Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '09

 
Kategori
Futbol
 

Dünya Kupası ve Milli takımımız

Dünya Kupası ve Milli takımımız
 

Neydi o günler. Tarih Haziran 2002.


Milli Takımımız ve Dünya Kupası

Sayın okuyucularım size şu an ne kadar üzgünüm desem yeridir. 2010 ‘da Güney Amerika’da düzenlenecek Dünya Kupasına katılamadığımızı üzülerek belirtmek isterim.

Şu anda 50 yaşının içindeyim. Bu zaman süresi içersinde 4 yılda bir düzenlenen Dünya Kupalarının 19’ıncusu yapılacak bu sene. Daha önce yapılan 18 Dünya Kupasının 12 tanesi bu Dünya’da ki yaşadığım seneler içersinde gerçekleşmiş. Bunların 1962’de yapılan Şili’de kini ve 1966’da yapılan İngiltere’de kini hatırlayamam. Geri kalan 10 Dünya Kupasını dün gibi hatırlıyorum.

Genelde Dünya Kupası 4’e bölünmeyen çift yılların Haziran ayında yapılmaktadır. Burada hatırlatmak isterim ki bu 4 yıl çok uzun bir süre. Ama Turnuva 1 ay gibi bir zamanda bitirilmektedir.

Dünya’nın en üst seviyesinde olan ülkelerin milli futbol takımları bu platformda mücadelelerini sürdürmektedirler. Hangi milli takım katılmışsa bütün dünya o milli takım maçlarını da izleme fırsatı elde etmektedir.

1970 yıllarında babama şunu sormuştum. Milli takım ne zaman Dünya Kupasına katıldı diye. 1954 demişti. Tabi o zamanlarda böyle teknik olmadığı için televizyonlardan izlemek mümkün değildi. Ancak o zamanın turnuva sonunda o turnuva ile ilgili görüntüleri bir film olarak sinema salonlarında izleyebiliyorlarmış maçları. Ve tabi sinema salonları hınçça hınç dolarmış.

Her seferinde milli takımımızın grup elemelerinden gelip Dünya Kupalarına katılmayı bekledik durduk. Ama her seferinde hüzün yaşadık. Benim gibi 50 yaşlarına gelmiş insanlar 2002 Dünya Kupasına kadar Dünya Kupası görmek için yıllar beklemişlerse öyle zannediyorum 2002 Dünya Kupasından sonra ki Dünya Kupalarına katılmak için daha çok bekleriz.

2006 Almanya olmadı ve 2010 Güney Afrika dedik o da olmadı.

2014 Brezilya var sırada o da olmayacak. Sonra sırada olanlarda olmayacak. 2018, 2022 ve ötesi.

Ne zamana kadar?

Belki bizler ne zaman kafa yapımızı değiştirdiğimiz de.

“Bu sefer olmadı. Bunlardan da ders almalıyız” gibi laflarla geçiştiririz veya kendimizi kandırırız. Ama yerimizde sayıklarız.

Futbolda ilerlemek için elimizden gelen hiçbir gayreti yapmayız. Ama hep yerimizde sayıklarız.

Dünya futbolu nereye gidiyor, dünya da ki futbol adamları başarıyı yakalamak için ne gibi çalışmalar uyguluyor bunlardan habersiz sözüm ona son katıldığımız 2008 Avrupa Şampiyonasında gibi son dakika mucizelere inanmış bir daha son dakika mucizesi olur mu diye hep bekledik.

Fatih Terim’in bir reklamı vardı son güne kadar. “Biz kimiz? Ayşe’yiz, Fatma’yız, Ahmet’iz, Mehmet’iz.” Doğru. Bizler dört bir tarafı düşmanlarca kuşatılmış ve yok olması istenilen bir ülke konumunda iken kendi çabaları ile karşı düşmanın tüm olanakları karşısında taş ve sobaları ile kendi bağımsızlığını ilan eden ilk ülkeyiz.

Bizler vatanımız için bayrağımız altında canımızı seve seve feda eden bir milletiz.

