Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Efes'te bir azize: Hz. Meryem

Efes'te bir azize: Hz. Meryem
 

Bütün bu yaklaşımlara istinaden, şunu kolaylıkla söyleyebiliriz: Hz. Meryem, alelade bir insan değil, Allah’ın seçkin kullarından ve “kadın evliyalardan”, “kuantum potansiyeli” açığa çıkaranlardan biridir.


Hz. Meryem’le ilgili olarak önce tarihsel verilere bir göz atalım;

Hz. İsa, yanında bulunan annesi ve St. Jean’a dönerek "Anne, işte oğlun" St. Jean’a da "işte annen" diyerek onları birbirine emanet etmişti. İncil'e göre bundan sonra St. Jean, İsa'nın annesini kendi himayesine aldı.

1.yy.ın ilk yarısında Kudüs'te ilk Hristiyanlara karşı korkunç işkenceler yapılmakta ve gittikçe artmaktaydı. Bu zulüm, İ.S.36 yılında havarîlerin şakirtlerinden Stephanos'un taşlanarak öldürülmesi ile başlar ve bunu diğer olaylar izler.

İ.S.41 yıllarında krallığını ilân eden 1.Agrippa (Herodes), taraftarları arasında saygınlığını artırmak üzere St. Jean’ın kardeşi Yakub'u öldürtür ve St. Petros’u hapsettirir. Bu olaylar Hristiyanlar arasında büyük karışıklığa yol açar ve bunun üzerine Juda ve Samiriye'ye dağılmaya başlarlar.

İsa'nın ölümünden sonra, önceleri, her ikisi de bir süre büyük ihtimalle Kudüs'te kaldılar. Ama kardeşi St. Jakob’un da kafası kesilerek öldürülmesi üzerine bu Hristiyan katliamı karşısında artık Kudüs'te kalınamayacağını anlayan St. Jean, inançlarına göre Azize Meryem'i de yanına alarak Suriye ve Anadolu’yu aşarak Efesos'a geldi.

Amacı, bir yandan tehlikeden uzaklaşırken, diğer yandan nüfus yoğunluğu fazla, popüler batı Anadolu kentleri sayesinde Hristiyanlığın Roma dünyasına, batıya yayılmasını sağlamaktı. Bu kentlerin başında Efesos geliyordu.

Azize Meryem'in Efes'te St. Jean ile beraber bir "Ana" vasfı ile yakınlığı akıldan çıkmamalıdır.

St. Jean ile Meryem Ana'nın, Efes'e geldiklerinde kısa bir süre Konsil Kilisesinin yerinde, bugün bir bölümünün altında kalan eski yapıda konakladıkları 431 yılı Konsil tutanaklarında belirtilmektedir.

Bilindiği gibi St. Jean, incilini Efesliler için yazmıştır ve konusu Efesli Hristiyanların sorunları, kendisine sordukları sorular ve kendisinin onlara verdiği yanıtları içerir.

Yazılarında Meryem Ana'nın Efes'e gelişinden açıkça bahsetmese bile, üstü kapalı bir dille sezdirir. Fakat günümüze kadar süren araştırmalara rağmen, Meryem Ana'nın hayatı ile ilgili ayrıntıları gün ışığına çıkarmak mümkün olmamıştır. Daha doğrusu bunun yorumundan kaçınılmıştır. İsa'nın ve öğretilerinin tanıtılması ve yayılması işini Havarîlere bırakan Meryem, yaşantısındaki gizliliğe son derece önem vermiştir.

Efesliler için Meryem Ana olgusunun ne kadar önemli olabileceği de bir gerçektir. İncil’de Meryem'in Efes'te kaldığından direkt olarak bahsedilmemekle beraber, IV. yy. kilise yazarlarından St. Epifan "Panarion" adlı eserinde Efes’teki St. Jean ve Azize Meryem'i örnek alan bazı kişilerin, inzivaya çekilmiş bazı kadınlarla, dini idealler ve himaye amacıyla beraber yaşadıklarından bahsetmektedir.

