- Kategori
- Şiir
Düşsüz oda
Neydi seni önün katıp sürükleyen?
Durmak dinlenmek bilmeyen sert rüzgarların sebebi…
Dil yarası ?
Gönül yarası?
Telafisi olmayan kayıp zamanlar,
Uzayıp giden gecelerin içinden,
Sessiz haykırışlar…
Ah duvarların dili olsa da konuşsa...
Bir sağa bir sola döndüğün yatak dile gelse,
Yastığın altından isyan eder gözyaşları,
Ben şahidiyim yaşadıklarının dercesine…
İnceden bir sızlamayla çarpar yürek,
Acılarını bana sakladı bu güne kadar,
Tuz basmış gibi yandım, küçüldüm bazen,
Bir gün yeter demedim, kahroldum, terk etmedim…
Dil sustu…
Ben, hiç konuşmadım lal oldum,
Sır doldum, anlatmadım,
Yar oldum, acıtmadım,
Nefes tuttu kendini,
Haykırmadı…
Vefayım ben dedi.
Sabırım.
Dilsiz duvarlar, yanan kavrulan yürek
dikensiz yatak kadar şahidim…
Gökyüzüne eller açıldığında ancak dile gelirim,
Gözyaşı süzülürken ben feryat olur inlerim.
Düşler dinledi.
Anlamaya çalıştı.
Bilemedi…
O bu odaya hiç gelmemişti…
Nurcan Çelik Yalun
Kasım 2011