Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '07

 
Kategori
Eğitim
 

Düşün

Düşün
 

Decartes “ Düşünüyorum, o halde varım.” diyeli ne kadar yıl olmuştur acaba? Kendisinin 1596-1650 yılları arasında yaşadığı bilinirse bu hesap daha kolay yapılabilir sanırım.

Var olmanın düşünceyle bağlantılı olması bu kadar açık ortaya konalı yüzyıllar olmuşken bizim bundan kaçışımıza gerekçe bulmakta zorlanıyor insan. Ve diyalektik bakışla, yok olmaya mı çalışıyoruz, demekten kendini alamıyor. Yani eğitimin en büyük rol oynaması gereken bu noktada oyunu bozmak için elden gelen yapılmış bu güne kadar. Düşünmeyen nesiller yetiştirmek için mi bu sınav amaçlı sistem, diye tartışmaya bile gerek yok. Yine alıyorum elime eğitim çerçevemi. Gözlük camlarını siliyorum. Bir güzel tozlardan arınıp parıldasın istiyorum tiz bir çırpınışla.

Eğitimde yeni yapılanmalar sevindiriyor beni. Olacak olacak diyorum. Birşeyler olacak! Ve sağlıklı uygulanacak yılları halata bağlayıp çekmek istiyorum.

İlköğretimde seçmeli olarak okutulan derslerdeki çeşitlenmeye seviniyorum. Satranç, Düşünme Eğitimi, Halk Kültürü gibi algı açıcı dersler bunlar. Tam anlamıyla işlenseler neler olmaz ki….

Düşünme Eğitimi Dersi Programı’nı tanıtıcı 6 saatlik bir seminere katıldım. Formatörün niteliği sayesinde çok da yararlı oldu benim için. Ardından kalanlar mı ? Onları paylaşmak için buradayım.

Düşüncenin eleştirel ve yaratıcı olanını biliyordum da açıkçası özenli düşünmeyi es mi geçmişim ne?

Yeni duydum, bildim. Ve özenli düşünme ile ilgili şu notları aldım. Tabii açılım konumuz olan programın bakış açısıyla:

“ İnsan için, her durumun bir önemi ve değeri vardır. Bu önem ve değer, düşünme eyleminde kendisini gösterir. İnsanın değer verdiği durumlara özen vermesi beklenir. Çoğu zaman bir şeye gösterdiğimiz ilginin düzeyi, onun bizim için önemiyle ilişkilidir. Özenli düşünme, bu açıdan bakıldığında çift taraflı bir anlam içerir. Bir taraftan düşünülen konuya ilgi gösterilmesi, diğer taraftan düşünme ve ifade etme yolu üzerinde dikkat edilerek, en azından orta düzeyde bir kaygı duyulması anlamına gelir. Özenli düşünme; amaç-araç belirlemede, neden-sonuç ilişkilerinde seçeneklerin değerlendirilmesinde önem ve öncelik sıralaması ile bütün bunların ve diğer becerilerin ifade edilmesinde hayata geçen bir düşünme şeklidir.

*Özenli düşünme, öğrencilerin takdir etme (değer biçme) ve değerlendirme yeteneğini de geliştirmektedir.

*Özenli düşünme mantık ve duyguları gerekli durumlarda birbirinden ayırt etmemizi sağlar.

Bu durum özellikle düşüncelerimizin kendimize veya topluma etkileri bakımından önemlidir. Duygularımızı dengelemeyi öğrendiğimiz ölçüde sosyal davranışlarımızı dengeleyebiliriz.

*Özenli düşünme, düşüncelerimizin ifadesinde aktif olmayı içerir. Burada aktiflik düşünme eylemi ile aynı anda gerçekleşen hareketler için kullanılmaktadır.

Özenli düşünme, aynı zamanda öğrencilerin birtakım kuralları dikkate alarak düşünmelerini de geliştirir. Kurallara özen gösterme programın günlük hayatla ilişkisini kurmaktadır. Kurallar sadece yasalar değil; aynı zamanda gelenek, görenek, örf, adet vb’dir.

Özenli düşünme eylemlerin etkileri ve sebepleri bakımından ele alındığında empati kurmayı da içerir. Kişinin kendisini başkasının yerine koyarak onun gözü ve duyguları ile olayları değerlendirmesi tam anlamıyla imkânsız olsa bile bunu denemek bile fayda sağlayacaktır.

Empati becerisi ; hatırlama, mantık, his ve sezginin etkileşimini içermektedir. Empati kurma karşımızdakinin görüşünü olduğu gibi kabul etmek değildir. Çünkü kişi duruma ilişkin karar verme ve yargıda bulunma imkânına sahiptir. Empati öğretiminde uygulamalı bir öğretme tekniği kullanılmalıdır. Empati becerisinin öğretiminde rol oynama, drama gibi öğretim metodları kullanılabilir.”

Özenli düşünceye programın yaklaşımı bu. Yani yine istendik davranışlara dayandırıyoruz olayı. Ülkemizin düşünceye, düşünen insana bakış politikası nedir, diye sorgularken karşımıza çıkan ise çok çarpıcı.

Rodin’i bilir misiniz? Hani ünlü heykeltraş. Onu bileceğinizden eminim ben. Eğer İstanbul Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi bahçesindeki heykeli biliyorsanız. Düşünen Adam heykelini yani. Onu yapan heykaltraş Rodin…. Başka ülkelerin, gençlere düşünmenin önemini vurgulamak amacıyla üniversite bahçesine diktiği heykel bizim ülkemizde ruh sağlığının bozulmasını simgeler durumda. Düşünme delirirsin, muhabbeti sindirilmiş damarlarımıza.

Hal böyleyken düşünen, yol gösteren insanlarımız da yok değil. Aşağıdaki linke uğrarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. ( Lütfen uğramayı ihmal etmeyin! )

İnsanın doğasında kabullenme gereksinimi var belki. Ama düşünce de insan olmanın gereği.

“ Düşünüyorum, varlığımı anlamlı kılıyorum, mutluyum.”diyenleri çoğaltabilecek miyiz dersiniz?

 
Toplam blog
: 17
: 635
Kayıt tarihi
: 03.02.07
 
 

Yaşamı seven, farkı fark etme çabasında biri. Anlaşılmaktan çok anlama öncelikli... Çocuklar nefe..