Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Temmuz '06

 
Kategori
Tarih
 

Dolmabahçe Sarayının 150. Yılı

Dolmabahçe Sarayının 150. Yılı
 

Eski adı Beşiktaş Sahil Sarayı olan Dolmabahçe Sarayı’nın 150. yılı kutlamaları yapılıyor.

Sultan Abdülmecit döneminde 1856 yılında 110.000 m2’ yi aşan bir alanda daha sonra ilave edilen saat kulesi ve birkaç köşk ile birlikte bu günkü şekline kavuşmuş Dolmabahçe Sarayı.

Batı’dan esinlenilmiş ama tümüyle Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan bu saray; bütün ihmallere ve duyarsızlıklara ve işgallere karşı ayakta!

Nice padişahlar esmiş gürlemiş Mabeyn-i Hümâyûn’ da.

Nice sultanlar salınmış Harem-i Hümâyûn ‘da.

Neler görmüş neler yaşamış…

***

13 Kasım 1918’de İngiliz ve Yunan savaş gemileri İstanbul limanına demir attığında, Mustafa Kemal Atatürk’ün yaverine söylediği ve tarihe geçen “Geldikleri gibi giderler” sözlerini gök kubbeye fısıldamakta, “O ölmedi hâlâ burada” demektedir.

1924 yılında millete devrolmuştur.

İstanbul’a geldiğinde Atatürk’e ev sahipliği yapmış, hastalığını ve ölümünü yaşamış, milletle birlikte ağlamıştır.

Saati 10 Kasım 1938’de dokuzu beş geçe durmuş ama “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar” olmaya devam etmiştir ve edecektir.

1960 yılında kıyılarına yanaşan Amerika’nın ünlü 6. filosunu ağırlayamamıştı (!) çünkü Atatürk gençliği buna izin vermemişti.

***

Bir gün onu ölmek üzereyken buldular, artık ayakta duramıyordu, can çekişiyordu. Mobilyalarını, el yazması eşsiz Kur’an’ı Kerim’lerini ağaç kurtları kemirmiş, çinileri ve muhteşem yemek takımları kırılmış, Hereke halıları merdiven altlarında çürümüş, duvarları rutubetten dökülmüştü.

Sağlığında, hastalığında ve ölümünde ağırladığı sevgili Atatürk’ünün milletine emanet edilen eşyalarını (Tabutunu, ilaç ve bazı tıbbî malzemeler) tavan arasına atılmıştı.

Ekranda gördüğümüz manzara karşısında gözyaşlarımızı tutamamıştık.

Manevî değerlerini hiçe sayan, geçmişine duyarsız zihniyetlerin yönetiminde 40 yıl ihmal edilmişti güzelim Dolmabahçe Sarayı.

Tam bir duyarsızlık, tam bir katliam örneği sergilenmekteydi.

Bir ihbarı değerlendiren gazeteci Uğur Dündar, 1998 yılında 40 yıllık tarih talanına “dur” demiş ve Dolmabahçe Sarayı’nın yaralarının sarılmasına, tekrar ayağa kalkmasına neden olmuştu.

2003 yılında tekrar ele alınan Dolmabahçe Sarayı’nın durumunda fazla bir değişiklik olmadığı tespit edildi.

Bu gün hâlâ Dolmabahçe Sarayı ile ilgili olumsuzluklar devam etmekle birlikte artık ona sahip çıkılmış ki 150. yılı kutlanıyor!..

Biz yine de merak ediyoruz; acaba sarayın tam bir dökümü çıkartılabildi mi?

Kayıp tarihî eserler, 60 bini aşkın olduğu söylenen tarihî parçaları, 1952 yılında eünnvantere kaydedilen İtalyan sanatçı Zonaro'ya ait suluboya kır manzaralı tablo bulunabildi mi?

Su alan zemini onarılabildi mi?

Kısaca bir 150 yıl daha ayakta durabilecek mi? Gelecek kuşağa miras olarak devredilebilecek mi?

Nice 150. yıllara sevgili Dolmabahçe Sarayı.

Sevgiyle ve özenle…

Tülay Hergünlü

 
Toplam blog
: 516
: 1080
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1955 Ankara doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. İstanbul'da uzun yıllar..