Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlüğümün günü

Dünya da her sene, trafik kazaların da, afetler yüzünden, sigara yüzünden, uçak kazaları, açlık, yoksulluk, cinayet gibi bir sürü sebepten milyonlarca kişi ölüyor. Bun da bir gariplik yok. Garip olan dünya nüfusu hiç azalmıyor, sürekli artıyor. Ne biçim ürüyoruz yaaa! Kedi köpekleri kısırlaştırmak yerine insanları kısırlaştırmalı. Ama olmaz. Tayyip abinin fatvasını biz uygulamasak da dünya da uygulayan çok herhalde...

İyi günler ve iyi bayramlar sevgili e-günlüğüm.
Ne bayramı mı? Geçenler de baktım, bütün hastalıkların haftası var. Negatif düşüncenin bir ürünü olsa gerek. Verem, kanser, aids, lösemi vs vs. Ben de düşündüm ve bu günü "sağlıklı insanlar bayramı" ilan ettim. Sen de çok sağlıklı olduğun için bu yüzden senin de bayramın kutlu olsun...
Artık biliyorsun, çarşamba günleri durgun geçiyor. Ama inat ettim hareketlendireceğim. Dün Bölge müdürümüzden bir sürü broşür aldım. Onları sadece salı, çarşamba ve perşembe dağıtacağım. Adres çıktılarını hazırlayıp üzerlerine monte ettikten sonra, bölge ve sokak belirleyip saldıracağım tüm suadiye'ye.

Bunları yazarken dün akşam başıma gelen ahlaksız teklifi anımsadım. Ay ne ayıp. İnsan hiç hizmet personeline böyle teklif yapar mı? (nasıl?) Öyle işte. Çok ayıp çok. Kıpkırmızı oldum. Bu kaçıncıdır arkadaş. Üç sene de en az altı teklif aldım. Kadınlara hak veriyorum. Ben bu yaşta böy le tekliflerle karşılaşıyorsam, kadınlar kimbilir ne tekliflerle karşılaşıyorlar... Yok beyim yok, bu millet uslanmaz. "Sallandıracaksın bir keç tanesini bak bir daha oluyormu" diyeceğim ama gülüyorum. İçim gıdıklanıyor. İletişim, diyalog, pazarlama, seminerlerini artırmak gerek, dünya görüşü, amaç, adap, yer yordam kavramlarını anlatmak gerek. Bu işler böyle olmaz. Bu insanları internet bozdu... Git kocana fantazini anlat. Alsın bizden suyu, sırtlasın ve getirsin eve. Yap teklifi adamına, bak bakalım nasıl oluyor... Nasılsa geri çevirme ihtimali de yok. Başka servisi de yoktur herhalde. Sabaha kadar alıkoy yatak odasında...

Dün gece traş ve banyo gibi lüzumlu işlerden sonra geçenler de, iş yerinden eve götürdüğüm bilgisayarı temizlemeye kalktım. (dışını değil içini) Fazla ve gereksiz programları silerken bilgisayarın içine ettim. İyi ki korsan değil. Hemen windows cd'sibi koydum ve yeniden yükledim. Ama çok vaktimi aldı. Pedikür yapacaktım, yapamadım. Şimdi de ayakkabı ayağımı sıkıyor.

Sevgili e-günlüğüm; Çin de olan depremi duymuşsundur. Ne acı değil mi. Yakın zaman da bizim de başımıza gelecek. Umuyorum (aslında umamıyorum) asgari zararla atlatırız. Bu konular da kimse konuşmak istemez. Ben de tam tersi konuşmak ve çözüm bulmak yanlısıyım. Kimse konuşmadığı için diğer aksi, inatçı ve korkak yanımla konuşuyorum. Epey çözüm ürettim.

Dün en sonun da scooter motorumu çıkardım. Pek kullandığım yok ama soranlara "var" demek için aldım ve duruyor. Yazın sıcak havalar da yakın mesafelere onunla servis yapıyorum. Otuz senelik bir motorcu olarak bana çok ufak tefek ve oyuncak gibi geliyor. Senelerce pist motoru kullandım. En son bu işi kurmak için yeterli sermayeyi sağlamak için satmıştım güzelim motorumu. Sonra da eve gidip ağlamıştım. Sanki bir kolum kopmuştu, içim yanıyor du, özgürlüğüm elimden alınmıştı... Bir daha alacağıma söz vermiştim kendime. Bu yaz olmazsa bir daha ki yaz alacağımı ümit ediyorum.

Değerli e-günlüğüm ayağa kalk ve hazır ola geç. İngiltere Kraliçesi geldi.
Dün gece bir saatlik bir görüşme yaptık. "Gelmişken özeleştiri yap" dedim. "Yıllarca sömürgeniz olan ülkelere ve halklarına yaptığınız zulümleri, terör örgütlerine sattığınız rus ve israil yapımı silahları, Amerika'nın sadık uşağı olduğunuzu, barış adına yaptığınız savaşları, ırkçılığınızı anlat, içini dök" dedim. Rahatlarsın. "Emperyalist yüzünü göster, insan haklarına bağlı olmadığını, ezilenlerle ve açlarla göstermelik ilgilendiğini, ülkeniz de ira ile başa çıkamadığınızı anlat" dedim. "OLMAZ" dedi. "Herkesin bilmesi gerekmiyor, artık patron biz değiliz, sermaye" dedi. "bunu kabul et, bütün dünya da böyle" dedi. Bende ona "OLMAZ" dedim. Çok şey konuştuk ama gitmek zorunda idi. Sonra bugün de tayyip abi geldi.

"Neler yaptınız" dedim. Bir bir protokolü ve gezilen yerleri anlattı. (Anıtkabir, saraylar, camiler, kiliseler) Giderken "ona yanan ve yedi saat kabul edilmediği için hastane hastane dolaşan çocuktan, töre cinayetlerinden, alt yapıdan, eğitimden, sağlıkdan söz et" dedim. "OLMAZ" dedi. "Herkesin bilmesi gerekmiyor, artık patron biz değiliz, sermaye" dedi. "Bunu kabul et, bütün dünya da böyle" dedi. Bende ona" OLMAZ" dedim. Cevaplarda ki benzerliğe şaşırmadım. "Körle yatan şaşı kalkar derler" Kimse körün ve şaşının dünya görüşünden bahsetmez, sadece yatarlarsa kalktıkların da ne olacağından söz ederler... O da gitti. Şimdi seninleyim defter. İyi ki biz birbirimizden birşey saklamıyor, kimseleri aldatmıyoruz. İkimiz de rahatız. Bu dünya da yaşamak zor be günlük, hele bu ülke de yaşamak çok zor....
Sana güe güle, bana hoşçakal diyorum sevgili e-günlük.
Yarın görüşmek ümidi ile...

Biliyor musun? Kutup ayıları solak mış... (hadi oradan... Mektup yazarken mi gördünüz, maç yaparken mi, yoksa yumruk atarken mi...)
Güzel söz: "Mal kaybeden, bir şey kaybetmiştir. Onurunu kaybeden, bir çok şey kaybetmiştir. Cesaretini kaybeden, herşeyini kaybetmiştir... " GOTHE

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..