Bayrak ve vatan bizim için çok önemlidir.

Gerekirse gençlerimiz omuzlarında onlarca yükle dağlarda düşman avına çıkan ve o gücü gençlerimizde bulan bir milletiz.

Ama öyle bir milletiz ki geleceğe yatırım yapmadan günü kurtarma adına günlük başarılar peşinde koşuşturmayı seven bir milletiz.

Teknik ve taktiği konuşmadan kendimizi hep rakibimizden üstün görmekteyiz. Sonra yenildiğimizde suçlu aramaktayız.

Duydum ki Fatih Terim istifa etmiş. Etmişte ne olmuş yani. Etmemiş olsa ne olur. Yine hiçbir şey olmaz. Gelecek olan teknik direktör sanki geleceğe yatırım mı yapacak? Ondan da 2014 Dünya Kupasına katılma istenecek. Günlük başarı istenecek. Olmayınca suçlu o olacak ve böyle akıp gidecek.

2002 Dünya Kupasının üçüncüsü daha sonra yapılan iki dünya kupasında yok. Belki de bundan sonra da hiç olmayacak.

Tıpkı 1950 yılların Macaristan Milli takımının yok olduğu gibi. O yıldan sonra tekrar yapılanamayanlar ezilip gidiyorlar.

2002 Dünya Kupası 2000 UEFA Kupasını kaldırmış Galatasaray takımının iskeletini teşkil etmektedir. Ve o Dünya Kupasında şans bizden yanaydı. Hiçbir Avrupa takımları oynamadan bizim ayarda ki takımlarla oynayarak (Kosta Rika, Çin, Japonya, Senegal ve Güney Kore) sonuca gittik ve üçüncü olduk. Sonra bir türlü yapılanamadık.

2010 Dünya Kupası elemelerinde İspanya ile birlikte çıkmamız beklenirken aldığımız bu sonuç bizleri üzdü.

Vah! Ne kadar da kötü oldu değil mi?

Şimdi iki kolumuzu başımıza koyup kara kara düşünmenin tam zamanı. Bizler nerede hata yaptık diye.

Ben satranç oyununu son zamanlarda futbola çok benzediğini bundan önce ki bloglarım da yazmıştım. Diğer spor oyunlarında da hepsi aynıdır. Bisiklette de öyle. Avrupalı ne yapıyor nasıl başarılı oluyor. Eğer bisiklet yarışlarını izleyenler varsa ve biraz da içimizden bisiklete binen arkadaşlar çok iyi bilirler, o yollarda yarışanlarla kendilerini kıyaslayamazlar. Onlarında belli yaşlarda bu spora başladıkları ve belli plan ve program dâhilinde çalışarak o yükü kaldıracak konuma gelindikten sonra böyle yarışlara ancak o zaman iştirak etmektedirler.

Başarı sizin o gücü gösteremeyen çıkarsa o zaman olur. Başarısızlılığında ise eksikler giderilerek o sporcunun eksik yerlerini tamamlamak mümkündür.

Şimdi gelelim milli takımımıza.

Daha doğrusu Dünya Kupası maçlarına. 10 Dünya Kupasını izledim. Bunların bir tanesinde Türkiye vardı. Unutamadığım Dünya Kupası 1982 Dünya Kupası ve unutamadığım maç ise İtalya’nın Brezilya’yı Rossi’nin attığı 3 golle 3-2 yenerek geçtiği maçtı. Ve o sene İtalya şampiyon oldu.

Dünya’nın en iyileri burada.

Ama bizler dünyanın en iyisi olamıyoruz.

Çünkü teknik ve taktik yok. Strateji asla yok. Dolayısıyla başarı da yok.

Onun yerine doldur ve boşalt var. En önemlisi görevimizi en iyi bir şekilde yapmadan paraları cebimize atmak var.

Bu olduğu müddetçe bizler daha çok Dünya Kupalarına katılmayı bekler dururuz.

Sevgi ve saygılarımla.

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..