Yine IV. yy’ın Kudüs'ü ile ilgili araştırmalar yapmış olan Azize Jerome (347–419) bile Kudüs şehrinde veya civarında Meryem'e ait olan herhangi bir anıttan söz etmemektedir.

Eğer aynı yerde Meryem Ana'ya ait bir mezar bulunsaydı, herhalde bir tarihçi olarak bundan söz etmesi gerekirdi ki Hristiyanlığın ilk dönemlerinde, dini kanunlara göre sadece azizlerin ve din uğrunda şehit olanların yaşadığı veya tanındığı yerlerde, onlar adına kilise kuruluyordu. Aziz Jerom hayatta iken Meryem'e ithaf edilmiş yegâne kilise Efes’teydi.

Hz. Meryem hakkında ise Kur’an bakın ne söylüyor:

“Hani melekler Meryem'e şöyle demişti: "Yâ Meryem, muhakkak ki Allâh seni saflaştırıp (hakikatini hissettirip) seçti, seni (şirk - ikilik necasetinden) tertemiz kıldı ve dünyadaki (o çağdaki) bütün kadınlardan üstün kıldı!” 
[Ali İmran Suresi–42/ AHMED HULÛSİ KUR'ÂN-I KERÎM ÇÖZÜMÜ]

“Bunun üzerine Rabbi onu hoşnutlukla kabul etti ve nadide bir çiçek gibi yetiştirdi. Zekeriyya'nın himayesine verdi. Zekeriyya mabede her girişinde, Onun yanında yeni yiyecekler bulur, sorardı: "Yâ Meryem, bunlar nereden?" Cevap verirdi Meryem: "Bu Allâh'ın indîndendir" (O'nun merhameti sonucu, kullarıyla ulaşmakta). Muhakkak ki Allâh, dilediğine dilediğince yaşam gıdası (rızık) verir.”[Ali İmran Suresi.37 AHMED HULÛSİ KUR'ÂN-I KERÎM ÇÖZÜMÜ]

Bütün bu yaklaşımlara istinaden, şunu kolaylıkla söyleyebiliriz:
Hz. Meryem, alelade bir insan değil, Allah’ın seçkin kullarından ve “kadın evliyalardan”, “kuantum potansiyeli” açığa çıkaranlardan biridir.
 

Hristiyanlıkta olduğu gibi, İslam dininde de bir namus simgesi olarak kabul edilen Hz.Meryem hakkında Rasûlullah (s.a.v): “Kendi dönemindeki kadınların en iyisi, İmran kızı Meryem” derken, bir başka hadisinde ise ”kadınların arasında en yüce mertebeye Firavun’un inançlı karısı Asiye ile İmran kızı Meryem’in eriştiklerini” belirtir.

Cebrail Aleyhisselam, bir gün insan suretinde Meryem’e geldi. Hz.Meryem’in çekingen davranışlarına bakarak “ben Allah’ın bir elçisiyim, sana temiz bir çocuk hediye etmeye geldim” dedi.
Hz. Meryem bu olağanüstü durum karşısında: “Bana hiçbir insan eli dokunmadı ve ben bir ahlaksız olmadığıma göre nasıl olur?” diyerek şaşkınlığını dile getirdi.
 

İbn-i Arabi,Fusus’ül Hikem’de Hz.Meryem’in, Cebrail Aleyhisselam’ı suretli olarak gördüğünü ve oldukça etkilendiğini belirtir.
 

Şurası bir gerçek ki, Hz. Meryem’in Hz. İsa’ya hâmile kalışı ile ilgili sorular her zaman güncelliğini korumuş, zihinleri meşgul etmiştir:
 

Acaba Cebrail (a.s) isimli melek, Hz. Meryem’e ne yapmıştır?
 

Müsbet bilim ışığında bu konuya şöyle bir açıklama getirilmektedir:
 

Meleklerin yansıttığı impulsların genetiği etkileme ve mutasyonlar oluşturma özelliği vardır.

