Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '16

 
Kategori
Dünya Kadınlar Günü
 

Dünya Kadınlar Günü 1 - İnsanlık tarihinde Kadın

Dünya Kadınlar Günü 1 - İnsanlık tarihinde Kadın
 

Afrodit


Yeni bir yılda tekrar Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz. Bir de Anneler Günü’nü kutluyoruz. Ancak senede 2 gün başımızın tacı olan kadınlarımızı hatırlamak yetmez.

Gelin bana katılın ve tüm bu hafta boyunca sadece bir gün değil, tüm hafta boyunca birbiriyle bağlantılı yazılarla bazı sentezler yapalım.

Binlerce yıl önce insanlar henüz avcı-toplayıcı toplumken erkekler gündüzleri ava çıkar avlanır, kadınlar ev ve köy işlerine bakarmış. Ne kadın erkekten, ne de erkek kadından üstünmüş. Herkes sadece kendi görevini yaparmış toplumda ve aile hayatında. İşte bu zamanlar insanlığın inanç açısından ana-erkil dönemleriymiş. Zira, avcılık yapan, gerektiğinde savaşa giden erkeklere kıyasla kadınların...

“neden buradayız?”...

“tüm bunlar niye var?”...

“nereden geldik, nereye gidiyoruz?”...

“her şeyin bir başlangıcı ve yaratıcısı var mı?”...

“Doğa nasıl işliyor?” vb gibi bir çok soruları sormaya daha fazla zamanları ve imkanı varmış. Ve, kadınların onları doğa ve kozmik bilinç ile daha kolay irtibatta kılan sezgisel zekalarının erkeklere göre daha gelişmiş olması onları hayatı ve gizemlerini aramaya itmiş. O zamanlardaki inanç sistemi de Tanrıçalar üstüne kuruluymuş. Anadolu'muzdaki Kibele bunlardan sadece birisidir.

Ancak zamanlar mitolojik tanrıların ortaya çıkması ve özellikle Tek Tanrı inancının filizlenmesiyle birlikte Tanrı figürü erkeklik ile ilişkilendirilmiş ve bu dönemle birlikte inanç anlamında insanlık ata-erkil döneme geçmiş. Bu dönemlerde şehir devletlerinin yükselişi ve çöküşleri arasında kadının yeri daha çok erkeğin yanında iyi bir eş ve ailenin bakımına gerilemiş.

Hatta kadınlar açısından insanlığın yüz karası dönemler de yaşanmış. Özelikle bugünün modern Avrupası, 1000 yıl süren Orta Çağ’ın o karanlık dönemi sonlarında katı teolojinin ağırlığıyla sadece cadılık suçuyla 500 bin kadını işkence edip, yakmış. Sadece bir cadılık suçuyla veya iftirası ile bile kadınlar öldürülmüş. Hatta kız çocukları bile. Ama dürüst olmak gerekirse güçlünün ayakta kaldığı, Patristik felsefenin Hristiyan inancını dogmalaştırdığı o dönemlerde kadınlar kadar erkekler de inanç savaşlarında ölmüş, gitmiş.

Bu gibi kadına dair sakat inançlar ata-erkil dönem boyunca kadına birçok darbe indirmiş. Bazen çocukları kaçırdığı rivayet edilen Albastı İblisi gibi kötü metafizik güçler ile ilişkilendirmişler kadını. Bazıları Adem’in Havva’dan önceki ilk eşi olduğu Tevrat’ta yazılan Lillith’in Adem’i reddedişini kullanarak kadını salt cinsel şehvete hapsetmişler.

Kısacası, ya kötü gizemli güçleri kadına atfetmişler, ya da cinselliğin kötü yönüyle kadını baştan çıkaran bir varlığa indirgemişler. Maalesef kadını bir eşyaya, metaya indirgeme çabaları onu kendi eşdeğeri olarak görmek istemeyen güç zehirlenmesi içindeki erkeklerin bir işgüzarlığıydı. Kadını kapatan, onu indirgeyen güç dengesini kendi yönünde bulan ve bunu korumak isteyen erkek egosunun hakimiyeti ve korkaklığıymış.

Ama şu da bir gerçek ki, güç adına binlerce yıldır dünyada verilen mücadelelerde sadece kadınlar değil, erkekler ve çocuklar da baskı ve zulüm gördü.

Ancak binlerce yıllık Türk kültürüne baktığımızda kadının erkeğin yanında eş değeri olarak yer aldığını görüyoruz. Ta ki din ve devlet işleri birbirine karışıncaya dek. O zamana dek kadın obalarda sözü geçen, sözü sorulan ailenin ve toplumun olmazsa olmazıymış. Ana kavramı ulu, bilgelik içeren, insanın içini eriten bir kadının sembolüymüş. Obalarda kağanların annesi ve eşlerinin sözleri sorulur, dinlenirmiş. Kadın erkekle, erkek kadınla yarışmaz, birbirini tamamlarmış.

Özellikle Orta Çağ’ın son dönemlerinde yeni yeşeren ve baskı ve zulüm altında kıvranan insanlara nur saçan Tasavvuf kültürü etkisinde o zamanlar erkekler alp ve erenmiş. Yani hem kahraman ve yiğit bir savaşçı hem de bilgeymiş. Kadınların hakkını savunur, onları eş, ana, çocuk olarak baş tacı yaparlarmış. Kadınlar da sadece güzel zamanlarda değil, zor ve karanlık günlerde bile sonuna dek erkeğinin yanında duran bir kuşun onu uçuran diğer kanadı gibi erkeğini onu tamamlarmış.

Lütfen bu anlatımımı geyşalık ile karıştırmayın. Amacım kadının ve erkeğin her ne kadar ayrı cinsiyette insanlar olsalar da hayatın birbirlerini tamamladıkları sürece güzel olduğunu anlatmak istemem.

Zaten yaradılış da bunun üstüne kurulu değil mi? Yarınki yazım bu Kozmik Dans üstüne olacak.

 

Sevgiler,

Kenan

 

İLGİLİ YAZILARIM

Mevlana’nın başarısında kadının yeri http://blog.milliyet.com.tr/mevlana-nin-basarisinda-kadinin-yeri/Blog/?BlogNo=441377

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..