Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '09

 
Kategori
Deneme
 

Dolunay: Gece güneşi

Dolunay: Gece güneşi
 

Tarih 1 aralık Salı.. gece saat 4… ve tik tak tik tak zaman geçmeye devam ediyor.. bu gece manzaram harika … etkileyici ve görülmeye değer bir dolunay manzarası.. otobüsten yola baktığım pencerenin tam ortasından rahatlıkla izleyebiliyorum.. Üniversiteye başlayıp, Ankara – Antakya yolculuklarım başladığından bu yana otobüsle gidiş gelişlerimin hiç birinde böyle bi manzaraya rastlamadım. Az önce bir o yana bir bu yana dönüp durduğum uyuma çabalarımın arasında gözüme gecenin karanlığına zıt giden bi ışık değdi adete uykumda.. önce rüya sandım, ancak gözlerimi aralamamla birlikte harika bi dolunay gördüm.. ışığını 4 yöne bütün gücüyle dağıtan bir dolunay…

Yalnız bu gece bana bunu yazdıran sebep bu dolunayın daha önce tüm gördüklerimden daha farklı görünmesi gözüme.. bu dolunay surat asmıyor. İlk defa yüzünde bu ifadeyi aramama rağmen hiç belli olmuyor.. bu gece dolunay gülüyor. Ama hin bir gülüş.. oyun oynamış da işler yolunda gitmiş gibi memnun, ama oyunu kötü bi oyun olsa gerek ki gülüşünde bir hinlik var.. ve o hinlik çok kalmadan yerini pişmanlığa bırakacak.. anlaşılan yine dünyayı paylaşamamışlar güneşle aralarında . ona bi oyun oynamış besbelli.. geceleyin bunun keyfini çıkarmış, meydan okurcasına bütün ışığını saçıyor etrafa .. ama zaman geçip güneş kırgın haliyle onun gitmesini beklerken, saat sabahın 5'ine doğru ilerleyip, güneşin doğudaki imparatorluğunda kahvaltısını edip kendini dünyaya beğendirmek için süslenirken, dolunayın da bi an önce gitmesini bekliyor.. dolunayımın yüzünde pişman, üzgün ve kırık bi ifade oluşuyor.. az önceki gücünü yitirmiş, etrafına saçtığı ışığı yavaşça geri çekiyor kendine.. tepelerden yavaş yavaş iniyor.. en tepelerin her zaman güneşin olduğunu düşünürken yine hüzünleniyor.. biliyor ki ne yaparsa yapsın ne kadar çabalarsa çabalasın hiç bi zaman onun kadar en tepede olamayacak, onun kadar parlayamacak hiçbir zaman.. yıldızlarla çevrilmese etrafı, tek dostu olan yıldızlar ışıltılarıyla onu desteklemeye gelmeseler bu kadarını bile yapamayacak, o da biliyor.. hiçbir zaman dünyası onu güneşi sevdiği kadar sevmeyecek.. geceleri yanına gelmeyi sabırsızla beklediği dünyasına, her hafta başka şekle girerek kendini beğendirmeye çalışırken kimi zaman yarısından oluyor, kimi zaman yalnızca hilal kadarıyla yetiniyor.. ama en çok dolunay olduğunda beğeniyor onu dünya… bunun için ay hep bu haftayı bekliyor, dolunaya ulaştığı haftayı..

Şimdi rengini bembeyaz halinden biraz daha sarımtırak hüzünlü bi renge çevirmiş dolunay, kendince güneşe ne kadar benzerse dünyası onu o kadar daha sever zannediyor.. oysa ki yanılıyor kendi de bunun farkında ama bunları benim düşüncelerimde okumak onu sinirlendiriyor besbelli.. yüzünde şu an sinirli bi ifade var, ”sen ne bilirsin ki?!” diyor bana.. sen ne bilirsin ki kıskanmak ne demek, kıskandığında zaten yenik olduğunu bilip onu senden üstün olduğunu bile bile çaresizce izlemek.. sen bunlardan ne anlarsın ki diyor bana.. haklı , bilmiyorum. Haklı olduğunu söyler söylemez yüzüne hemen o bilmiş , kibirli ifadeyi yerleştiriyor.. iyi bakalım dolunayım benimle uğraşıyorsun da senin derdin benle değil ki, güneş 1 saat sonra tüm ışıltısı ve sıcaklığını etrafa saçarken sen çoktan güneye gitmiş olacaksın, onunla istesen de baş edemeyeceksin, daha o gitmeden akşamüstü daha o batmadan inceden küçükten kendini gösterme çabalarına rağmen, aynı sahnede olsanız bile sen fark edilen olmayacaksın.

Ağlama , göz yaşlarını görebiliyorum.. ama bunları ağlaman için söylemedim ki . ben dolunayımı her zaman daha çok severim. Güneş o kadar parıltılı ve o kadar sıcak oluyor ki, havasından geçilmiyor. Sıcaklığı çoğu zaman sıkıntı verirken, ışıltısından hiç vazgeçmediği için de yüzüne baktırmıyor. Kim kumsala uzandığında güneşi izliyor, hayallere dalıp manzarasına hayran kalıyor? Kimse. Ama sen öyle misin? sen kapkaranlık gökyüzünde başıboş yıldızların yolunu bulduran tek ışıksın, kumsalda deniz kenarında senin yakamozunu görebilmeyi bir ödül sayarım ben, bu yüzden de en çok dolunay halini severim. İşte bu yüzden sen böyle güneşle kapıştığında ona hin hin oyunlar oynayıp sonra en tepeye ulaştığında seni daha çok seviyorum. Ben senin mücadeleci olmanı seviyorum. Kıskanıp yenilgiyi kabullenerek bi köşeye geçmektense var gücünle yine beni kendine aşık etmeni hayranlıkla izliyorum. Şu an yüzündeki ifade o kadar tatlı ki… küçük bir çocuğun yaramazlıklarından sonra affedildiği ama hala suçlu olduğunu bildiği halde gururlu olduğundan çaktırmadığında takındığı o muzur ifade vardır ya. İşte aynen öylesin..

Gece şu an alacakaranlık.. günün en karanlık olduğu an.. birazdan doğudan bir ışık belirir.. güneşin imparatorluğundaki muhafızlar haber veriyorlar sultanları geldiğinde senin gitmen gerektiğini.. Yarın gece yine tüm ışıltını saç ve herkesi seni izlemeye mecbur eden güzelliğinle çıkabildiğin en yükseğe çık, tepeye kurul. Mücadele etmekten asla vazgeçme.. hiçbir zaman yerine güneşin geçemeyecek de olsan ben senin bu halini seviyorum. Hem Sen güneş olursan, senin sana özel neyin olur ki dolunayım?

Evvveett işte bu! gülümsüyorsun saat tam olarak 5.30 ve sen otobüsün tam ön camından bana gülümsüyorsun… beni çok mutlu ettin dolunayım. Seni çok seviyorum.. hoşçakaal.. bana şans dile ;)

 
Toplam blog
: 11
: 1135
Kayıt tarihi
: 10.11.06
 
 

16 yaşındayım. Antakya'da oturuyorum. Hatay Osman Ötken Anadolu Lisesi ikinci sınıf öğrencisiyim. Ha..