Hz. Meryem, bu türdeki bir gelişme ile hâmile kalmıştır..
 

”Bir şekilde yaratan, başka bir şekilde de yaratabilir”diyenlerin düşünceleri, akla gelen en mantıklı yanıt olarak kabul edilmektedir.

İmam-ı Gazali çevirisini yaptığı Mişkatül Envar isimli eserinde Prof.Süleyman Ateş, bazı velilerin Cebrail (a.s) ile görüştüğünü bildirmektedir.

Ancak bu görüşme, velinin vahiy aldığı anlamına gelmez. Bu olsa olsa ilham olur. Bu ikili görüşmelerde, belirttiğimiz gibi, Aklı Küllün temsilcisi, Nebi-Rasullerde olduğu gibi bir insan suretinde velilerle münasebette bulunmaktadır.

Hemen hatırlatalım velayet; büyük meşakkâtlerle ulaşılan, Nefsi ve Ruhi arınmalar neticesinde beşeriyetin getirdiği kısıtlamalardan/şartlardan arınma halidir. İlmel yakıyn, Aynel yakıyn ve Hakkel yakıyn yaşamlar, veliliğin baremlerini gösterir. 
Kur'an; 
 “Kesinlikle bilin! Allâh Veliyy'lerine korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.”[Yunus Suresi-62/ AHMED HULÛSİ KUR'ÂN-I KERÎM ÇÖZÜMÜ]
mesajını verirken, bir Hadis-i Kudsi de;
"Onlar benim kubbemin altındadır, onları tanımanız asla mümkün değildir" der.
 

Tartışmasız şekilde bir veli olarak kabul gören Hz.Meryem, babası olmayan Resûl’e hamileliği sırasında uğradığı akıl almaz iftiralara karşılık vermemek üzere Kur’an'da bahsi geçen şekliyle "sükût orucu" emrini aldı.

"Artık ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer beşerden birini görürsen; 'Ben Rahmân için bir oruç adadım; artık bugün kimseyle konuşmayacağım' de!" 

"Dünyaya geldiğimde, ölümü tattığımda ve ölümsüz olarak bâ's olduğumda, Es Selâm üzerimdedir."[Meryem suresi–26- 33/ AHMED HULÛSİ KUR'ÂN-I KERÎM ÇÖZÜMÜ]

Abdulkadir Geylani Hazretleri, Risale-i Gavsiyeisimli eserinde “sükût orucunun” tarifini yaparken bunu gerçekleştirenlere atfen "sağır, dilsiz ve kör olanlar" şeklinde bir yaklaşımda bulunuyor. Bu ifadeleri mecazi olarak kullandığı belli oluyor. Bildiğimiz mânâda azalardaki eksiklik ifade edilmiyor.

Tasavvuf tabiri ile dilin “lal” olması halini anlatan “suskunluk orucunu” kim tutabilir, bilemiyorum?
 

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in torunu Abdülkerim Ceyli Hazretleri, Meryem Ana'dan "Teklik ilmine sahip bir Veli" diye bahsetmektedir.
 

Sevgili okurlar!

Şayet bir gün yolunuz Efes’e düşerse Meryem Ana’nın sembolleştiği zirve yere uğramayı ihmal etmeyin.
 

Tepeye tırmanırken rüzgârın çıkarttığı sesler sizi madde âleminden alıp mânâ yoluna sokacaktır.

Ve dünyanın gelip geçici olduğunu bırakıp gideceğiniz şeyler için asla uğraş vermemenizi, dünyada kendinizi bir misafir gibi kabul etmeniz gerektiğini size hatırlatacaktır.

Bendeniz bu yeri birçok kez ziyaret ettim.

Hz. Muhammed’den ve Hz. İbrahimdensonra, en çok yakınlık duyduğum Hz. İsa’nın aziz annesinin yaşantıma yön verdiğini hissettim.
 

Bildiğim, bu tip insanların insanlık abidesi olduğu ve gönüllerden asla çıkmadığıdır.

 

Ahmed F. Yüksel

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..