Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '11

 
Kategori
Anılar
 

Düğmelerde saklı anılar

Düğmelerde saklı anılar
 

Hemen hemen herkesin evinde bir düğme kutusu vardır, benim de var. Aslında benimki Düğme kutusu değil, Düğme kavanozu. Çekmeceleri toparladığım bir gün düğme kutusunu açmış, renklerinin güzelliğini görünce kutuya hapsetmenin haksızlık olacağını düşünüp cam kavanoza doldurmuştum hepsini.

' Bir düğme kavanozu hakkında ne yazılabilir ki? ' diyenlerdenseniz, ben de size derim ki ' Her bir düğmenin üstüne gerçek bir öykü yazılabilir '. Düğme kavanozunu önüme koyup size geçmişimi bile anlatabilirim. Çünkü o kavanozun içi anlatılmamış anılarla dolu benim için. Çünkü ben iflah olmaz bir ' Anı biriktiricisi ' yim.

Düğme kavanozumun kapağını açıp beyaz bir örtünün üstüne boşalttığımda; annemin mantosunun kocaman sedef düğmesi, lisedeyken ördüğüm gri ceketin gri, tırtıklı düğmesi, küçük oğluma ördüğüm mavi kabanın gemici düğmeleri, belki 20 yıl önce bir yılbaşı gecesi giydiğim eteğin sonradan değiştirdiğim metal düğmeleri, minik sedef gömlek düğmeleri, sarılı, kırmızılı, mavili şeffaf düğmecikler sanki birden dillenip, bana unuttuğum anıları anlatmaya başlıyorlar.

Annemi kocaman sedef düğmeli mantosu içinde görüyorum bir an. Antalya'nın o eski parke taşlı sokaklarında, çelik topuklu ayakkabısı ve ipek, arkası dikişli çoraplarıyla, sedef çerçeveli gözlükleriyle gülümseyerek yürüyor. Bir an önce büyümek, o ipek çorapla çelik topuklu ayakkabılardan giymek istiyorum ben de. Taşlara dokunan çelikten öyle hoş ve ritmik sesler çıkıyor ki...

Lise yıllarımda el örgüsü ceketler çok modaydı. Annem manto uzunluğunda, bel bölgesi saç örgülü bir ceket örmüştü bana. Ne zaman giysem bunalımlara girerdim, annem anlamak istemezdi nedenini. Ben bolero kısalığında bir örgü ceketim olsun istiyordum oysa. Sonunda annemi ikna ettim kendime gri, kırçıllı bir kısa ceket ördüm. Her iki yanında; ikişer tane ince, ortada da ayrıca bir birleşip bir ayrılan saç örgüler bulunan bir kısa ceketti. Ceketim kırçıllı olduğu için düğmelerini tırtıklı olanlardan seçmiştim. Hiçbir ceketimi o ceketim kadar severek giymemişimdir. Kısa olduğu için mavi formamı annemin ördüğü manto uzunluğundaki ceket gibi kapatmıyordu. Kendimi birden büyümüş gibi hissediyordum kendi ördüğüm ceketi giydiğimde.

Küçük oğluma minik cepli, pirinç modelli, mavi bir kaban örmüştüm. Kaban bitip de giydirince minik bir denizciye benzemiştim oğlumu ve üzerinde çıpa olan metal görünümlü düğmeler almıştım. Çıpalı düğmelerini ustaca ilikler, sonra da cebine sokardı minik ellerini.

Arkadaşlarla Kaleiçi'ndeki Eski Antalya Evleri'nden birinde yılbaşı geçirecektik. O yıllarda bu eski evlerde çok güzel işletmeler vardı. Yenikapılı çingenelerin fasıl grupları renklendirirdi o işletmeleri. Ev sıcaklığında, samimiyetinde, özel Antalya yemeklerinin de sunulduğu işletmelerdi bunlar.

O akşam için kendime çok güzel bir etek-bluz almıştım. Eteğimin düğmelerini bluzüme uysun diye gümüş rengi düğmelerle değiştirmiştim. Kıyafetime uygun küpelerimi de takınca yılbaşı akşamına hazır olacaktım.

Bizim için birkaç masa birleştirilmiş, upuzun bir yılbaşı masası kurulmuştu salonun en güzel yerine. Arkadaşlarla neşe içinde bir akşama başlamıştık fasıl eşliğinde. Ama benim için ters giden bir şeyler vardı. Nedenini anlayamadığım bir sıkıntı sarmıştı bedenimi. Önce küpelerimi çıkardım, klipsleri sıktığı için huzursuzlandığımı düşünerek. Giderek daha da kötüleşiyordum. Bu kez dik yakalı bluzümün arkasındaki tek düğmeyi açtım, gene kâr etmedi. Yanımda oturan arkadaşımın annesine usulca kendimi kötü hissettiğimi söyledim. Ortaya söylemekten çekinmiştim o güzelim eğlencenin tadını kaçırmamak için. Son hatırladığım şey, arkadaşımın annesine kendimi kötü hissettiğimi söylemek olmuştu zaten. Gözlerimi açtığımda evin başka bir odasındaydım. Eşim, arkadaşlarım, garsonlar hepsi başımdaydılar ellerinde kolonya şişeleriyle. Bayılmışım!

Katalitik sobaların yeni yeni moda olduğu yıllardı ve o sobalarla ısıtılıyordu o eski, ahşap konak. Ben de bu tür kokulara karşı çok hassasımdır. İlkokuldayken de, gene Kaleiçi'nde muhteşem salonu mangalla ısıtılan bir evde daha beterini yaşamıştım bu baygınlığın. Nerede yeni yakılmış kömür görsem kaçarım bu yüzden.

Kendime geldiğimde sanki suç işlemişim gibi utanmıştım. Kendimi hemen toparlamak gibi güzel bir hasletim olduğu için akşamın ve gecenin devamında suçluluk duygumu (!) unuttum ve eğlenmeye devam ettim. Ne zaman düğme kavanozumda o akşam giydiğim eteğin değiştirdiğim düğmelerini görsem bu anım gelir aklıma, neşeyle burukluk arası gülümserim kendi kendime.

Düğme kavanozumda kaç düğme vardır; saymadım, bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki; orada kaç düğme varsa, o düğme sayısı kadar anlatabileceğim gerçek öyküm var. Hadi gidip düğmelerinizi dökün beyaz bir örtünün üstüne. Emin olun; sanki bir fotoğraf albümünü karıştırırmış gibi bulacaksınız kendinizi, o düğmelerin içinde saklanmış anılarınızı gördüğünüzde.

 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..