTIR.

Bütün bu yazılanlardan sonra beyaz eşyadan kırtasiyeye, elektronik eşyadan oto lastiğine kadar herşeyi satan büyük alış veriş merkezlerinin ülkemiz ekonomisine, ekonomik geleceğimize ne katkı sağlayayabileceğini sanırım gözler önüne sermeye çalıştım. Gün bugündür, karar beyninizde. Sizce ne yapmamız lâzım?

Hepinize gönül dolusu dost selamlarımla...

Gül Alkan.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=185663 okumanız ricasiyle...

 
Toplam blog
: 344
: 1671
Kayıt tarihi
: 09.04.09
 
 

Özel bir finans kuruluşundan emekliyim. Hayatın her aşamasını acısıyla tatlısıyla yaşamış biri ol..