Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

e-günlük teknolojinin çaresizliğini izledi ve işine devam etti...

Bütün gündem sustu, bütün haberler arka plana itildi... Neden? Geçenler de bir eğitim sırasında askeri uçak düştü, içindekiler öldü bir çok tv kanalında haber bile olmamıştı... Neyse boşverelim. Hadi birilerini suçlayalım. Kimi suçlayalım? 112 servisini, (hiç bir zaman acil durumlarda işe yaramayan bir servis) helikopter kiralayan firmayı, hava şartlarını, şarjı biten telefonu ve firmasını, helikopter pilotunu, arama kurtarma ekibini, askeri, sivili, yerini tespit edemeyenleri, birilerini mutlaka suçlamamız lazım. Sistemi, başıboşluğu, kokuşmuşluğu suçlayamayız. Helikopter pilotu yetiştiren okulumuz yok muş. (bu olay olmasa bilmeyecektik. Bilmemiz iyi oldu) Uçak pilotlarımız da asker emeklileri imiş. Dağlara kar yağmış, ilerlemek zor muş, iklim koşulları, havadan arama yapmamızı engelliyor muş... Artık köpeklerin tasmalarında bile olan yer belirleme cihazı helikopter de yok muş...

Enkaza ulaşıldı ama.... Teknoloji de bir işe yaramadı. Klon teknolojisi de işe yaramadı. Süper arabalar, uzay araçları, kendi kendine park eden arabalar... Hiç biri işe yaramadı. Uydu tespitleri, termal kameralar, arama kurtarma köpekleri, ekipler, eğitimli komandolar, her türlü hava şartlarında havalanan ve her türlü ortama inebilen "cobra", "apachi" helikopterlerimiz, ilk yardım bilgilerimiz (varsa), hiç biri ama, hiç biri işe yaramadı... Saldırmayı ve öldürmeyi çok iyi bilir insanoğlu, aynı şekilde kurtarmayıda çok iyi bilir insanoğlu. Ancak saldırma içgüdüsü, kurtarma içgüdüsünün önüne geçer çoğu zaman. Sistemler korumak istediklerine, kendi yandaşlarına bile saldırırlar zaman zaman. Sistemlerin öyle bir yapısı vardır ki, kullan at mendillere benzer. Sistem için çalışanlar, bize bir şey olmaz sanırlar. Ne var ki; çürümüşlük, kokuşmuşluk kendi kendini zedeler, kendi kendini yıpratır ve bir gün yok eder... "sen artık işimize yaramazsın" "senin işin bitti" diye bir ses yükselir çok derinlerden. Bu sesi kimse duymaz, kimsenin ağzından da çıkmaz. Çarkların sesidir bu... Sistemler kimseyi aramaz, arıyormuş gibi yapar. Onların aradığı, olmayan vicdanlarıdır... Yaptıkları yanına bile kalmamış, kendileri ile gitmiştir... "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" sözündeki "Yılan" hepimize dokunduğu gibi, onlara da dokunmuştur, (Eğer helikopter de altı kişi olmasa idi çok değişik yazardım duygularımı...)

Merhaba e-günlüğüm; gündeme kilitlenmedim. Olayın irdelenmesi gereken bir çok boyutu var, ama bendeniz yüzeysel bakıyorum. Bir helikopter kazası ve bir türlü bulunamayan altı kişi... (sonunda bulundu) Ailelerine sabır diliyorum. Dünya da en kötü şey bizim her gün yaşadığımız "belirsizlik" tir. Zaman geçmez bir türlü, hiç bir şeyin yolunda gitmediği görülür açık seçik... Tedirginlik, endişe, korku basar yüreklerimizi. Hep susanlar, bizim başımıza gelenlere seyirci kalırlar ama, kendi başlarına gelince konuşmaya, bağırıp çağırmaya başlarlar... İş işten geçmiştir artık. Sistem böğürüyordur...

Bir değişiklik yok hayatımda. Yine dün gece mesai bitti ve eve gittim, yine bahçede, yine Boss ve Linda, yine rakı, yine ağaçlar ve çiçekler. Bir de M.Ö zamane müzikleri.
Yine sabah kalkıp Linda ile işe geldim. Siparişlerim olduğu için hazırlık yaptım. Öğlene doğru hava açtı. Bulutlar çekildi, güneş cömertçe yüzünü gösterdi. Sonra vazgeçti, sonra tekrar açtı, sonra yine kapattı... Havalar bu zamanlarda çok şakacı oluyor.

Öğle yemeği saatimde siparişlerim geldi ve kamyonu boşalttık. (biraz fazla olmuş siparişler, yoruldum) Kamyonu boşalttıktan sonra servis çıktı ve yine öğle yemeğim fokur fokur kaynadı. Neyse saat 13:00 gibi atıştırabildim.
Bir abonem cd getirdi. Bana gelen MÖ yabancı müziklerini, o abonem de mail ile yollamıştı Ben de "bana o mail geldi ve ben cd'sini bile yaptım" demiştim. Kendisi de bana "bu müzikler sana gelmemiştir" deyip MÖ 70'li yılların Türkçe müziklerini toplayıp cd yapmış. Çok makbule geçti. Teşekkür ediyorum. Saygı ile eğiliyorum...

Bu gün pek hareketli geçmedi. Kamyonu boşalttıktan sonra dinlenme fırsatı buldum. İyi de oldu. Her yerim ağrımıştı. Ağrılarımı seviyorum. Vücudumun bana seslenmesi, fısıldaması, uyarması olarak algılıyorum. Çok fazla ağrı olursa hemen vücudumla karşılıklı çareler üretiyoruz. Az olursa, sadece o bölgeye dikkat ediyorum.

Değerli e-günlüğüm; Sağlıklı bir akşam yemeğinden (kereviz ve semiz otu, çukulata) sonra sigaramı yakıp çayımı da içtim. Şimdi git de, biraz kafa dinleyip, dinleneyim. Yarın yeni bir gündem oluştururuz. Nasılsa her kafadan bir ses çıkacak, ağzı olan konuşacak... Hoşçakal


Biliyor musun: Su besinlere enerji verir ve parçalanan besinler sindirim sırasında bu enerjiyi vücuda aktarır mış. Susuz yenen yemeğinvücut için hiç bir enerji değeri yok muş...
Çirkin söz: "Yalan ne kadar büyükse inananı da o kadar çok olur..." A. Hitler
Güzel söz: "Bir tutsağın boynuna geçirdiğiniz zincirin öteki ucu, bir gün, kendi boynunuza takılıverir..." Emerson

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..