Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '15

 
Kategori
Deneme
 

Düş

İçinde iki insan konuşuyor. Biliyorum. Biri zoru, biri rahatı yap diyor. Biliyorum. Ne olur seçme bir kerecik de olsa ikiyi, sen de gidersen burada biz nasıl kalırız belli.

İki seste seni düşünüyor, sanki. Biliyorum. Belki iki daha güzel geliyor. Biliyorum. Senden istedikleri de bu sanki, huzur zannettiğin şeyi iç dış yap da bir bak iki ileri bir geri.

Korkuyorsun. Biliyorum. Bil ki, senin kadar en az bende korkuyorum. Cevabı bilmeden sadece soruyorum. Ama bir şeyi şu çıplak gözlerimle görüyorum. O iki var ya o iki, senin bütün ruhunun içinden geçip gitmeye meyilli, sesler görüntülerle aklını çelmeye niyetli. Gördün mü ? Bak daha şimdiden uykun geldi.

Göz kapakların kapanmaya başladı sakince, başında tatlı bir sarhoşluk. Aferinler, tebrikler, sırt sıvazlanmaları … Ne güzel ! Sende katıldın o kervana artık. Yalnız değilsin artık hayatta. Bir Türk büyüğünün dediği gibi sende gillerden olmuşsun. Yaşının, başının, ailenin, soyunun, sopunun da hep beklediği (!) ve istediği gibi. Yerin yurdun belli olsun tabi canım ! Başka türlüsü yakışmaz. Gelenekler böyle der.

Düş gibi bir şey oluyor sonra işte ! Bu bir bulut kadar hafif ve kayıtsız . İçinde dışında üstünde tüy gibi hafifleyip uçup gidiyorsun akreple yelkovanın kollarında. Hep diğer gillerle düşünüp taşınıyorsun ne olmalı ne yapmalı diye bir saniyeden öbürüne akarken. Ama hiç aklına geldi mi belki de biz düşteyiz de hiç gerçekten düşünmeden hep sadece düşlüyoruz ?

Düş . Öyle ki bir düş ki seni beni içine alır toplar, sallar ve sıvazlar. Farkında değiliz birimiz bile, yoksa hiç birimiz itiraf edemez mi kendine sevdiklerine ?

 Belki de öyle bir düş ki, kalkmamız için uyanıp en hızlısından. Dizlerimizi acıtıp, elimizi yüzümüzü çizecek hatta yer yer kanatacak kadar kötü düş. Düş ki, devam et  yavaşça silkelenip başlamak için şiir yazmaya, çizmeye tekrardan. Yoksa kim devam eder bu hatalı acıtasyona ? Sanırım hepimiz. Düş mü bu ? Bir düşün.

Ağır günah yazmayalım, belki uyku arasında düşmek istedin bir iki kere bu düşten ? Haydi, o zaman bu ağır demir perdeden kozalığını at üstünden içinde büyüdüğünü sandığın . Kahkahanın yasaklanması kıkırdamana engel değil ki ? Ufaktan ufaktan başla. Sen ki bu ırkın evladı, aradan kaynayamayacaksan hayata neye yaradı senin kanın ?

Bir kahkahayı çok görme kendine, kim bilir düşüştür belki de bu hayata ! İstediklerini verip sonra ortadan hemencecik kaybolmaya. Yer altında bir çukura gömülmekten çok yerin en üstünde sivri dağa çarpmak mı aslında ? Yüzüne gözüne toprak kaçmasından ne ara bu kadar korktu insanoğlu ? Ama tabi düşte ne söylenirse ona inanılır.

Belki de dalmak gerek düşe fakat teslim olmadan o bilinmezliğe. Kim bilir belki de bedava değildir bütün cevaplar. Bu kadar kolay değildir.

Düşünmekte kolay değil. Biliyorum. Hayatını zehir eder, ince ince ayırır parçalar seni nasıl ki, sen onları düşüncelerinle ince ince ayırıyorsan . Bakmak da zorlaşıyor zaten bir yerden sonra, içinde azıcık birazcık insansan buna dayanmadığın için kafanı çeviriyorsun. Haksızsın demiyorum. Çok haklısın . Belli bir miktar bağırıp yerine dönmekte çok haklısın. İnsansın çünkü senin de canın yanıyor ama gillerin ağır uykusuna geri dönme.

Ama sen gene de bir düşün. Düşünmek bedava sonuçta, değil mi ?

 
Toplam blog
: 4
: 177
Kayıt tarihi
: 15.03.15
 
 

İstanbul Teknik Üniversitesi'16 - İstanbul - Galata Perform - Denemeler - Seyahat Yazıları - Tiya..