Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '08

 
Kategori
Özel Günler
 

Dünya Tiyatro Günü'nde Unutulanlara Saygıyla...

Dünya Tiyatro Günü'nde Unutulanlara Saygıyla...
 

27 Mart Dünya Tiyatro Günü… Sanatın her dalı ama özellikle de tiyatro benim için ayrı bir değer taşımakta. Bunun en önemli nedeni sanıyorum anne tarafımın tiyatro ve diğer görsel sanatlar ile profesyonel olarak uğraşmasından kaynaklanmakta. Rahmetli dayım…Eniştem (Kemal Bekir,Devlet Tiyatrosundan emekli sanatçı),kuzinim (Esen Özman,halen Devlet Tiyatrosu sanatçısı)…Rahmetli teyzem Özcan Özman ise Opera sanatçısıydı.Hepsinin kalbimdeki yeri çok farklıdır. Ama söz dayım’a geldiğinde boğazıma bir yumru oturur.

ULVİ URAZ’IN ARDINDAN

O bir dosttu,dostun acısı unutulmaz. Anısı da. Buna anılarda yaşamak deriz.

Ulvi Uraz,dostlukların ötesinde, çok iyi bir aktördü, yeri kolay kolay doldurulamayacak bir aktör.

Ulvi Uraz, tiyatro’ya, bilinciyle,gönlüyle tutkundu. Onun hayatı ile tiyatro, tiyatro ile hayatı, bir tende bir gönülde, bir kafada birleşmişti.Hep gerçek tiyatrodan, gerçek tiyatro yapmak düşüncesinden yanaydı. Düşüncesinin ve amacının özünde şu vardı:

-“Bir Türk tiyatrosu ancak Türk yazarının varlığıyla var olabilir” derdi. “Türk yazarı olmadan, Türk tiyatrosu olamaz”

Ulvi Uraz’ın da bu sözleri kimilerinin yaptığı gibi “lafla peynir gemisi yürütmek” deyiminde kalmadı. Yıllar süren ,çekişmeli, sıkıntılı,acılı, bunalımlı, çalışmaları süresince hemen hemen yalnız Türk yazarlarının eserlerini oynadı. Kendini buna adamıştı Ulvi Uraz.

“ Aktörlük bir davranış sanatıdır” derdi. Bir Türk köylüsü, Amerikan Filmlerindeki aktörlerdn kopya edilerek oynanamaz derdi. Türk köylüsünün, Türk işçisinin genel bir deyimle Türk insanının olaylar ve durumlar karşısındaki, davranış öğelerini bilmeden tiyatro yapılamaz derdi.

Ve kendisi dediklerini yapardı. Rahmetli Orhan Kemal’in Murtaza oyunundaki Bekçi Murteza’da, Ulvi Uraz, gerçek Bekçi Murtaza’yı oynamıştı. Kopya yoktu, rol kesmek yoktu.

Hababam Sınıfı oyunundaki, devrini yitirmiş öğretmendeki Ulvi Uraz’da rol yapmadan o rolün gerçek kişiliğini oynamıştı.

Şurada kapıcı, burada bekçi, orada umum müdür, Ulvi Uraz hep bu rollerin gerçek kişileri gibi konuşmuş, davranmıştı. Başarısı bundan ileri geliyordu.

Ulvi Uraz Devlet Tiyatrosu’ da Şehir Tiyatrosu’na , oradan da, asıl uğraşı olarak özel bir tiyatro sahip ve yöneticiliğine uzanan tiyatro hayatında hep samimi, içtenlikli bir tiyatro adamı olarak çıkmıştır seyirci karşısına.

Kendi kabuğuna kapanık bir insandı. Çok dostları vardı, ama bunlar sanatçı, sanatla ilgili dostlardı. Onlarla konuşur, tartışır, dertleşirdi. Ulvi son birkaç yılın sıkıntısını söyleşi olarak, hep bu dostlarla paylaşmıştır, ama maddi olanaktan yoksun dostları Ulvi’ye içine düştüğü sıkıntılardan kurtaracak bir yardımda bulunamamıştır.

En son iki şeye bağlamıştı umudunu “Artık kendi adıma tiyatro yapmayacağım. Tek isteğim, tiyatro çalışmalarımın biriktirdiği borçlarımı ödemek” diyordu.

