Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '14

 
Kategori
Psikoloji
 

Duygular ve insan

Duygular ve insan
 

Duyguların Hikayesi


İnsanlık kendi tarihi boyunca, ilişki içerisinde bulunduğu her olgunun, üzerindeki yansıması olan bir kavramlar dünyasının içinde yaşamaktadır ve bu kavramlarla olan karşılıklı etkileşimi ile ya bu dünyayı geliştirmek ve onu anlamak ya da kendi yarattığı kavramların etkisi altında kalarak yaşamını edilgen bir varlık olarak sürdürmek gibi bir açmazın içerisindedir . Anlatmaya çalıştığım mesele, duyguların varlığı manasız mıdır  ifadesini bir örnekle açarsak , üretim anlamında toprakla yoğurulan insanlık, onu ana, ekmek parası ya da güç ifadesi olarak yorumlarken, yarattığı kavramların sonunda kendisine yönelmiş kişilik belirleyici olan yanının ve geleceği ile doğrudan alakalı bir sırrının olduğunun farkında olup olmadığı sorusuna nasıl bir cevap aranması gerekliliği ile ilgilidir . 
 
İnsanoğlunun kendisini yönetme tehdidi ile hemen yanıbaşında taşıdığı ya da içinde yaşadığı bu kavramlar alemine etkin bir biçimde katılışı ancak bu kavramın ismini koyarken yaptığı hataları telafisi ile mümkündür yani duygularının gerçeğini anlamakla .
 
Mutluluk insani bir duygudur ve bünyemize tam manası ile çözümlemesi yapılmamış bazı hislerin yansıması esnasında kullandığımız bir kavramdır. Mutluluk kavramının günümüz dünyasında insanlar arasındaki varlığı, hiç şüphesiz tarihsel süreçten süzülen tüm diğer kavramların gelişimi ve bir diğerini etkilemeleri ile biçimlenmiştir . Ancak biz çok nadir olarak duygularımızı sorgulamakta ve onların ne olduğunu anlamaya çalışmaktayız, varlıklarının neye hizmet ettiğini ve varoluş nedenlerini düşünmekteyiz . Mutluluğun insanın hangi gelişmeleri görerek, değerlendirerek, diğer bir ifade ile hangi olguların, elde edilmiş insani değerlerin ve beraberinde bunları isimlendiren kavramların ortaya çıkışı ile hissedilen bir duygu olduğunu sorgulamamız, evrende tuttuğumuz yer açısından hayati önem taşır. Bu yazının konusu ile ilgili olarak ve açıklamarı fazla uzatmama amacı ile şu kadarı ile yetinerek, insanın mutluluk duygusunun ana kaynağının, yine insanlığın tarih boyunca oluşturabildiği karşılıklı güven kavramı ile derinden ilişkisi olduğunu söylemek mümkündür . 
 
Peki mutluluk duygusunun elde edilmesinin arkasındaki ana temanın güven kavramından geçmesi neden önemlidir ve irdelenmelidir. Bu sorunun cevabını şöyle vermek mümkündür , kavramlar olarak tüm duygularımız ve onların gerçeğinin ortaya çıkışını sağlayan olgular , tarihsel süreçte kendi devinimi ile ortaya çıkan, tesadüflerin yönlendirdiği bir biçimlendirmenin sonucu mudur ? Yoksa felsefi bir başka kaynağa dayanan gerçekliği var mıdır ? Örneğin ilahi takdirin insanlığı bir gerçek konusunda farkındalığa yönlendirmesi gibi bir amacı olabilir mi ? 
 
Tesadüflerin varlığının sonucu olarak belirlenmiş bir duygusal alemimiz olduğunu iddia edersek , eğer insanlar arasında bugün elde edilmiş güven duygusu birikimi olmasa idi , mutlulukta olmayacaktı gibi mantıksal bir sonuca ulaşırız. Ancak insanın kendi duygusal derinliklerini irdelemesi insanlığın ortak kaderinin tarihsel süreçte kendi yarattığı özenle oluşturulmamış kavram kargaşasının eğitiminden geçerek yaban benzeşmeler oluşturmak değil, kendi duygularındaki ortak sapmaları, inceliklerle eğiterek bütünlüğe hizmet etmek olduğu anlaşılmaktadır .
 
Duygusal ortaklığı, insanın enfüsi, nefsani yada benliği ile ilgili, derinliklerinden gelip yaşama yansıyan yönünün ancak  gelişimi halinde bir hizmetkar olabileceği, hizmeti kainata ismi ile yazmış yaratıcının muradının varlığında görmekteyiz. Kendisine acıyan bir duygusal hal düzeltilmediği sürece , insanlar arasındaki merhamet duygusunun varlığına insanı inandırma gayreti sadece boş bir çaba olarak kalacaktır, çünkü merhametin ve gönüle ait tüm zerafetlerin varlığına imanın gerçekleşmesi benliğin en şiddetli direnci sergilediği sahadır . O kendisinden daha üstün bir başka ifade ile varlık aleminin duygularına müdahale edebilen hüküm sahibi bir gücün varlığına asla tahammül edemez. Kendisine acımalıdır ki tüm insanlığı merhamet yoksunu kabul ettirebilsin ve her kesin kendi çıkarları için mücadele ettiği bir dünyanın aktörü olsun. Bu benliğin kendi bütünlüğüne hizmet eden en sıradan ilüzyonudur . Tüm duygularımızı ve hepsinin aynı kurgu ile programlandığını düşünürsek .....  
 
 
Toplam blog
: 2
: 288
Kayıt tarihi
: 08.10.14
 
 

Gerek batı gerekse İslam felsefesine ait dökümanlar arasından itina ile seçilmiş eserlerin uzun b..