Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlükte tabiatla olmak...

Dün gece çıplak ayakla toprakta dolaştım. (biraz gergindim ya...) Sonra yetmedi toprağa yattım sırt üstü (bunu çıplak yapmadım) On dakika öyle yattım, sonra bir on dakika da yüz üstü yattım. Hani fena olmuyor. Vücuttan birşeylerin toprağa aktığını hissediyorsun. Biraz rahatladım ve hafifledim gibi geldi. İşler durgun ya, kaslarım gevşemeye başladı. Gerçi akşamları sporumu düzenli yapıyorum ama yine de vücudum elektrik doldu herhalde. Hep söylerim; "bir insanın kendine yapabileceği en büyük kötülük boş durmak" diye

Merhaba e-günlüğüm; Oğlum bende idi dün gece. Bu sefer saz arkadaşları yoktu. Yalnız gelmiş ne hikmetse... İyi oldu baba, oğul sohbet ettik biraz. Sohbet konuları onların şu anda ki ilgi alanları. Yani; kadınlar, sigara, içki, ilişkiler hakkın da sohbet ettik. Bu arada bütün arkadaş gurubu nargileyi bırakmış. Bir daha içmeyeceklermiş... (göreceğiz)

Siparişlerimiz saat 13:00 civarı geldi. Tam güneşin bize garezi varmış gibi bakmaya başladığı zaman. Kamyonu boşalttık ve bir güzel ter attık.

Facebook'da eski bir kaç arkadaşımı buldum. İnsan eski arkadaşlarını niye arar ki? Bilmem, iş olsun diye. Hani kullandığım uygulama işe yarasın diye. Sadece ekliyorsun kimseden ses çıkmıyor. Arkadaşlık sanal olarak devam ediyor. Sanki arkadaşını bulamamışsın ama sayfaya resmini koymuş yaşatıyormuşsun gibi. Herkesin çok işi var, herkes çok yoğun ve yorgun. Herkes herşeyi bilgisayarlardan çözmeye çalışıyor. Olmaz ki... Doğru dürüst iletişim bile kurulamazken neler yapılabilir ki? Ara sıra eski yazdığım (1970-1980-1990 lı yıllar) günlüklere bakıyorum da, şu yazdığım günlük bile günlük değil... Bazan insan küfür etmek, saygısızca davranmak, kötü şeyler yazmak istiyor ama, buraya yazamıyorsun. Yazmak serbest olsa da yazamıyorsun. İnsanlar bir tek kelime ile bile sana değer biçiyor ve bakış açılarını ona göre değerlendiriyorlar. (tabi herkes değil ama, büyük bir çoğunluk böyle yapıyor) Kimseyi suçlayamazsın bu bizim toplum olarak yapımızda var. Birinin anasına küfür ettiğin de bir anda gözlerinin önüne annesinin üzerinde seni getirip gerçeğe uyarlıyor ve saldırıyor. Buna "düşünce de yaşam oluşturma" deniyor. Biz böyle yapıyoruz. Düşünce de yaşam oluşturuyoruz ve hiç olmayan şeyleri gerçekmiş gibi hayatımıza sokuyoruz. Sonuç: Çoğunluğu mutsuz bireylerden oluşan bir toplum....

Sevgili günlüğüm bu sefer yüksek müsadelerinle ben beyin jimnastiği yaptım.

Kızılderili arkadaşım derdi ki; "İnsanlar tabiattan uzaklaştıkça, kalbi katılaşır, insanın gözleri öyle kelimelerle konuşur ki, dil onları telaffuz edemez" Gerçekten de öyle. Tabiattan uzaklaştıkça ki uzaklaşıyoruz, Hem kendimizle ham de karşımızda ki insanlarla iletişimimiz bozuluyor. Hiç önemli olmayan şeyler bize önemli gibi gelmeye başlıyor. Baksana insanlar arabalarına, televizyonlarına, insani değerlerden daha fazla değer vermeye, onların önünde tutmaya başladılar... Kadın erkek ilişkileri bile belli çıkarlar üzerine kurulup, yaşatılmaya çalışılıyor. (nah yaşatırsınız)

Evet sevgili e-günlüğüm; seninle ilişkilerimiz ne durumda? Hmmm anladım. Senin de keyfin yok.

Linda iyi, Boss iyi, Ben iyi, ama diğerleri (diğerleri kim?) surat asık ve mutsuz...

Bu aralar gittiğim evlerde ki yatılı, yardımcı, yabancı kadınlar da işten ayrılıyor. Galiba onların da transfer mevsimi.

Elmar bir kaç gündür rahatsız dı bugün kamyon boşaltınca terledi ve iyileşti. Öksürüğü falan kesildi hiç bir şeyi kalmadı.

Dünya da ve ülkemiz de neler oluyor e-günlüğüm biliyor musun? Benim hiç haberim yok.
Bu aralar yine atoplumsal, asosyal, apolitik, ahaber durumdayım,

Gidiyorum, Hoşçakal (zengin kalkışı oldu)

Biliyor musun? Dünya da her dakika düşük şiddette iki adet deprem olmakta imiş...
Güzel söz: "Fikirler, anlamsız, mantıksız boş sözlerle dolu olursa o fikirler hastalıklıdır." kim demiş? Tabiki
M. Kemal ATATÜRK

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..