Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '07

 
Kategori
Dostluk
 

Dost Dost Diye

Dost Dost Diye
 

<ı>

Kimlere güvenirsiniz, güvendiğiniz dağlara hiç kar yağdı mı ?

O yağan karla hiç kartopu oynadınız mı ?

Ya size kimler güvendi ?

Onları hiç hayal kırıklığına uğrattınız mı ?

Bu soruları kime sorsak a şıkkı için evet, b şıkkı için hayır der...

Aslında çok güvenilen kişi olmak ilk bakışta iyi gibi görünse de dikkatle bakıldığında sorumluluktan başka birşey değildir. Angarya’ dır özetle...

Herkese güvenmek de çok akıllıca değil.

O değil bu değil peki kime güveneceğiz?

En doğrusu insanın kendine güvenmesi midir?

Bence evet, insan kendine güvendiğinde güvenmek için de doğru insanı seçiyor.

Gönül ister ki herkes güvenilir olsun, içinde kimse şüphe barındırmasın, yaz gelsin, çiçek açsın, börtü böcek kanat çırpsın ama tabi bunlar sadece işin dilek ve temenni kısmını oluşturuyor. Bunların olabilmesi için zaman ve mekan çok önemli. Öyle ha deyince olmuyor...

Güvensizlik de bir çeşit savunma mekanizması. Kişiyi gelecek tehlikelere karşı koruyor. Ya da biz koruduğunu sanıyoruz...

Kafamıza bir türlü girmiyor. İnsanın en büyük düşmanı kendisidir. İnsanın kendine verdiği zararı düşmanı bile veremez...

Şöyle diyebilir miyiz?

İnsanın en güvenilir dostu kendisidir...

Teoride bu da doğru ama pratikte doğruluğunu kabul etmiyorum. Kendi kendine dostluk etmenin, duvarla dostluk etmekten hiç farkı yok. Kendin konuş, kendin dinle, kendin pişir kendin ye gibi...

Kendi kendimizin dostu olacağız tabi ama bunun yanında sevincimizle sevinecek, üzüntümüzle üzülecek dostlara da ihtiyaç var.

Biz bize yeteriz diyorsak yanımıza, ıssız adaya düşersek diye üç vazgeçilmezimizi alıp, gidip ıssız bir ada keşfedelim, orada mutlu mesut yaşayalım...

Aklıma gelmişken, ne olur birgün de şu ıssız ada olayı ve yanımıza alacağımız üç şey hakkında uzun uzadıya konuşalım. Hatta konu çok önemli olduğundan, konuyla ilgili forum bile açalım...

Blog yazarlarımızın hayal güçlerini görmeyi isterim. Bakalım bu ıssız ada olayı bizi bu güne kadar boş yere mi oyalamış. Konuşup tartışalım...

Çalıştığım dergide güzel bir dostluğa imza atacak olan kişiyle tanıştım. Reklam Müdürü olarak dergide göreve başladı. Tanışıklığımız yeni olmasına rağmen çok iyi anlaştık. Bir haftalık ortak çalışmadan sonra uzunca bir süre hastaneye yatmak zorunda kalmıştım. Bu arkadaşım hastanede yattığım süre içinde kendi ailem dışında ziyaretime ilk gelen kişidir.

Dergide çalışaıp ziyaretime gelen tek kişi...

Uzun süre hastanede yatmak zorunda kalanlarınız varsa ne demek istediğimi çok iyi anlamışlardır...

Bu dostluk dergi sonrasında da devam etti. Rahatsızlığımız sürdüğünü bildiği için sık sık arar hatırımı sorar. Biraz önce de telefon etti ve yarın ziyaretime geleceğini belirtti...

İşin komik yani biz onunla siyahla beyaz gibiyiz. Buna rağmen çok güzel bir dostluk kurduk. Birlikte üzülüp birlikte gülebiliyoruz. Bir yerlere gidip birbirimizi hiç ilgilendirmeyen konular hakkında konuşabiliyor zaman zaman tartışıp en sonunda konuyu tatlıya bağlayabiliyoruz. Bunu yaparken de birbirimizin saçını çekmiyoruz. Birlikte olmaktan keyif alıyoruz...

Bilirsiniz, önemli gün ve haftalar vardır. Ben de bu haftayı dostluk haftası ilan ediyorum...

Niye diye sormayın, nedeni yok.

Öyle işte...

Sevgili dostum Zuhal, yarın görüşmek üzere...

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..