Kendisine bir jübile yapmaya tasarlamıştı Türk Tiyatro Yazarları Derneği, Türk yazarına karşı hep saygılı davranmış , hep Türk yazarının eserlerini oynamak istemiş ve oynamış, Türk yazarının telif hakkını aksatmadan, eksiksiz ödemiş Ulvi Uraz’a Türk Tiyatro yazarlarının bir jübile düzenlenmesi yerinde bir davranış olacaktı. Bu jübilenin nasıl olacağı, nasıl olması gerektiği konusu konuşulurken hayata gözlerini yumdu Ulvi Uraz.

Ulvi, yorgun düşmüştü tek başına tiyatro yönetmek ve ayakta durabilmek mücadelesinden. Şehir tiyatrosuna girmek istiyordu. Elbette bu Şehir Tiyatrosu içinde bir kazanç olacaktı. Fakat kendisinden duyduğuma göre, burada şansızlık Ulvi’yi kadro bulamamak gibi bir engelle karşılamıştı.

Bunca yorgunluğuna, borçlarına, umutsuzluğuna ve üzüntüsüne bu da binince, Ulvi bu yüke dayanamadı ve aramızdan göçüp gitti.

Tasavvuf düşüncesi “Mutluluk bir şeyden tad almaktır” der. Ulvi’de hayatın tadını tiyatro yaparak almaya bakıyordu. Erken gitti aramızdan.

Yakınları ve dostları için olduğu kadar, hatta onlardan fazla Türk Tiyatrosu için büyük kayıptır Ulvi Uraz’ın ölümü.

Bir tiyatro sanatçısının en büyük isteği oynadığı oyunun ilgi görmesi, ayakta tutan ise seyircinin alkışlarıdır. Dayım, Ankara’da son oyununu sergilediği Şato Yazar’da bir akşam sadece ve sadece altı kişiye oynamıştı. Sanırım, dayımın kim olduğunu ve boğazıma niye yumru oturduğunu Recep Bilginer'in yazısından anlamışsınızdır.


Tiyatro Sanatçısı olmak aynı zamanda çile çekmektir,ağır işçiliktir. Bu vesileyle Tiyatro Günü’nde eserleriyle Türk tiyatrosuna emeği geçmiş Rahmetli Recep Bilginer’i de saygı ve sevgiyle anıyorum.

Oynadığı Oyunlardan Bazıları; Julius Cesar (Devlet Tiyatrosu-1944), Lokantacı Kadın (1947) Köşebaşı (1948) Şamdancı, Cimri, On İkinci Gece (1949), Yalancı, Scapin’in Dolapları, Tüccar,Hamlet (1952) Nina, Cengiz Han’ın Bisikleti (Küçük Sahne-1958),Hamlet , Fazilet Eczanesi (İstanbul Şehir Tiyatrosu-1960),Günün Adamı, Para İsteme Benden (Dost Oyuncuları/Kurduğu Topluluk-1961),Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Zabit Fatmanın Kuzusu (Ulvi Uraz Tiyatrosu-1965), Hababam Sınıfı (Ulvi Uraz Tiyatrosu1966)...

Oynadığı Filmlerden Bazıları; Denize İnen Sokak (1960), Dişi Kurt (1961),Yarın Bizimdir (1963), Murtaza (1966)

Aldığı Ödüllerden Bazıları; İlhan İskender Armağanı (Tiyatro), İzmir Belediyesi Fuar Ödülü (Sinema-1960), En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Antalya Altın Portakal-1964)


(Apaçık Köşesi- Ulvi Uraz’ın Ardından/Recep Bilginer)

var gaJsHost = (("https:" == document.location.protocol) ? "https://ssl." : "http://www."); document.write(unescape("%3Cscript src='" + gaJsHost + "google-analytics.com/ga.js' type='text/javascript'%3E%3C/script%3E")); try { var pageTracker = _gat._getTracker("UA-7006964-1"); pageTracker._trackPageview(); } catch(err) {}

 
Toplam blog
: 226
: 1337
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

1960 İstanbul doğumluyum. Kitap okumayı, yazı yazmayı, resim yapmayı ve yabancı dil'den Türkçe'ye..