Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dönmez olsun sensiz bu dünya dönmez olsun

Dönmez olsun sensiz bu dünya dönmez olsun
 

Uyu be güzelim ne var öyle kurulmuş saat gibi kalkacak. Gözünü açamıyorsun ama dışarıdan gelen sesler hepsi pencerenden içeri girip seninle buluşuyor işte.
Gözümü açmadan pencereyi açıyorum. Misler gibi oksijen doluyor içeri, büyük şehirlerde bazı akıllı kişiler oksijeni insanlara para karşılığı solutuyorlardı görmüştüm.
Al sana bedavadan oksijen hem en en safından. Üstelik kuş sesleri, sabah rüzgarının ağaçlarla olan dansının yemyeşil yapraklara takılan esintisi ve yaseminlerin oksijene jest olsun diye ödünç yolladığı kokularını duyarak yorganına sımsıkı sarılıyorsun. Aklına geliyor günün tatil olduğu. Daha bir keyifleniyorum “pazarları seviyorum” diyorum…

Sessiz bir sabaha uyanmış olduğunu fark ediyorum birden. Her zaman kumandaya uzanan elim düğmeye bastığım anda elektriklerin kesildiğini fark ediyorum. Canım sıkılıyor ama ne yaparsın çaresiz elektiriğin nimetlerinin olmaması dünyanın sonu değil diyerek pilli radyona sarılıyorum hasretle. Ne zamandır unuttuğun o dost ne kadar sıcak görünüyor işte sana.

Düğmeye basıyorsun, sıcacık bir ses dolduruyor odayı içinden “bu şarkı benim olsun” diyorsun…

ilk nameler içine işliyor hüzünle karışık bir tatlılık hissediyorsun. Yahu Ferhat’in tüm söylediği şarkılar gözlerimi neden sulandırıyor diye sitem yolluyorsun usuldan Ferhat’e … Ferhat mi kim? J)) Göçer elbet.

Dönmez olsun, dönmez olsun sensiz bu dünya dönmez olsun - sönmez olsun sönmez olsun içimdeki ateş sönmez olsun-Bu şarkı bizim olsun aşkıma son söz olsun- Gönlümün pınarında adın ceylanım olsun.

Görmez olsun, görmez olsun sensiz bu gözler görmez olsun- geçmez olsun sensiz bu bu ömür geçmez olsun…

Bu şarkı bizim olsun aşkıma son söz olsun- Gönlümün pınarında adın ceylanım olsun…

Neler neler geçiyor yadından, gidiyor, geliyorsun uzaklara..Hani film şeridi gibi geçiyor denir ya, ha aynen öyle…Gözlerine biriken yaşı silip kalkıyorsun. Demin açamadığın gözlerin gelen sulu sepken yağmurla açılıveriyor aniden.

Kapıyı açıyorum ilk kez diktiğim domatesin üzerinde ki yedi tane küçük domatese sevgi ile dokunuyorum. Nasıl yerim ben sizi düşünüyorum bir an, en kızarmış olana dokunup ani bir kararla ayırıyorum dalından sanki annesinin elinden çekip aldığım bir bebek gibi hissediyorum birden.

Gidip içeri yıkıyorum özenle dişimin kovuğunu doldurmayacak domatesi biraz hüzünle biraz da açlıkla tadını çıkara çıkara yiyorum. Kendimi karın deşen Jack gibi de hissetmedim değil. Bir anda kaybolup gidiyor gözüne baktığım domates.

Hüzün…

suç işledikten sonra “pişmanım hem de çok” diyecek oluyorum bakınıyorum sağıma soluma ne bir polis var ne kelepçelerim ne de etrafımı saran foto muhabirleri.

Suç mahallinden ayrılıp içerden neşeli tıkırtısı gelen çayımı demliyorum, buzdolabını açınca domatesler salatalıklar biberler çarpıyor gözüme, içim rahatlıyor…

Birilerinin yaşaması için diğerleri kendini feda etmeli, dünyanın düzeni bu diyorum içimden. Ekmekleri peynirlerle buluşturup tost makine sın da güzelce ısıtıp yanına sucukları küçük küçük dilimler halinde koyuyorum. Tepsimi hazırlayıp bahçenin en manzaralı köşesinde yerimi alıyorum…

Aklıma geldi tükettiğimiz domatesler elmalar biz onları ısırdığımız zaman canları açır mı acep? Bilen var mı?

Tatil bana yaramıyor sanırım…maksat sohbet olsun ama saçmaladım ama olsun oda gerek değil mi ama..

Sevgi ile kalın efendim…

 
Toplam blog
: 292
: 1094
Kayıt tarihi
: 08.03.07
 
 

Yazmaktan hoşlanan... Kelimeleri renklendiren bir sihirbazım ben.. Bodrum'da yaşamaktayım.. Sev..