Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

e-günlük 100 yıl sonrasını düşünüyor:)

Nesil şartlaması böyle yapılıyor. Bir toplum veya toplumlar bu şekilde sağlıksız hale getiriliyor... Tıpkı, fast food (burger ve pizza) ve gazlı, kolalı içecekler giren ülkeye obezite ile bütün hastalıkların girdiği gibi... Önce damak tadımızı değiştirdiler (onları yiyip içmeyenlerin ki değişmedi) ve sonra bürokrasiyi satın alıp gıda yasalarımızı değiştirdiler... Yoğurt yoğurt değil, süt süt değil, yumurta yumurta değil, tavuk, et, domates, reçel, bal, turşu... Hiç biri kendisi değil. "Temel gıda" dediğimiz bütün gıdalar artık yarar sağlamıyor, mutasyona uğradı... Temel gıdalarımız ham'ın burger'i, hot'ın pizza'sı ve kentucky nin tavuğu oldu... Ama kime inandırabilirim ki? Bizim nesli hesaba katmıyorlar zaten. Her şeyi bildiğini sanan deliler olarak anılıyoruz... Peşimizde ki nesil de derin bir şekilde uyutuldu. Çocuklarımız ve çocuklarımızın çocuklarına sıra geldiğinde işler tamamdır. Bunun adı "nesile dayalı soykırım" veya nesile dayalı katliam..." Kimseyi inandırmam olası değil. "Yalova Kaymakamı" konumundayım... Bütün hastalıkların sebebi "sigara" olmuş bir kere. Katkı maddelerinin damarları tıkadığı, kanserojen olduğu, ambalaj maddelerinin (cam hariç) kullanıldığı bütün doğal ürünler ile etkileşime girip, o ürünün doğallığını bozduğu, toprağın bile kimyasal maddelerle kirletildiği, hayvanların bile suni beslendiği, antibiyotik yüklendiği kimin umrunda... Biz kısmen doğal besleniyor gibi yapabiliyoruz. Oğlum verdiğim bilgileri alır ve kabul ederse, döneminin "deli" si olacak. Herkes ona gülüp geçecek... Zavallı çocuk, doğal gıda bulsa bile yalnız başına yiyecek... Çevresindekiler "doktorlar bu yiyecekleri onaylamıyor" diye ondan uzak duracak. Bana olduğu gibi...

Merhaba e-günlüğüm; Bütün bunları neden yazdım? Hani biz insanoğlu, beş bin sene önceki bilgileri, insanların nasıl yaşadıklarını sümer'lerin duvarlara yazdığı resimli blog'lardan öğreniyorsak, bin sene sonra da bu blogları okuyanlar, (ben o zaman bin elli yaşında olacağım) "vay be! internetin en ilkel döneminden kalan yazılar bulduk ve bin sene önce doğal gıdalarla beslenenlere rastladık" diye bilgi sahibi olsunlar istedim...

Dün akşam biraz Boss ile oyun oynadık. Çıldırdı kerata. Özlemiş oyun oynamayı. Sonra ben rakımı içtim, o dışarıdan geçen kedi ve köpeklere havladı. (ben de bayanlara...)

Sabah Linda ile iş yerine gelip, gelecek siparişler için hazırlık yaptık. Linda'ya damacana taşımasını öğretemedim, bu yüzden bana pek yardımcı olamıyor.

Eşek cenneti"ni herkes duymuştur. Peki "köpek cenneti"ni duyan var mıdır? Hemen söyleyeyim. Bizim mahalle... Artık geceleri rüyalarımı sadece değişik cins köpeklerin havlama sesleri süslüyor. Ben böyle hayvanseverliğin içine limon sıkayım. Üzerine de karabiber. Çocuk gibi eğitin şu köpeklerinizi. Hem eğitirseniz havlamıyorlar. Bazıları "cik cik" diye ötüyor, bazılarıda "miyav" sesi çıkarıyor...

Öğlene doğru kamyon geldi ve bir hışımla kamyonu boşalttık. Yeni bir eleman işe başladı. Bir tanıdık vasıtası ile geldi. Sadece oturup seyrediyor. Çok enteresan bir arkadaş. Geçen cuma gelmişti, bazı evraklar istemiştim. (nüfus sureti, ikametgah senedi, savcılık kağıdı) "Tamamlayınca gel" dedim, bu gün geldi. Mesai 8, 30 da başlıyor dedim saat 10:00 da geldi. İlk günden belli oluyor zaten kişinin çalışmak isteyip istemediği... Hayırlısı olsun diyelim. Belki de seyretmesi benim taktiktir. Önce seyredip sonra aniden her şeyi öğrenip ateş gibi çalışmaya başlayacaktır... (hiç ışık görmüyorum)

Hava durumu yağmur yağacak dedi ama henüz yağmadı. Hava, şimdilik güneşli ve güzel. Ara sıra dışarı çıkıp, güneş kardeşin karşısında çayımı içiyorum.

Boss'un bir hayranı var dı, adı: ivan. Bu gün sahibi telefonla aradı, "biz bir dişi bulduk adetinin yedinci günüymüş olur mu" diye sordu. 8benim bildiğimi ne biliyor ki?) Ben de "yedi ile on dördüncü gününe kadar olur", "Eğer yer müsaitse Ivan'ı iki üç gün yanında bırak, bütün fantazilerini paylaşsınlar" dedim. Boss'a haber vermedim. Sevgilisinin onu, bir organının uğruna başka bir dişi ile aldattığını öğrenirse çok bozulur ve bir daha o'nu bahçeden içeri almaz. Biz bu konularda onlara benziyoruz. Karşı cinsten hazır olan birini bulduk mu gözümüz hiç bir şeyi görmüyor... Beynimiz yerine başka organlarımızdan emir alıyoruz... (benden geçti nasılsa üzerime alınmıyorum)

Öğleden sonra temizlik günü ilan ettim ve camları yıkadım. Ben de dışarısı ne kadar "sisli" diyordum. Meğer camlar çok kirlenmiş, ondan öyle görünüyor muş. Şimdi dışarısı pırıl pırıl görünüyor... Hatta yoldan geçen bayanlar bile gözüme güzel görünmeye başladı...
Akşam, masanın üzerinde yanan mumlarla, pencereden vuran ay ışığında yemek yemeyi çok isterdim ama, yine bilindik bir şekilde ve biçimde yedik. Şimdi de bilindik bir biçimde ve şekilde senden ayrılıyorum e-günlüğüm. Yarın yazışırız yine nasılsa. Hoşçakal.


Biliyor musun: Halley kuyruklu yıldızı ilk kez M.Ö. 240 yılında görülmüş... (yine kuyruklu muymuş? Vay be!)
Çirkin söz: "Felsefi ve doktrinsel açıdan, sürekli bir barışa inanmıyorum..." B. Mussolini
Güzel söz: "Üzülmek, yarının sıkıntısından bir şey eksiltmez, sadece bu günün gücünü tüketir..." A. J. Cronin

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..